İlmihal hâlin/ânın bilgisi anlamına gelse de aynı zamanda kişinin istikbalin teminatıdır. Bugün değilse de yarın başına gelecek bir iş karşısında nasıl Allah’ın rızasına uygun davranacağını bilemeyen bir Müslüman, gelecek imtihanlara hiçbir zaman tam olarak hazır olamayacak demektir. İster yüksek payeli bir bürokrat olun, isterseniz dağda bir çoban, namazda nasıl aynı safta hizaya geliyorsanız ilmihal konularına duyulan ihtiyaçta da aynı hizadasınızdır. Zamanımız insanının farz-ı kifâye kabilinden birçok mühim meseleyi uzun uzun konuşmasına rağmen Allah’a karşı öncelikli sorumluluklarımız olan farz-ı aynları yani ilmihallerde verilen bilgileri göz ardı ettiği açıktır. Üstad Necip Fazıl’ın veciz bir üslupla ifade ettiği gibi:
“Yandı kitap dağlarım, ne garip bir hal oldu!
Sonunda bana kalan, yalnız ilmihal oldu!”
Eşref Ali Tehânevî kimdir?
İlmihal alanında eser veren çok sayıda âlimden biri olan Eşref Ali Tehânevî (1863-1943) Hindistan’ın Batılı devletler tarafından işgal edildiği ve Müslümanların zayıflamasıyla birlikte işgalin halkın yaşam tarzına iyiden iyiye etki ettiği bir zaman diliminde yaşamıştır. Bine yakın matbu eseri olduğu bilinen Tehânevî, Hanefi fıkhının son dönemdeki en önemli eserlerinden sayılabilecek İ‘lâü’s-sünen’in de arkasındaki esas âlimdir. Eşref Ali tarafından başlatılan İ‘laü’s-sünen projesi kendisinin gözetiminde yeğeni Zafer Ahmed Tehânevî tarafından devam ettirilerek nihayete erdirilmiştir. Eşref Ali bunun gibi yüksek bir ilmî seviyeye sahip birçok eser verirken halkın durumunu görmezden gelmemiş, özellikle nesillerimizin emanetçisi olan hanımefendilere hitap edecek şekilde Biheşti Zîver (Cennet Ehlinin Süsü) ismiyle ilmihalin çok ötesine geçen bir eser telif etmiştir. Çünkü bu Urduca eserde akaid ve fıkhın neredeyse bütün kısımlarına ek olarak İslam edeb ve ahlakı, Nebiy-yi Zîşa’n Efendimiz’in (sallallahu aleyhi vesellem) mübarek hanımlarının ve numune teşkil edecek saliha hanımların hayatları, sıhhatin korunması, ilaçlar ve tedavi yöntemleri, ev işleri ve sanatlarla ilgili bilgilere de yer verilmiştir.
Hind diyarında yoğun bir rağbet gören ve âlimlerin övgüsüne mazhar olan bu muazzam ilmihal birçok farklı dile çevrilmiştir. Karaçi İbn Abbas Medresesi baş müderrisi Riyâset Ali tarafından Arapça’ya “el-Muhtasar fî’l-Fıkhi’l-Hanefî” adıyla tercüme edilmiştir. Riyâset Ali’nin yaptığı bazı küçük düzenlemelerle eser sadece kadınlara değil bütün halk kitlesine hitap edecek bir hâl almıştır.
Hanefî İlmihali
Eserin Arapça ifade üslubu son derece basit olduğundan Fıkıh eğitiminin başında olan ilim talebelerine okutmak için son derece uygundur. İlmihalin başında itikada dair özlü bilgiler bulunur. Akabinde Hint toplumunda yaygın olan ve dinen mahzurlu sayılacak bazı adetlere ve bidatlere dair sakındırmalar bulunmaktadır. Maalesef burada zikredilen olumsuz durumların çoğunun benzerlerinin bizim toplumumuzda varlığından bahsetmek mümkündür. Sonrasında ibadât ve muâmelât yani; evlenme, boşanma, alışverişler, yemin-nezir ve gündelik hayatta sık karşılaşılan giyim-kuşam ve yeme-içmeye dair hükümler ihtiva eden bölümler gelmektedir. Her ana başlıktan önce konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve kimi zaman hadis-i şerifler nakledilmektedir. Kitapta ibadet konuları neredeyse kitabın yarısından çoğunu teşkil etmektedir. Bu durum hem halkın en çok karşılaşacağı konular olan ibadetler alanının geniş bir şekilde ele alınmasını sağlamış hem de klasik fıkıh kitaplarına nazaran sade ve geniş izahlar yapılan fıkıh meselelerinin tahsil hayatının başında olan öğrencilerce kolay anlaşılmasını sağlamaktadır.
Bu ilmihalin başarısının arkasındaki en önemli etkenlerden biri de Hanefî mezhebinin en son fetva verilen/müftâ bih görüşlerine istinat etmesi dolayısıyla halkın da rahatça amel etmekte tereddüt etmeyeceği bir kaynak vasfı taşımasıdır. Hatta yaptığım mukayeseli okumalarda gördüğüm kadarıyla eserin fıkhi meselelerinde en öncelikli kaynağı son muhakkik İbn Abîdîn’in meşhur haşiyesi Reddü’l-muhtardır. Reddü’l-Muhtar’da geniş tahkiklerle ortaya koyulan mezhebin esas görüşleri ve günümüze yakın bir dönemde yazılmış olması hasebiyle birçok eski eserde bulamadığımız fıkhî meseleler, Tehânevî’nin bu eserinde özlü bir şekilde anlatılmaktadır. Halkın genelde az bilgi sahibi olduğu muamelat konuları da fazla derine inmeden anlatılmaktadır ki bunlar eserden istifadeyi artıran unsurlar olarak karşımıza çıkar. Eser yakın bir zamanda (İstanbul, 2023) Arapça baskısı esas alınarak Misvak Neşriyat tarafından nitelikli bir tercüme ve kaliteli bir baskıda “Hanefî İlmihali” ismiyle dilimize kazandırılmıştır. Macit Bilge tarafından tercüme edilen eserin kontrolleri Doç. Dr. Osman Bayder tarafından yapılmıştır.