O, hayatın kaybolan büyüsü ve şiirinin peşinde

'Vatan Yahut İnternet', 'Dem Bu Demdir' ve 'Vitrinde Olmak' kitaplarında yer alan ve felsefî artistlikleri olmayan fakat düşünsel yanının ağırlığını da her an hissettiren yazılar, Mustafa Kutlu'nun şahsiyetiyle bütünleşik bir durum arz ediyor. Yavuz Ertürk yazdı.

O, hayatın kaybolan büyüsü ve şiirinin peşinde

Öykümüzün hikâye anlatıcısı Mustafa Kutlu, yazarlığının ellinci yılına doğru yürürken gazete yazılarından derleyip yayınladığı kitaplarıyla sevindirdi biz okurlarını. Yirmi yıllık bir süreçte gazetedeki köşesinde yazdığı yazılarından oluşan Vatan Yahut İnternet, Dem Bu Demdir ve Vitrinde Olmak kitaplarındaki denemeler, Kutlu’nun müdavimlerinin aşinası olduğu yazılardan oluşuyor. Hikâyenin tatlı diliyle yazılmış yazılar, ustanın nev-i şahsına münhasır üslûbu, değindiği konuların içimizde, ruhumuzda, günlük yaşantımızda mutlak bir karşılık buluşuyla bir çırpıda okutuyor kendisini.

Anadolu insanına ait olduğu değerleri yeni baştan ve daima hatırlatan bir yazar Mustafa Kutlu. Yirmi küsür yıllık yazma serüveninin mahsülü olduğunu ve bu durumun göz önünde bulundurularak yazıların değerlendirilmesi gerektiğini kitapların başında belirten yazar, birçok hikâye kitabında olduğu gibi sosyal adalet, yoksulluk, gelenek-modernizm mücadelesi, çarpık kentleşme, taşra-merkez çatışması gibi konuları işliyor.

Yarın ne getirir Allah bilir. Ama yirmi yıl önce dahi yazılmış olsa da bu yazılar, değişen pek bir şeyin olmadığına şahit oluyoruz. Çevre problemi, trafik problemi, yoksulluk problemi, iletişim problemi, ahlaki çözülmeler, çarpık kentleşmeler bugün dahi yazarın ele aldığı ve ciddi şekilde sorgulayıp eleştirdiği konular arasında yer alıyor.

Hikemî üslubun takipçisi Mustafa Kutlu

Mustafa Kutlu’nun ele aldığı, dertlendiği, eleştirdiği konuları göz önüne aldığımızda, onun, sıradan bir köşe yazarı olmadığını bir kez daha fark ediyoruz. Günlük siyasi çekişmelerden, entrikalardan, bir kesime ya da gruba yamanmaya çalışmalardan uzak, ilkeli bir duruşun sahibi bir kalemden okuyoruz meseleleri. Felsefî artistlikleri olmayan fakat düşünsel yanının ağırlığını da her an hissettiren bu yazılar, müellifinin şahsiyetiyle bütünleşik bir durum arz ediyor.

Ait olduğu mirası ötelemeyen ve onu ortaya koyduğu eserleriyle yaşayıp yaşatmaya çalışan, hikemî üslubun takipçisi, kuşların, ekinlerin, çiçeklerin sırdaşı Mustafa Kutlu, hikâyelerinde ve önceki yıllarda kitaplaştırdığı denemelerinde sıkça bahse konu ettiği “sosyal adalet”, “kanaat ekonomisi”, “adil gelir dağılımı” vurgusunu en güzel şekliyle bu kitaplarında da dile getiriyor.

Sade, gösterişsiz ama basitliğe düşmeden...

Vatan Yahut İnternet, Dem Bu Demdir ve Vitrinde Olmak kitaplarında bir yazarın nelerden hareketle yazılarını oluşturduğuna da şahitlik ediyoruz. Teknolojik bağımlılıklar, kavramlar, deyim ve atasözleri, en az zihinlerimiz kadar karmaşık olan şehirleşmemiz, trafik gürültüsü, egsoz dumanı, kuş cıvıltısı, mevsimin ilk kirazı, bir Safiye Ayla şarkısı, Keskin’li Hacı Taşan bozlağı, meyve ve sebzeler, tükenmekte olan su hazineleri, çeşmeler, dereler, denizler ve daha onlarca şey, kelime, cümle, düşünceden hareketle yazıyor Mustafa Kutlu.

Sade, gösterişsiz, olduğu gibi. Ama basitliğe düşmeden, düşürmeden. Hızla değişen ve dönüşen yanlarımız kapanmaz bir yara gibi kanıyor Mustafa Kutlu’nun bu denemelerinde.

Kolay olan kendini akıntıya kaptırmak!

