Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar
Johannes Anyuru
Uganda asıllı İsveçli yazar Johannes Anyuru’nun ödüllü romanı Annelerinin Gözyaşlarında Boğulacaklar spekülatif kurgunun yaratıcılığının, günümüzün sert politik gerçekleriyle birleştiği cesur bir anlatı. Guantanamo’da ve Ebu Gureyb Cezaevi’nde yapılan işkencelerin, Charlie Hebdo Saldırısı’nın ve göçmen karşıtı histerinin yankılarının duyulduğu bu romanda yazar, şiirsel üslubuyla inancın mistik güzelliğini ve daha iyi bir gelecek umudunu da okurlara duyurmayı başarıyor.
İsveç’te bir kış akşamı, üç genç, İslam’a ve Hz. Muhammed’e hakaret içeren çalışmalarıyla ünlenen bir karikatüristin söyleşisinin olduğu kitapçıya terör saldırısında bulunur. Ancak saldırının ortasında, aralarında olayı kayda almakla sorumlu olan genç kadın garip bir dejavu hissine kapılıp büyük bir hata yaptıklarını düşünerek olayların gidişatını değiştirir.
İki yıl sonra bir yazar, adli psikiyatri kliniğine yatırılan bu kızın görüşme talebini kabul eder. Bir teröristle görüşmekte isteksiz olsa da birdenbire İsveç'te ortaya çıkıp bir terör eylemine karışan, pasaportundaki adını hatırlamayan ve ana dilini konuşamayan bu Belçikalının kim olduğunu, ondan ne istediğini merak etmiştir. Sorularına karşılık kız onunla bir sırrını paylaşır: başka bir zamandan, gelecekten geldiğini. Kızın gizemini çözmeye çalışan yazar, kendini hayal edebileceğinden daha korkunç bir atmosfer içinde bulur. Bahsettiği distopik gelecekte, Müslümanlar ve diğer azınlık gruplar yani sözde “İsveç düşmanları”, “Tavşanlı Bahçe” adlı korkunç bir gettoda yaşamaya zorlanmakta ve türlü işkencelere maruz kalmaktadır.
Çumra 1965
Sevinç Yavuz
Sevinç Yavuz bu polisiye romanıyla, 1965 yılında Konya’nın 10 bin nüfuslu kasabası Çumra’da 15 kişiyi öldürüp parçalayarak evinin mutfağına ya da bahçesine gömen bir seri katilin gerçek hikâyesini okurlarıyla paylaşıyor. Tekinsiz satırlarda dolaşmayı sevenler için Ocak ayında raflarda...
Mutfakta bir ceset. Evin içine gömülmüş. Cenin pozisyonunda ve yere dik. Çatalhöyüklüler ölülerini öyle defnedermiş. Ama bu soğuk, hareketsiz cenin Çatalhöyük Antik Kenti’nde değil. Oranın biraz ötesinde, Çumra kasabasında bulunan sıradan bir hanede…
Sene 1965. On bin yıllık ölülerin yanına durmadan yenileri ekleniyor. Bu bataklık kasaba insanları yutmaya doymuyor. Uğursuz bir sessizlik örtüyor her şeyi, olanlar kimsenin dikkatini çekmiyor. Ta ki Çatalhöyük kazısında çalışan üç Alman arkeoloğun kayboluşuna kadar. Olay üzerine Çumra kasabasına atanan yeni emniyet amiri Ali Kemal, kendini büyük bir muammanın içinde buluyor: tuhaf köy halkı, gerçek yüzlerini maskeleyen kazı çalışanları, ortadan yok olan insanlar, kayıp hazineler ve
toprağın doğurduğu ölüler…
İncelikli Haytalar Albümü
Gökhan Ergür
Beş yıl önce çıkardığı, "Üzüntüden" isimli ilk şiir kitabının ve denemelerden oluşan kitabı "İnsaniyet Namına"nın ardından Gökhan Ergür yeniden dizeleriyle okurlarına sesleniyor.
Sıkı çocuklar yitirdik, sert garibanlar
Hep kendini mahvına âşık olanlar
Evlerinden eksilmedi kara ıslık
Gözlerinde külhani bir öfke
Hınçla mezar kazıdılar içlerine
Kolonya içen baba, kömür yardımı, küfürbaz patron
Tükürmedim ağzımdaki kanı, yuttum sessizce
Kaybettik tüm kitapların bildiğini
Öğrendik, kendimizi yine kendimiz yıkar
Keskin bir çiçektir kalbimiz
Hep karanlıkta açar