Musa Topbaş Hocaefendiden gıda ve aile hayatına teklifler

Musa Topbaş Hocaefendi’nin sohbetlerinden derlenen ‘Allah Dostunun Dünyasından’ adlı eser, Hocaefendinin modern zaman insanının sıkıntılarına çözüm tekliflerini de içeriyor.

Musa Topbaş Hocaefendiden gıda ve aile hayatına teklifler

Üzerinde yaşadığımız toprakların İslamlaşmasında en büyük rol elbette ki dervişlerindir. Bundan yıllar önce Ömer Lütfi Barkan, bu durumu Kolonizatör Türk Dervişleri adını verdiği küçük bir makaleyle ortaya koydu. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasına dair yazılan hemen bütün makale ve kitaplarda bu hacmi küçük ancak etki alanı gün geçtikçe büyüyen makaleyi görmek mümkündür. Anadolu coğrafyası, İslam ile şeref bulduktan sonra, İslam’ın peşine takılmış ve hayatını İslam’a adamıştır. O kadar ki bu topraklarda yaşayan insanlar lisanlarını bile İslam öğretilerinin kaynağı Kur’an-ı Kerim’in lisanına göre ayarlamışlardır.

Türkçenin nasıl İslamlaştığını Hamidullah Hoca da göstermişti

Dil, bir insanın her şeyidir. Bu sözün ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. İnsan dil ile kendine bir dünya inşa eder ve inşa ettiği bu dünyada yaşar. Bu dünya onun için en güvenilir yerdir ve kolay kolay buradan dışarı çıkmaz, çıktığı zaman boğulacağını, yok olacağını bilir. İşte klasik yargıyı burada bir kez biz de dillendirmek zorundayız. Kültür emperyalizmi denilen nane önce dilin içinde bize bir çeşni ve tat sunuyor, ardından hemen bütün hareket sahalarına tecavüz ediyor. Demek istediğimiz, biz dilimizi de Kur’an diline göre ayarlamışız. İşte merhum ve mağfur, dünyada gezmediği kütüphane bırakmadığı için ve İslam’a dair hangi kütüphanede hangi kaynağın bulunduğunu evindeki kütüphaneyi anlatır gibi bilen Muhammed Hamidullah Hoca, İslam Müesseselerine Giriş adlı güzide eserinde Türkçenin İslam’la nasıl şeref bulduğunu Fatiha Suresi üzerinden anlatıyor. Fatihada geçen her bir kelimenin Türkçede ya kök olarak ya da iştikaklarıyla (türevleriyle birlikte) yer aldığını ifade ederek Türkçenin bir İslam dili olduğunu tespit ediyor.

Türkçenin de bir İslam dili olması, elbette, damarlarımıza hatta şah damarımıza kadar işleyen Allah inancından kaynaklanmaktadır. Peki, bu Allah inancının gönlümüzde yeşermesinde kimin etkin rolü vardır? İşte Mevlânaların, Yûnusların, İbn Arabîlerin, Eşrefoğlu Rumi gibi erenlerin rolü vardır diyeceğiz. Erenler sayesinde biz biz olmuşuz. Cemaat olmuşuz ve ardından da millet olmuşuz. İslam milletinin bir parçası haline gelmişiz. Bizi Allah inancı ve peygamber sevgisi dünyadaki diğer kardeşlerimiz ile birleştirmiş. Arap da Kürt de Laz da Çerkez de İslam milletinin bir parçası olmuş.

İşte biz biz yapan ehlullah dediğimiz Allah’ın sevgili kullarından biriyle yapılmış sohbetlerden oluşan bir kitaptan ilgimizi çeken noktaları paylaşacağız inşallah.

Musa Topbaş Hocaefendinin sohbetlerinden derlendi

Güneşlerin güneşiMevlana Halid-i Bağdadi hazretlerine, Tâhâ el-Hakkârî (k.s.), Tâha el-Harîrî (k.s.), M. Es’ad Erbilî (k.s.) ve Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi (k.s.) yoluyla bağlanan Musa Topbaş Efendi (k.s.)  ile yapılmış ve 1999 yılında Erkam Yayınları tarafından neşredilerek Müslümanların istifadesine sunulmuş bir eserden Allah Dostunun Dünyasından adlı eserden bahsetmek istiyorum.

Daha önce Altınoluk dergisinde Sadık Dânâ adıyla yayınlanan, üstadın konuşmalarından derlenerek ortaya çıkmış bir eser hüviyetini taşıyor Allah Dostunun Dünyasından. Bu eserin ortaya çıkmasında, daha doğru bir ifadeyle bu sohbetlerin gerçekleşmesinde üstada sordukları sorularla katkıda bulunanlar ve halka da hazır bulunanların ismi de kitabın hemen önsözünde anılmış. Abdullah Sert, Ahmet Taşgetiren, Murat Karaman ve zaman zaman Osman Nuri Topbaş beyler sohbette bulunmuşlar. Böylesi verimli bir kitabın ortaya çıkmasında tuzları olduğu için, biz de analım dedik bu isimleri.