“Hayat büyüsünü ve şiirini kaybetti.” Piyasanın hakimi olduğu, araçların, makinaların ve makinalaşmış insanların oluşturduğu dünyada ülkemiz de küresel sermayenin ırmağında sürükleniyor ve bu ırmaktan kendini sıyırmak, kıyıya çıkmak, salim bir kafa ile düşünmek hiç de kolay değil Kutlu’ya göre.

Kolay olan kendini akıntıya kaptırmak. Baş örtülü olanın da, açık olanın da Converse giymesi! Aletlerle çevrili bir yalnızlığın içinde feci durumda can vermek üzere programlanıyoruz. İbadetler dahi tat vermiyor ya da o tada varamıyoruz. Birer turistik seyahate dönüşen ibadetlerimiz, duaya durunca birkaç cümleden öte dudaklarımızı kıpırdatamamamız, zihnimizi ve kalbimizi harekete geçiremeyişimiz, teslimiyeti bilemeyişimiz, genciyle ihtiyarıyla bu hürriyetten mahrum oluşumuz, O’na teslim olamamamızdan insana, nesneye, eşyaya teslim oluşumuz bir zaman sonra kaçınılmaz olarak bizi travmalara sürükleyecek ve hiçbir şekilde ve hiçbir şeyle tatmin olmayan birer yaratığa dönüşeceğiz. Allah korusun.

Bizi güzele ve güzelliğe götürecek olan dua ve şükürdür

“Bir tiren son kampana ile birlikte kalktığında dökülen gözyaşları, bir vapur iskeleye yanaştığında içimizin pır pır edişi, postacıya kapıyı açtığımızda elimize değen bir mektup, şiir defteri arasında kuruyan bir gelincik... Bütün bunlar hayatımızdan nasıl uçup gitti.”

Günlük hayatımızı işgal eden modern hayat ve teknoloji yığınının kontrol ettiği dönme dolap dönüyor. Onu kim durduracak?

Üstümüzden gök, altımızdan toprak yitmek üzere ve biz kendimizden geçmişçesine koşuyoruz bu çıldırtan hayatın içinde.

Bizi bu bataklıktan kurtaracak, ateşi güle çevirecek olan teslimiyettir.

Temeli ilahi kaynak olan ahlâk, hukuk ve adalettir bizi selamete erdirecek olan.

Evrensel olan tek bir şey vardır, o da Hz. Âdem’den bu yana Cenab-ı Hakk’ın peygamberleri ve kitaplarıyla insanoğluna gösterdiği mukaddes yoldur.

Güzellik’in temeli “aşk ile bakmak”, “aşk ile görmek”tir. Bizi güzele ve güzelliğe götürecek olan dua ve şükürdür.

Mahkeme-i kübrayı, her şeyin bir hesabının olacağını unutmamalıyız.

Mustafa Kutlu okumak, aynı zamanda bir nasihatler kitabı okumak gibidir. Onun hikayelerinde de yer yer levhalar şeklinde alıntıladığı ya da doğrudan aktardığı nasihat ve tavsiyeler de karşımıza çıkar.

Arayan bulur!

Hep umutsuzluklardan, olumsuzluklardan mı bahseder bu Mustafa Kutlu? Tabi ki hayır! Dedik ya, o tavsiyelerini de esirgemez. Kimi yerde nasihatlerde bulunur, kimi yerde “kanaat ekonomisi”, “gelir eşitliği”, “sosyal adaletten” de bahseder. Bir türküye kulak kesilmeye, bir çiçeği okşayıp koklamaya, dağlarla konuşmaya, bahçe ve bostanlarla selamlaşmaya çağırır bizleri. İyi şiirin hakkını verir, karamsarlığa düşmemeye çalışır; fakat gördüğü olumsuzlukları, kargaşayı, yılgınlığı, umutsuzluğu, vurdumduymazlığı da kendi süzgecinden geçirerek köşesine taşır, onu deşip ortaya çıkış sebebine doğru yürürken bir yandan da çözümler üretmeye çalışır.

Kitaplarını karıştıranlar, okuyanlar göreceklerdir ki birçok gazete haberi, başlığı veya analiz raporu dahi Mustafa Kutlu’nun kaleminden ve farklı bir perspektiften yazı konuşu edilmiştir. Bunda lükse olan tutkunlukla Avrupanın sayılı şehirleriyle yarışan İstanbul(!) haberi de var, sürdürülebilir kalkınma haberleri de, sanayileşmedeki ataklar da vardır.

Dertli Mustafa Kutlu.

Onu televizyonda, youtube’da, üniversite kampüsleri ya da kitap fuarlarındaki imza günlerinde göremezsiniz. Mustafa Kutlu’yu köşesindeki yazılarında, hikâye ve deneme kitaplarında görebilirsiniz. Bir de denk düşürürseniz Dergâh’taki ofisinde...

 

Yavuz Ertürk, Mustafa Kutlu’ya sağlıklı ve bereketli yıllar dileyerek yazdı

YORUM EKLE