Ortadoğu denilince aklımıza neler geliyor?

Prof. Dr. Ekrem Memiş, 'Kaynayan Kazan Ortadoğu' kitabında, Ortadoğu’daki problemlerin tümünün tarihi arka planlarını, bu problemlerin ortaya çıkışlarını, gelişme seyirlerini, bugün aldıkları hali ve çözüm yollarını araştırır. Metin Uygun yazdı.

Ortadoğu denilince aklımıza neler geliyor?

Ortadoğu, dünyanın huzur ve sükuna hasret bölgesi... Tarihte birçok medeniyete, kültürüne beşiklik etmiş, üzerinde yaşayan toplulukların, kavimlerin hayat mücadelesine, kültür ve medeniyet mücadelesine, hükümranlık mücadelesine sahne olmuş, üç semavi dini bağrında, bünyesinde barındırmış, halen de barındıran, yaşatan coğrafya. Bugünlerde kaynayan kazan misali hadiselerin cereyan ettiği bu topraklarda, her gün büyük devletlerin, bölge ülkelerinin bütün stratejilerini altüst eden gelişmeler, dünyayı, özellikle de bölgeyi ve bizleri gelecek adına tedirgin eden, endişelendiren, korkutan, ürküten hadiseler yaşanıyor.

Ortadoğu denilince insanın aklına birçok sorun, birçok problem geliyor. En başta bizde İsrail-Filistin meselesini çağrıştırıyor bu kavram. Bugünlerden geriye doğru gidecek olursak, Suriye’de son birkaç yıldır yaşanan iç savaş, Rusya’nın da müdahalesiyle değişik bir boyut kazandı. Öyle ki, Suriye’de içinde büyük devletlerin ve bölge ülkelerinin bulunduğu mini bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın yaşandığı, cereyan ettiği değerlendirmeleri yapılıyor konunun uzmanlarınca.

Bugünlere, “Arap Baharı” denilen, bölge ülkelerinin birçoğunda yaşanan iç savaşlardan gelindi. “Arap Baharı”yla bölge ülkelerinin bazılarında rejimler değişti. Bölünmeler yaşandı. “Arap Baharı”nı yaşayan ülkelerde tam bir belirsizlik hakim oldu. İstikrarsızlık, karmaşa, terör, vahşet bölgenin kaderi oldu.

Arap Baharı”ndan önce, Amerika'da gerçekleşen meşhur 11 Eylül saldırıları neticesinde Amerika’nın Irak’a saldırısı ve yine Amerika’nın Birinci Körfez Savaşı, bölgenin bugünlere gelişinin habercisi olarak değerlendirilebilecek hadiselerdir. Hatta, dönemin ABD Devlet Başkanı, olan biteni ‘Haçlı Savaşları’ olarak değerlendiriyordu. Yine 11 Eylül saldırılarını bahane eden Amerika Afganistan’a savaş açıyordu.

İran’da gerçekleşen Humeyni Devrimi de bölgenin siyasi yapısında büyük değişikler meydana getirdi. Yıllarca süren İran-Irak Savaşı, İran’ın bıkmadan, usanmadan çevre ülkelere rejim ihraç etme politikaları, yine Saddam’ın silahlanarak komşu devletleri tehdit eden yayılmacı politikası, Kuveyt’i işgal etme girişimi bölgenin bugünlere gelişinin önemli sebeplerinden bazılarıdır.

Prof. Dr. Ekrem Memiş, Kaynayan Kazan Ortadoğu isimli kitabında, yukarıda saydığımız hadiselerin ve Ortadoğu’daki problemlerin tümünün tarihi arka planlarını, bu problemlerin ortaya çıkışlarını, gelişme seyirlerini, bugün aldıkları hali ve çözüm yollarını araştırır. Kitap ilk baskısını 2002 yılında yapmış. 2. baskı 2006 yılında gerçekleşmiş. Eser, Çizgi Kitabevi Yayınları tarafından okura kazandırılmış. Haliyle 2006 yılından sonra gerçekleşen hadiseler bulunmuyor eserde. Ama bugünlere gelişin ipuçları veriliyor.

Kürt Sorunu” nedir?

Ekrem Memiş, Ortadoğu denilince aklımıza, “Filistin-İsrail meselesi, yapay devletler, kötü idareciler, istikrarsızlık, petrol, ABD egemenliği, bölgenin Peygamberler diyarı olması, etnik karmaşıklık, Semavi dinlerin doğduğu bölge olması, su paylaşımı problemi, GAP (Güneydoğu Anadolu Projesi) ve terör” geldiğini ifade eder.

Ortadoğu’daki hemen her sorun bizi yakından ilgilendiriyor ve etkiliyor. Ortadoğu öyle bir yapıya sahip ki, bölgede meydana gelen herhangi bir gelişme veya en küçük bir sorun, başta bölgeyi oluşturan bütün ülkeleri ve daha sonra bütün dünyayı etkileyecek kadar hassas ve nazik özellikler taşıyor. Terör de bu sorunların başında gelmektedir. “Ortadoğu’daki terörizm, amaçları, hedefleri ve ideolojileri birbirlerinden farklı terör örgütleri ve onları destekleyen devletlerce yürütülmektedir. Mesela, İslami örgütlerin bir kısmı Arap-İsrail barış sürecini baltalamaya çalışırken, diğer bir kısmı da temel hedeflerini ülkelerindeki laik idari sistemi yıkmaya yöneltmiştir” diye belirtir yazar. Ayrıca bölgede faaliyet gösteren terör örgütleri, radikal İslami gruplar, radikal Yahudi gruplar, solcu ve milliyetçi gruplar olarak üç ana başlıkta incelenir. Ortadoğu’daki terörden her ülke kadar ülkemiz de etkilenmektedir. Hemen hemen kırk yıldır teröre karşı amansız bir mücadele vermekteyiz. Ve bu konu kitapta “Güneydoğu Sorunu (Kürt Sorunu)” başlığı altında incelenir.

