Gençken hayatımızı değiştirdiğine veya bir noktada değiştireceğine içten içe inandığımız, bu sebeple çok samimiyetle bağlandığımız kitaplar olur. O kitaplara bizi bağlayan, sürükleyicilikten çok; yazanın veya yazılanın bizi can evimizden vurmasıdır. Sanki yazar, meramını en güzel veya hatta sadece bize anlatabilmektedir. Bu özelliği taşıyan az sayıda kitap vardır, ama her nasılsa, biz gider onları buluruz. Okuduğumuz sürecin hazzı anlatılmaz zaten; fakat kitap bittikten sonra insanın zihninde doldurduğu boşluklar, oynattığı taşlar ve oluşturduğu yeni boşluklarla kişinin bünyesinde değişmez izler bırakır.
Hâlâ bir gençken, benim de bu tür tecrübelerim oldu.
Büyülü değişimler yaşamış bir yolculuk
Bu yazın başında, Muhammed Esed’in Cahit Koytak tarafından tercüme edilmiş Mekke’ye Giden Yol’unu okudum. Herhangi bir kitabın bırakacağı ve yukarda anlattığım izlerden ayrı olarak bu kitapta, Avrupalı entelektüel bir Yahudinin, Müslüman olması sürecinde yaşadıkları vardı. Bu dört kavram (Avrupalı, entelektüel, Yahudi, Müslüman) arasındaki ilişki ve Esed’in kişiliğinde hayat bulan dönüşümler benim için büyüleyiciydi.
Bu dönüşüm boyunca Esed’in yaşadıkları dört işlem kadar basit, mantıklı ve sanki bir düz çizgi üzerinde ilerliyormuş gibiyken; bazen de bir rüyada görülen bir hikmet, konuşulan bir kişi veya günlük hayatın en ufacık bir detayıyla büyülü değişimler yaşamış bir yolculuktur. Bu yolculukta yaşadığı tüm monotonluklar ve olağanüstülükler, Esed’i aslında başından beri bildiği gerçekliğe taşıdı. Onun önce çöle, bedevi Araplara, susuz ve kaçak yolculuklara ve Arap misafirperverliğine olan aşkı, sonradan Vahhabi İslam kültürüne tamamen dâhil olmasıyla kendisini mutlak bir sonuca ulaştırmıştır.
Türklere olumsuz bakışı neden kaynaklanıyor?
İslam’ı Arap kültürü içinde öğrenmiş bir yabancı olarak Esed, Türklere karşı her zaman duygusal bir olumsuzluk içinde oldu. Demek istediğim; onun Türkler hakkındaki eleştirileri, Araplara olan duygusal bağlarından dolayıydı. Bu iki toplum arasındaki farkları hoş göremedi. Oysa Türkler ve Araplar birlerine karşı husumet duymazlar. Onun tüm bu yazdıklarından, hayatından öğrendiklerimiz; İslam’ın milliyet ayrımlarından uzakta, tamamen birleştirici tavrıyla nasıl anlamamız gerektiğine dair çok güzel bir örnek.
Begüm Kahraman beğenerek okudu
esed türkiye'de tuttu mu? işaret yayınları'nın ilk baskısında (yeni şafak'ın verdiği 3 ciltlik olanda) baştaki esed biyografisinde "ırak'a, hemedan'a kürdistan'a gitti" yazıyordu ama sonradan kürdistan kelimesini çıkardı işaret yayınları. neden peki? çünkü kalın türkler baskı yaptı. yani esed'in ortadoğu gerçekliğine aslında türkler çok yabancı. halen kendini ortadoğunun lideri sanıp diğer milletleri küçümseyen esed'le barışır mı?