Dört yıla yakın süre yaşadığım güzelim Erzurum'un, canım Erzurumluların bu kadar çabuk galeyana gelmeleri, yargısız infaz yapmaları beni bir hayli şaşırttı ve üzdü. Benim orada tanıdığım ufukları geniş, hüsnü zan sahibi güzel insanlar gitmiş yerlerine bambaşka ön yargılı insanlar gelmiş sanki.
Türk medyasının hışmına uğrayıp, lanetlenmek için öyle çok göz önünde olmak gerekmiyor. Fazla alıngan, genellemeci ve ajitasyonu seven birilerine bir cümlenizin dokunması yeterli. Mehmet Aycı geçtiğimiz Şubat ayında, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yollarının Rail Life dergisinde bir yazı yazınca neredeyse bütün Erzurum (medyanın o büyük, her yere uzandığı sanılan parmağı sayesinde) onu lanetli ilan etmiş.
Sırrı Süreyya Önder de linççi!
Mehmet Aycı Avangard Yayınlarından çıkan kitabı 'Nasıl Bir Kentin Lanetlisi Oldum?'da cevaplamış ortalığı tozu dumana katan soruları bir bir. Bizim süreç içerisinde en şaşırdığımız yazı Sırrı Süreyya Önder'e ait olanı idi. Sırrı Süreyya ölçüsüz bir saldırganlıkta bulunmuştu Radikal'deki köşesinde. Mehmet Aycı, Sırrı Süreyya Önder'in ölçüsüz, özensiz yazısına 48 madde ile cevap verip İslamcılıktan kurtulma çabasında, solcu doğamadıkları için kahrolup duran İslamcımsılarımızın kahramanı, hak hukuk mücadelecisi Sırrı Süreyya'nın aslında ne derece dikkatsiz, özensiz, linççi bir konuma düşebildiğini gözler önüne sermiş.
Söylenenleri çok başka yönlere çekmek bizim güzel insanlarımızın suçu mu yoksa söylenenleri çarpıtıp insanlara çarpık şekilde aktaranların mı? Bir Erzurum hayranı olup o şehrin havasını soluyan Mehmet Aycı 'Trenden Kaçan Oğlan' yazısında tüm Erzurumlu kadınları, kızları hedef alıp onları iffetsiz mi ilan etmişti gerçekten!? Erzurum'u ve medyayı karşısına almak haddine miydi? İnsanlara hesap vermek zorunda bırakılmak hoşuna gitmese bile sakinliğini koruyup cevap vermiş ol(may)ana bitene...
Eski Türk filmleri, memleketinden kaçıp İstanbul'a artist olmaya gelen kızlarla doluyken Mehmet Aycı'yı da azıcık anlayıp ona da bir söz hakkı vermek gerekmez miydi? Yok eğer bu düşünce mantığıyla devam edecek olursak tüm eski Türk filmlerinin yapımcılarını, yönetmenlerini topa tutmalı, filmlerini de yakıp kül etmeli ki bizim güzel insanlarımız galeyana gelmesin....
Zeynep Umut haber verdi
insan sözünü bilmeli. sözün nereye varacağını bilmeli. "dilim seni dilim dilim dileyim; başıma ne geldiyse senden bileyim" der atalarımız. aycı, bu yaşadıkları üzerine düşünmeli. selametle...