Merkezine şiiri koyan özgün bir çalışma: Şiirden Şaire

"Çeşitli dergilerde yayımlanmış yazılardan oluşan kitapta Erdoğan’ın yorumbilimsel, poetik ve kuramsal üçgende şiir algısı ve şiire dair açılımlarından oluşan yazıların yanında, şairler ve onların eserlerinden yola çıkarak kaleme aldığı incelemeler de var." Şadi Oğuzhan yazdı.

Merkezine şiiri koyan özgün bir çalışma: Şiirden Şaire

Şiir, roman ve kuram- inceleme türünde kitapları bulunan Ethem Erdoğan, Şiirden Şaire adlı eserinde bir metin olarak şiiri deşifre etme, çıkarımlar yapma, yorumlama ve bu yolla gerek şairlere gerekse okurlara kılavuzluk etme girişimindedir. Şaire kılavuzluk iddialı bir ifade gibi dursa da aslında eleştirinin ilk ve en büyük yararı o metni kaleme alan imzaya yöneliktir kanısındayım. Hakkında yazılanları okuyan gelişime açık bir şair-yazar, farklı bir pencereden nasıl göründüğü fırsatını bulur diye düşünüyorum. Bir metni sorgulayan iki kitle söz konusudur: Okurlar ve eleştirmenler. Bunlardan her ikisi de son derece kıymetli ve titizlikle izlenmesi gereken taraflardır. Eleştirmenin üstlendiği yük elbette daha ağır olsa gerek çünkü o hem bir okur hem de okuduğunu inceleyerek yorumlayan ve bulgularını yazan kişidir.

Edebiyatta eleştirinin başlı başına bir ‘tür’ olduğu görüşüne karşı çıkan yazarlarla aynı düşüncede değilim. Zaten var olan bir metnin incelenmesi nedeniyle bir ‘yaratım’ gerçekleşmediği kanısına dayanan bu yanılgıyı, eleştirinin de söz konusu metne getirilmiş bakış, algı ve yorumlarla kıymetli bir yaratma olduğunu söyleyerek alaşağı etmeyi bir tür sorumluluk addediyorum. Bir şartla ki eleştiri metni de bir edebî metnin taşıması gereken asgarî nitelikleri barındırmalıdır. Nedir bunlar? Tutarlılık, bütünsellik, bireysellik ve estetik vs. Bu kavramların anlamları bilindiği için burada o ayrıntıya girmeye gerek yoktur sanıyorum.

Kitabımıza dönecek olursak, Ethem Erdoğan, işte böylesine önemli bir tür olan eleştiri ya da daha geniş ifadeyle eleştirel inceleme alanında yazılar kaleme alıyor. Bu tür yazılarından bir buket özelliği taşıyor ‘Şiirden Şaire’.

Çeşitli dergilerde yayımlanmış yazılardan oluşan kitapta Erdoğan’ın yorumbilimsel, poetik ve kuramsal üçgende şiir algısı ve şiire dair açılımlarından oluşan yazıların yanında, şairler ve onların eserlerinden yola çıkarak kaleme aldığı incelemeler de var. Birkaçını örneklemek gerekirse, ‘’Şiir ve Bellek Üzerine Notlar’’, ‘’Şiirin Temel İlkeleri Aşındırılırken’’, ‘’Şiir ve Anlatı Arasında Kalmışlık’’, ‘’Saf Şiirden Sahih Şiire Dönüşüm ve Hüseyin Atlansoy’’ ve diğerleri…

Erdoğan, geniş bir koleksiyonu olan yayınevlerimizden birinde basılmış bir şiir kitabını irdelerken, şairinin o kitapta dil mantığı, dil işçiliği, imgeler-çağrışımlar, estetik ve farklılık gibi olmazsa olmaz koşulların hemen tümünü ıskalamış olduğunu saptıyor ve ‘’Ontolojik olarak bir metnin şiir olup olmaması estetik değerleriyle ilgilidir, bu bir temel ilke olmaya devam etsin lütfen. İkincisi, sadra şifa, derde deva eserler basılmalı. Dergilerde stajını yapmış onlarca genç şair ilk kitap heyecanıyla beklemektedir.’’ eleştirisini getiriyor. Yayınevlerinin, satılacağını zannettikleri  kitapları basmak yerine, dosyaların edebiyat evrenindeki öznel değerine bakması gerektiği anlamı çıkıyor burada.