Yazar bu konuyu da diğer konular gibi tarihi seyri içinde inceler ve bugüne getirerek çözüm önerileri ortaya koyar. Bu sorunun arkasında Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupalı büyük devletlerin yanında komşumuz olan İran, Irak ve Suriye, hatta Yunanistan, Ermenistan, İsrail ve Rusya gibi bölge devletlerinin de olduğu belgeleriyle ortaya konur. Bu sorunla ilgili çok çarpıcı bilgilere yer verilir. Bu coğrafyada Cumhuriyet’in ilk yıllarında çeşitli ayaklanmalar, isyanlar meydana gelmiştir. Bunların en önemlileri Raman, Eruhlu Yakup Ağa, Güyan, Haço, Reşkotan, Şemdinan, Beytüşşebap isyanları ile 1930 Tutaklı Alican ve aynı yıl Oramar, 1934’de Buban, 1935’de Sason isyanlarıdır.

Kürtler Türkler’den ayrılırlarsa, manen ve maddeten yaşayamazlar”

Bu sorun incelenirken Ağrı İsyanı’nın baş mimarlarından Haybun Derneği’nde görevli Dr. M. Şükrü Sekban hakkında da bilgi verilir. Dr. Sekban, kendisini Kürt asıllı askeri hekim olarak tanıtır. 1903 yılında yüzbaşı rütbesi ile Osmanlı ordusunda da görev yapmış. Kürt idealizmi konusunda aktif ve pasif sayısız görevlerde bulunmuş. Dr. Sekban, tahrikçiler tarafından kandırılmış ve Kürtlerin hürriyeti için mücadelenin içine girmiş. Bu uğurda gecesini gündüze katmış. Türkiye’de barınamayınca, Bağdat ve Beyrut’a gitmiş ve daha sonra da Paris’e yerleşerek hiç durmaksızın bu davaya hizmet etmiş, ilmi araştırmalar yapmış. Ve “Kürt Sorunu” isimli bir eser vermiş. Bu eserde çok önemli açıklamalar var. Dr. Sekban’ın açıklamaları, sorunun gerçek yüzünü ortaya koyuyor.

Dr. Sekban'ın açıklamalarından bazı önemli kısımlar şöyledir: “Amerika ve İngiltere petrol çıkarları için, İran şahları Ari ırkın güneşi olma hayalleri ile, İsrail de Kürtlerin Araplara karşı bir tehdit unsuru olması için Kürt davası ile ilgilenmektedir. Türk’le Kürdü antropolojik açıdan ayırmak zordur. Kürtlerin bağımsız olmasını istemiyorum diyemem, ama bu imkansız ve faydasız bir risk olur. Kürtler Türkler’den ayrılırlarsa, manen ve maddeten yaşayamazlar. Olaylar göstermiştir ki, bağımsız bir Kürt devleti, Kürt halkının çıkarları bakımından bir felaket, bir yıkım olur. Kürtçe’nin eğitim dili olması idealimdi. Ama Türkiye’deki Kürtler başka devletlerde olduğu gibi azınlık değildir. Türkiye’de yüksek yönetimde Türkler ve Kürtler beraber çalışırlar. Devletin temelini ırk birliği sağlar. Türkler’le Kürtler aynı ırktandır. Aslında Türk ve Kürt bir isimdir. Soyadımız Turanlı’dır. Sanırım bu açıklamalarımla, beni kendilerinin Kürt milliyetçiliğini alevlendirdikten sonra, eski söylediklerimi reddetmekle itham eden kardeşlerime karşı da görevimi yapmış oluyorum.” “Bu sözlere ilave edecek hiçbir şey yoktur” diyor kitabında Ekrem Memiş.

Ortadoğu bölgesi, sahip olduğu petrol, doğalgaz, su ve tarım için elverişli arazileri ve jeopolitik, jeostratejik durumu gibi birçok sebepten dolayı, dünya siyasetine yön verecek özelliklere sahiptir. Bölgeye hakim olan dünyaya hakim olur. Bu yüzden bölge bir türlü rahat yüzü görmüyor.

Ortadoğu sorunlarını ve bunların çözüm yollarını merak eden herkese, yine Türkiye sevdalılarına, Türk-Kürt kardeşliğine önem verenlere faydalı olacak bir eser Kaynayan Kazan Ortadoğu. Yazarının emekleri ve uyarıları için teşekkür ediyoruz.

Metin Uygun yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
dilara
dilara - 6 yıl Önce

kitabın gördüğüm bu kısımları gerçekten açıklayıcı ve çok faydalı öncelikle bunun için teşekkürler bir sorum olacak ki orta doğuda olan bu olayların ev sahipleri tam olarak kimler ve orta doğu denilince aklımıza ne gelir ya da gelmelidir?

banner36