24 Mayıs 1957 yılında 87 yaşında vefat eden İbnülemin Mahmut Kemal Bey, neredeyse ezbere bilindiği gibi devrinin iki ünlü şairince (Süleyman Nazif ve Yahya Kemal) şöyle tarif edilmiş: ‘Hezar gıbta o devr-i kadim efendisine / Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine…’
İbnülemin Mahmut Kemal Bey, 87 yıl gibi uzun bir zaman tıpkı iki şairin söylediği gibi hiç kimseye benzemeden yaşayan ve kendine has bir titizlik içerisinde insanı hayran bırakan bir çaba sarf ederek Kemalü'l-Hikme, Kemalü'l-İsmet, Kemalü'l-Meşahir, Tarihçe-i Evkaf ve Teracim-i Ahval-i Nüzzar, Son Asır Türk Şairleri, Osmanlı Devrinde Son Sadrazamlar (Kemalü's-Sudur), Son Hattatlar (Kemalü'l-Hattatîn), Hoş Sadâ, Divan-ı Galib, Menakıb-ı Hünerveran ve Tuhfe-i Hattatîn gibi her biri akademiden alaylı araştırmacılara kadar pek çok tarihçi, edebiyatçı ve biyografi uzmanınca başyapıt sayılan değerli çalışmalara imza atmıştı.
Çalışmak, araştırmak ve hiç dilinden düşürmediği kendi sözleriyle söyleyecek olursak ‘memlekete hizmet etmek’ yolunda yorulmak bilmeyen bir nazlı tecessüsün de sahibidir İbnülemin Mahmut Kemal Bey.
II. Abdülhamit döneminde Yıldız Sarayı’nda görev yapmış, Cumhuriyet döneminde ise saray arşivini tasnif ederek Başbakanlığa devretmiş. İbnülemin Mahmut Kemal Bey imparatorluğun son dönemlerinde, devletin resmi gazetesi sayılan Takvim-i Vekayi’nin sorumlu müdürlüğünü de yapmış, ayrıca I. Dünya Savaşı’ndan sonra görev yapan komisyonda da görev almıştı.
Biyografisini yazan pek çok araştırmacı ve incelemeciye göre, İbnülemin Mahmut Kemal Bey bir şairdir, bir tarihçidir, bir musikişinas, bir heccav ve aynı zamanda da hayranlık uyandıran bir biyografi, bibliyografi uzmanıdır. Özellikle biyografi alanında yazmış olduğu eserlerin en ayrıcalıklı tarafı ise, bu eserlerde klasik bibliyografik ya da biyografik bilgilerden ziyade, bilfiil İbnülemin Mahmut Kemal Bey’in görüp yaşadıkları, dinledikleri ve titiz bir incelemeyle elde ettiği bilimsel verilere yer verilmiş olmasıdır.
Osmanlı’nın son dönemine ışık tutan büyük eser: Son Sadrazamlar
İbnülemin Mahmut Kemal Bey’in vefatının 56. yıldönümünde bir güzel tesadüf ya da bir tevafuk olarak daha önce Dergah Yayınları’nca 14 fasikülden oluşan ve 4 cilt halinde yayınlanan Son Sadrazamlar adlı büyük eseri, şimdilerde İş Bankası Kültür Yayınları’nca tıpkıbasım olarak 3 cilt halinde yeniden yayınlandı.
Yaşadığı dönemi bütün bildikleri ve bütün şahit olduklarıyla kayıt altına almak istercesine çalışan İbnülemin Mahmut Kemal Bey, Son Şairler, Son Hattatlar, Son Musikişinaslar gibi kitaplarında da görüleceği üzere, Son Sadrazamlar adlı bu eşsiz çalışmasında özellikle kötü bir ezberin altını çizerek, imparatorluğun son demlerinde ve daha sonra dillerden düşürülmeyen “İslam’ın gelişmeye engel olduğu” yolundaki görüşlere karşı çıkarak hem eserin bütününde hem de satır aralarında asıl meselenin şu ya da bu şekildeki dönemsel şartlar, yönetim kalitesi ve yöneticilerin iş ve eylemleri ekseninde ele alınması gerektiğini gayet usta biçimde işlemektedir.
