Romanın üç büyük ustası Balzac, Dickens ve Dostoyevski

Romanın üç büyük ustası: Balzac, Dickens ve Dostoyevski. İlki toplum dünyasını anlatır romanlarında, diğeri ise aile dünyasını; ve tabii Dostoyevski, bireyin dünyasını. Mehmet Keklikçi yazdı.

Romanın üç büyük ustası Balzac, Dickens ve Dostoyevski

Romanın üç büyük ustası: Balzac, Dickens ve Dostoyevski. İlki toplum dünyasını anlatır romanlarında, diğeri ise aile dünyasını; ve tabii Dostoyevski, bireyin dünyasını. Yazar kitabın başında küçük bir itirafta bulunuyor okurlarına: "Yeterlilik konusunda en çok Dostoyevski yazısından şüpheliyim." 217 sayfalık kitapta 137 sayfasını ayırdığı Dostoyevski yazısından şüphe ediyor.

Hırslı yazar Balzac'tan başlayalım o vakit. Kendi dünyasını kurmuş, kahramanlarıyla dünyayı fethetmenin arzusuyla yanıp tutuşan Balzac. Paranın en soylu duygulara sızdığını cesaretle söyler eserlerinde. Bu anlamda Zweig'e göre en cesur kişidir o. Napolyon'un bir resminin altına yazdığı şu cümleyle kapayalım Balzac bahsini: "Onun kılıçla sona erdiremediğini ben kalemle tamamlayacağım."

Dickens: İngilizlerin sevimli yazarı. Çok seviyorlardı onu diyor, Zweig; çünkü Dickens savaşlardan yorulmuş bir millete şömine önünde okuyacakları romanlar yazıyordu. Yoksullardan yanaydı evet ama asla bir radikal sosyalist ruhundan yoksundu. Temeli sevgiydi onlara karşı. Kendisi de o çevreden geliyordu çünkü. Kalemiyle hiçbir zaman İngilizlere savaş açmamış bir yazardı Dickens. Kahramanları da bir onun kadar mütevazı ve kendi hallerinde.

Ve son olarak Zweig'in "psikologların psikoloğu" olarak tanımladığı Dostoyevski. Kaderiyle sürekli çelişki ve savaş halinde olmasına bakmayın bu ince yüzlü adamın. Bir o kadar uyumludur onunla. Tüm ömrü boyunca onu yükseltip aynı hızda yere vuran kaderine asla itiraz etmemişti. Ölüme dakikalar kala kurtulması, ilk eseriyle gelen şöhreti, Sibirya'da dört yıllık kürek mahkumiyeti, Avrupa'da sefalet içinde geçen dönemler... Tıpkı kahramanları gibiydi onun hayatı, hareketli, uçlarda ve cisimden yoksun tamamen ruhsal betimlemelerin yürüyüşüydü. Aşırı Rus milliyetçisiydi aynı zamanda. Tek kurtuluş Rusya'dan başlayacaktı. Kim bilir belki de bu fikirlerinde ölüme ramak kala affedilişine karşı duyduğu vefa duygusuydu. Kitaplarında hiçbir zaman konforu vaat etmemişti okuruna. Hatta karşılıklı güreşmeye bile yoktu, elinde hançeri kurbanının (okurunun) etrafında dolaşır, bir anda saplardı onu. Kitapları aylak okuyucuyu kabul etmezdi asla, hele ki şimdi piyasada yok satan... Neyse uzatmayayım.

Üç Büyük Usta, bu üç devin romanlarını, karakterlerini ve kişiliklerini Zweig'in eşsiz üslubuyla, karşılıklı konuşur gibi anlatıyor.

Mehmet Keklikçi

YORUM EKLE