Sosyokültürel hayatın temel çatışma alanlarından biri olan ve kısaca Batılılaşmak/modernleşmek olarak adlandırılan problemin ortaya çıkışı başlangıçta safderunca bir Batılılaşma sevdası olarak başladı. Bu gözü kara aşk, kültürel hafızanın imbiğinden süzülmeden toplumsal hayata ve toplumun aynası edebiyata usul usul damladı. Sonrası mı? Madem layıkı ile Batılılaşıp modernleşemiyorduk, o zaman ötekini koşulsuzca taklit ederek kendimizden, özümüzden kopabilirdik. Maddi ve manevi değerleri tümüyle reddederek, Batılı olmayı modern algının vitrinine bağlayan safderunlar kimdi? Türk aydını sosyal hayatta biçim ve içerik değiştiren Batılılaşma sorunsalını nasıl ele aldı ve safderun alafranga, ahlâksız züppe ve kötücül entelektüel tipoloji edebiyatın aynasından zamana taşarak nasıl akraba oldu? Her şeyden önemlisi de şimdiki zamanın içine sıkışıp kalan modernlik anlayışımızın ipleri Batılılaşma makarasına hangi iplerle sarıldı?
Süveyda, Mim ve Zaman Tamircisinin Dükkanı romanları, Kalbine Dokun masal kitabı, çeşitli dergilerde yazdığı makale ve denemeleriyle tanıdığımız Dr. Berna Uslu Kaya, bu defa Hece Yayınları'ndan çıkan Safderun Alafrangadan Kötücül Entelektüele adlı incelemesi ile karşımıza çıkıyor. Dr. Berna Uslu Kaya, edebi metinler içinde, etkileşimleri ve görünüşleri temsil edebilecek veya yansıtabilecek en etkili tür olan romanı, geniş bir tarih aralığıyla (1872-2014) inceliyor. Söz konusu çalışmada Türk romanında safderun alafranga, ahlaksız züppe ve kötücül entelektüelin sosyolojik ve ideolojik akrabalığı kültürel, siyasi ve sosyal değişimler ekseninde üç bölümde ele alınıyor.
Safderun Alafrangadan Kötücül Entelektüele adlı inceleme, özellikle safderun algı ile züppelik arasındaki akrabalığı ve her ikisi ile kötücül entelektüellik arasında var olabilecek bir ilişkiye yönelmesi ile Türk romanının tarihsel yapısında Batılılaşma, modernlik, Doğu-Batı problemi gibi daha önce sayısız defa ele alınan sorunsala farklı bir bakış açısı kazandırıyor.
Çalışmada, kötücül entelektüel başlığı altında incelenen romanlarda Batılılaşmanın bir kimlik problemi olarak görülmesiyle birlikte yazar/aydın, kendisi ve öteki arasındaki derin çelişkiyi, farklılığı ve benzerliği algılama biçimi tartışılıyor. Bu süreçte, bir taraftan ideolojilerin, siyasal kavramların düşünce hayatına girmesi, diğer taraftan da cemaat yapısının, cemiyet yapısına doğru evrilmesi değerlendiriliyor. Bu gelişmeleri tanımaya, anlamaya uğraşan yeni entelektüellerin, umutlarını, acılarını, zaferlerini ve kayıplarını daha bireysel düzeyde yaşamaya başlaması; kendi varlık süreçleri ile ilgili de çelişkilerinin artması genel anlamda şöyle çerçeveleniyor. Bir otoriteye bağlanamama, kabul görememe, diğerleri ve ben algısı, Tanrı ve şüphe dehlizleri, kadınlardan kopma, dost ve arkadaş ilişkilerinde zayıflık entelektüel kimliği yeteri kadar yaşayamama algısı, farklılık duygusu, yalnızlık, kaçış vs. gibi sebeplerle özellikle 1950’lerden sonraki romanda kötücül entelektüel tiplere tutulan aynayla, yaşanılan bu toplumsal ve bireysel problemlerin romanda nasıl kurulduğunu inceleyerek oldukça önemli sonuçlar ortaya koyuyor.
“Modern dünyayı modernize eden insan, henüz ilkel kimliğini inşa edememiştir. Yaşamın ve romanın tüm paradoksu da budur” diyen Dr. Berna Uslu Kaya, çalışmasında edebiyatın sosyal gerçekleri yansıttığı gerçeğinden de yola çıkarak safderun alafranganın içinden doğan ikinciyi, yani ahlaksız züppenin genetik kodlarındaki safderun alafrangayı bize işaret ediyor. Diğer yandan kötü olmayan, sadece ötekini izleyerek, genetik ve sosyolojik kodları ile kötücülleşen, mücadelesi zihni ve ruhu ile içe dönük bir yolculukta geçen kötücül entelektüeli geçmişin, şimdinin ve geleceğin bakış açısında okura sunuyor.
Arka kapak yazısı:
Safderun, alafranga, züppe ve entelektüel kavramları hem Osmanlı ve Türkiye Batılılaşmasının/Modernleşmesinin hem de bu sürecin içinde ortaya çıkan romanın önemli kavramlarındandır. Her bir tipolojinin kendine özgü özellikleri ve görünme biçimleri olsa da hayatın ve romanların içinde, özellikle alafrangaların, safderunlukla; züppelerin, ahlâksızlıkla ve entelektüellerin de karamsarlık ve kötücüllükle algılandığı/anıldığı da bir gerçek. Bu kitap, bu yaygın kanaati değerlendirmekle birlikte asıl olarak Türk romanındaki safderun alafranganın, ahlâksız züppenin ve kötücül entelektüelin genetik, sosyolojik ve psikolojik olarak birbiriyle bağlantılarını bulmaya ve çözümlemeye çalışmaktadır.