Kitabın hem bir salik için, hem de bir mümin için bir başucu kitabı olacak nitelikte olduğunu, üstadın ortaya koyduğu esasların İslam’ın kaynakları Kur’an ve Sünnetin nuruyla aydınlandığını ifade edelim. Üstadın özellikle dikkat çektiği bazı noktalar var.

Müslüman neyi nasıl yediğine dikkat edendir

Örneğin Topbaş hazretleri, gıda konusunda çok önemli şeyler söylüyor. Bugün artık Müslümanların da helal gıdayı bir dert ve mesele edindiklerini görüyoruz. Gimdes adı verilen ve helal sertifikası veren uluslararası arenada kabul görmüş bir kuruluşumuz var. Bununla ilgili birçok haber daha önceden bu ekrandan yayınlandı. Üstadın sözleri adeta Gimdes’in yaptıklarını, yapmaya çalıştıklarını haklı gösteriyor.

Yine aynı şekilde benim hatırlayabildiğim kadarıyla henüz Gimdes kurulmadan önce helal gıda konusunda çalışmalar yapan ve bu konuda halkı bilinçlendirmeye çalışan bir tasavvufî cemaat daha vardı. Şeyh Şerafeddin Dağıstanî (k.s.), Cemaleddin Kumukî (k.s.) hazretleri tarikiyle Mevlana Halid-i Bağdadî’ye (k.s.) bağlanarak Halidiyye’nin Türkiye’deki bir başka kolu olarak hizmet eden bu cemaat Sultan Baba cemaati olarak da anılıyor. Cemaat, helal gıda konusunda epey önemli adımlar atmış durumda. Rızık, yemek, helal konusunda menakıp ve tabakat kitaplarında sayısız menkıbe yer almaktadır. Bunların en başı işte Hz. İmam-ı Azam’ın babasının başından geçen ve evlenmesine yol açan olaydır. Bu bakımdan Musa Efendinin (k.s.) gıda konusunda söylediklerinin,hayata bakışımızı ve yemek kültürümüzü değiştirecek cinsten şeyler olduğunu belirtmeliyim.

Modern zamanların insanının sıkıntılarına teklif ettiği çözümler

Üstadın üzerinde önemle durduğu bir başka konu da televizyon. Bugün artık evdeki varlığının değil, yokluğunun tuhaf karşılandığı bir zamandayız. ‘Hâlâ mı televizyon’, ‘Ne istiyorsunuz televizyondan’ diyenler var insanımız arasında. ‘Biz bunları aştık’ diyenler var. Hocaefendi, televizyonun bir evde bulunmaması gerektiğini ifade ediyor. Aile huzuru ve mutluluğu için bunun bir şart olduğunu da ifade ediyor.

Musa Topbaş Hocaefendi, aile içi münasebetlere de değiniyor. Kadın-erkek ilişkilerinde sınırın, ölçünün ne olduğunu güzelce anlatıyor. Eşler arası ve anne-babanın çocuklara karşı tutum ve davranışlarının ölçüsünü ortaya koyuyor. Hocaefendi, bugün Müslümanların ve dünyadaki bütün insanların sıkıntı çektiği konulara açıklık getiriyor ve tasavvuf penceresinden bunlara çözüm üretiyor. Fakat üstadın teklif ettiği çözümler modern zaman insanının hayata bakışını değiştirecek, ezberini bozacak nitelikte. Zihinsel ve eylemsel bulanıklığı giderecek öğütler içeriyor kitap.

Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi’ye (k.s.) dair hatıralar da var kitapta

Bu eser bize, tasavvufun sadece metinlerde kalmış, soyut bir Allah aşkı, sevgisi falan olmadığını ifade ettikten sonra, Allah sevgisine Peygamber muhabbetine giden yolların neler olduğunu gösteriyor. Tasavvufun felsefesini yaparak, şeriat-tarikat-hakikat sıralamasını, hakikat-tarikat-şeriat olarak değiştirmeye çabalayanlara verilmiş güzel bir cevap niteliğinde bir eserdir.

Kitabın en önemli özelliklerinden biri de Musa Efendinin, hocası Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendi’ye (k.s.) dair anlattığı değerli hatıralar. Kitap sayesinde ikinci bir Allah dostunu da tanımış oluyoruz. Mahmud Sami Efendi’nin (k.s.) ve bir dönemim ahlakını ve yaşantısını da Musa Efendinin (k.s.) dilinden okumuş oluyoruz.

Gönül, böylesi tesirli, gönülden gönüle yol bulan ve emr-i bi’l-maruf ve nehy-i ani’l-münker görevini kaşları çatmadan, bağırmadan çağırmadan yerine getiren güzide eserlerin sayısının artmasını istiyor.

İsmail Demirel okudu ve tavsiye etti

YORUM EKLE
YORUMLAR
Osman DOST
Osman DOST - 11 yıl Önce

Kitabı okumak bana da nasip oldu, bu kitap dünya ve ahiret huzurunun temininde günümüz müslümanına net bir bakış açısı sunuyor. Hiç eymeden-bükmeden olması gereken bir yaşantı...