Yazar, ‘’Saf Şiirden Sahih Şiire Dönüşüm ve Hüseyin Atlansoy’’ başlıklı incelemesinin giriş bölümünde ‘saf şiir’ ve Türk edebiyatında saf şiirin serüvenine dönük bilgiler sunuyor. “Şiirin kendiliğini” başat unsur olarak kabul ederken, hiçbir ideoloji ve realitenin gölgesinde kalmaması gerektiği vurguluyor: ‘’Çünkü kurulan sanatsal gerçeklik, süflî gerçekliğin üstündedir.’’  Erdoğan, bu bakış çerçevesinde, gazel geleneği ve hatta halk şiirimizin saf şiir örnekleriyle dolu olduğunu belirtmekte, Bakî ve yeni şiirin başlangıcı sayılabilecek Şeyh Galib’i örnek vermektedir. Sahih şiirden kastedilen, hakikî şiirdir. Hakikî şiirin de fayda beklentisi üzerine kurulan şiir olamayacağını, sadece kendisi için var olması gerektiğini bir kez daha hatırlayalım.  

Modern Türk şiirinin ilk adımları Fransız sembolistleri Paul Valery, Stephan Mallarme, Paul Verlaine, Arthur Rimdaud, Charles Baudlaire’den önemli ölçüde etkilenerek atılmıştır. Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Cahit Sıtkı, Orhan Veli, A.H.Tanpınar, A.Muhip Dıranas, İlhan Berk gibi isimlerin sembolizm akımına dayalı şiirler kurduğunun altını bir kez daha çiziyor Ethem Erdoğan. Elbette, rûhundaki dalgalanmalara rağmen düşüncelerinde ve kişiliğinde samimî ve saf bir duruş sergileyen Tevfik Fikret’in devrin açmazlarına bağlı olarak kaleme aldığı, realiteye saldıran şiirlerini görmezden gelmemeliyiz. Nitekim Orhan Veli de bir dönem, ‘’şiire kasket giydiren’’ mısralarıyla estetiği bir kenara bırakıp kuru, hatta argo bir dili tercih etmiştir. Bu sapmaları, her bir şairin önem verdiği sosyal ve ferdî değerlere, birbirinden farklı kişiliklerine ve yaşadıkları muhtelif maceraların etkisine yormak gerek. Bir akımı iyi bilerek hazmetmek, ilerleyen dönemlerde renk farklılıklarının oluşmasının önünü tıkayan bir engel olarak görülmemelidir zaten. Buna, ortak sanat anlayışlarının her bir kişilik nezdinde evrilmesi diyebiliriz. Erdoğan yazısında bu saptamayı Hüseyin Atlansoy örneğiyle somutlaştırıyor. Erdoğan’a göre, Atlansoy’un şiirlerinde, ‘’Saf şiire dair kurallar korunarak, referans değişikliği yapılan, bu şiir algısına, modern hayata tavır almanın ve hayata dair duyumsamaların eklendiği yeni bir anlayış vardır okurun karşısında. Bu yeni şiir anlayışı bir nevi ‘kendi kaynaklarımıza’ dayanmadır.’’

Kitapta yer alan diğer yazılarında da ilgi çekici konulara özgün bakışlarla yaklaşan Erdoğan’ın bu ve benzer çalışmaları, dikkatleri edebiyata ve bilhassa şiire yöneltmekle anlamlı bir işlev üstlenmektedir.

Şadi Oğuzhan

(*) Ethem Erdoğan, Şiirden Şaire, Çıra Edebiyat Yayınları, İstanbul, 2021  

YORUM EKLE