Yaşayan önemli sahafların başında gelen Emin Nedret İşli, geçtiğimiz aylarda Sahafnâme ismiyle yeni bir kitap yayınladı. Nedret İşli, pek çok sahafın aksine, yayın dünyasına oldukça yakın bir isim. Sadece yayıncılar ve yazarlar ile kurduğu sıcak ilişkiler ile değil, yayınladığı irili ufaklı makaleler, yayına hazırladığı kitaplar ve hatta yayın yaptığı Turkuaz Yayınevi ile, bu dünyanın merkezinde yer alan isimlerden bir tanesi. Yeni kitabı Sahafnâme de, birkaç senedir düzenli yazı yazdığı Cumhuriyet Gazetesi kitap ekinde yayınladığı makalelerden müteşekkil.
“Bir kitabı alamadığıma değil göremediğime yanarım”
İşli, bir röportajında mealen şöyle diyordu: “Bir kitabı alamadığıma değil göremediğime yanarım.” Sahaf olmak, hele de bilinen bir sahaf olmak, pek çok kitabı, belgeyi, mektubu, efemeral malzemeyi elinden geçirmek, hatta ilk defa görmek demek. Eğer Nedret İşli gibi, elinize geçen malzeme aynı zamanda sizi heyecanlandırabiliyorsa ve hatta belirli meraklarınız da varsa, yeryüzünde cennet gibi… Belgeleri sadece görmek değil, müşteriye ulaştırmadan önce ayrıştırıp, kendi meraklarınız için bir kısmını ayırmak ayrıcalığına da sahipsiniz.
Sahafnâme dört ana başlıktan oluşuyor: Mazruf, Kitaphane, Portre ve Efemera.
Yazıların en dikkatimi çeken özelliği, alelade bir belge yayınlama işinden çok ötede, bir problemin ve merakın sonucunda bir belgeye rastlanması ile ortaya çıkması. Dolayısıyla peşinden koşulmuş yazılar. Bir kısım yazı ise, İşli’nin hasbelkader eline geçen malzemenin peşine düşmesi sonucu yahut yine hasbelkader evinde-dükkanında bir araya gelen malzemeyi toparlayıcı bir yazı ile bize aktarması sonucu ortaya çıkmış.
Bir kitap kurdunun metruk olmayan evrakından seçkilerin ötesinde
Dikkat ve emek mahsülü işlerin başında, Hasan Âli Yücel ve Nazım Hikmet ile ilgili yazılar geliyor. Nedret İşli’yi hiç tanımamış bir insan bile olsak, bu yazılar bize İşli’nin bu isimler karşısında keskin bir merakının olduğunu açıklıkla söylüyor. Örneğin elinize aldığınız bir eseri, daha önce Nazım Hikmet bibliyografyalarına girmemiş bir eser olarak niteliyorsanız, öncelikle Nazım Hikmet bibliyografyalarını bir elinizden geçirmiş olmanız gerekir. Hatta bunla da yetinmeyip, onun yazı yazdığı dönemin gazetelerinin de şöyle bir elinizin altından geçmiş olması ve bibliyografyalarda olması muhtemel hatalara ve eksiklere dair bir öngörünüz olması gerekir.
Dolayısıyla Sahafnâme, alt başlığında belirtildiği gibi sadece bir kitap kurdunun metruk olmayan evrakından seçkiler sunmasının ötesinde, edebiyat ve kültür dünyasına dair irili ufaklı bazı meseleleri de çözüme kavuşturan yahut yeni kapılar açacak bir kitap.
Tabi ki bunun yanında, yukarıda hasbelkader evinde-dükkanında bir araya gelen malzemeyi toparlayıcı bir yazı ile bize aktarması sonucu ortaya çıkmış diyerek niteleyebileceğim yazılar da var. “En Eski Kitap Ayracı Kimin?” yazısı, bu soruya kendi arşivinden verdiği bir cevap niteliğinde. Özetle “Ben bir sahaf olarak şu kadar eski tarihe gidebildim” diyor. Burada demediği ise şu: Meraklı birisi bunu araştırsın!
Sahafnâme, edebiyat ve kültür dünyası ilgililerinin bakmadan geçmemesi gereken bir eser. Umarız Nedret İşli’nin muhtelif mecralarda yayınladığı yazılardan müteşekkil kitapları peşi sıra gelir.
Emin Nedret İşli, Sahafname, Kırmızı Kedi Yayınları
Mehmet Erken