Son Sadrazamlar’ı inceleyen uzman tarihçilere göre, İbnülemin Mahmut Kemal Bey’in başta da söylemiş olduğumuz gibi kesin bir biçimde memlekete hizmet yolunda bir özge katkı olsun diye kaleme aldığı bu değerli eser, aslında çok daha önce bu biçimde yazılan Osmanzade Taib’in ‘Hadikatü’l Vüzera’ adlı kitabının devamı – zeyl’i- biçiminde yazılmış olan Ahmed Rıfat’ın ‘Verdü’l-Hadâik’ adlı eserinin devamı- zeyl’i olarak kaleme alınmıştır. Tarihçiliğimizde tezkirecilik geleneğinin de son ve güçlü temsilcilerinden de sayılan İbnülemin Mahmut Kemal Bey’in yeni baskısı yapılan bu değerli eserinin esas ismi ise bu zeyl geleneğine uygun olarak Kemalü’s-Sudur’dur. Bu bakımdan İbnülemin Bey’in ‘Son Sadrazamlar / Kemalü’s Sudur’unu, Hadikatül’l Vüzera ve Verdü’l Hadaik gibi Osmanlı İmparatorluğu sadrazamlar tarihinin en son dönemdeki devamı olarak saymak gerekmektedir.
Sadrazamları sakal boyalarını yazacak kadar tanıyormuş
Abdülmecid döneminin ilk sadrazamı Mehmed Emin Ali Paşa ile başlayıp 2 Mart 1920- 5 Nisan 1920 arasında 28 günlüğüne sadrazam olan Salih Hulusi Paşa’ya kadar gelen bir tarihsel izlekte Osmanlı’nın en son görev yapan 37 sadrazamını konu edinen bu kıymetli çalışma, bir yandan konu edindiği tüm sadrazamların biyografilerine yer verirken, bir yandan da neredeyse 100 yıllık bir tarihsel süreç içerisindeki toplumsal ve siyasi olayları, 19. yüzyıl Osmanlı tarihi üzerinden hem Osmanlı hinterlandındaki fikrî, siyasi ve kültürel yapıyı, hem de dünya çapında olup biten hemen her şeyin bu topraklardaki izdüşümünü birleştirerek vermesi bakımından da ayrıca önem taşımaktadır.
İlk yayınlandığında Maarif Vekaleti tarafından 14 fasikül olarak çıkarılan Son Sadrazamlar, İbnülemin Bey’in bulunmuş olduğu memuriyet görevlerinin sağladığı yakın tanıklıklar ve kitabın akışına yerleşen edebî anlatım dolayısıyla da Son Sadrazamlar’ı konunun uzmanları yanında ortalama okurun da kolaylıkla okuyabileceği bir metin olarak, verilen orijinal bilgilerle birlikte başka okumalara da yol açan bir kaynak kitap haline getirmiştir.
Çağdaşlarının bir ‘hafız-ı kütüp’ ya da ‘yürüyen kütüphane’ olarak adlandırdıkları İbnülemin Bey’in bütünüyle kendine has bir üslupla yazdığı, pek çok arşiv belgesi, hatıratlar ve dedikodulara yer vermesi yanında ince bir mizah ve hicivle de süslediği kitap, içinde barındırdığı bunca malzemeye kazandırdığı canlılık ile de tarih yazımında örnek alınacak bir yapıt niteliğindedir.
O kadar ki, Mithat Cemal Kuntay’ın deyimiyle kitapta anlattığı sadrazamları sakal boyalarına kadar yakından tanıyan İbnülemin Bey, başta bu kitabı olmak üzere pek çok biyografik incelemesiyle de Cumhuriyet döneminin Milli Eğitim Bakanlarından Hasan Âli Yücel’in söylediği gibi, hoş bir sedayı Türk irfanına sunmak suretiyle son bir hizmeti yerine getirmişti.
Şimdilerde Dergah baskısı tükenen ve şanslıysanız ancak sahafiyelerde bulabileceğiniz Son Sadrazamlar adlı bu harika kitabın, İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkan kutulu, ciltli şık baskısını gözden geçirirken bize de İbnülemin Mahmut Kemal Bey’i rahmetle yad etmek düşüyor.
Şahin Torun yazdı
Bu eseri anlamak için Osmanlıca bilmek lazım.