Mehmed Akif'i Batılı şairlerle kıyas ederek anlattı

Mehmed Akif’le ilgili farklı çevrelerde çıkarılan dedikodular, kasıtlı yalanlar, yanlış anlamalar ve tartışmalar karşısında Süleyman Nazif, doğrunun kalemşorluğuna soyunur. Ömer Yalçınova yazdı.

Mehmed Akif'i Batılı şairlerle kıyas ederek anlattı

Cümle Yayınları, Süleyman Nazif’in 1919’ta yazıp 1924’te yayımladığı Mehmed Âkifadlı eserin yeni baskısını yaptı. Mustafa Kurt kitabı sadeleştirip notlandırmış, yani yeniden baskıya hazırlamış. Yeni baskıda Süleyman Nazif’in Türkçesini sevenler için, eserin orijinal hali de var. Aynı kitabı 1991’de M. Ertuğrul Düzdağ yayıma hazırlamış, İz Yayınları'ndan çıkarmıştı. Ama onda sadeleştirme yok. M. Ertuğrul Düzdağ çok gerekli gördüğü yerlerde bazı dipnotlar kullanmış. Mustafa Kurt kitapta geçen Batılı isimler, dönem içindeki düşünsel veya edebi tartışmalar hakkında kısa kısa bilgilendirmelerde bulunmuş, Süleyman Nazif’in eksik bıraktığı mısraları tamamlamış, Mehmed Akif’in şiirlerinde geçen, bazı kelimelerin sözlük anlamlarını yazmış. Bu haliyle Mehmed Âkif her seviyeden okuyucunun kolayca anlayabileceği, zevkle okuyabileceği bir kitaptır.

Mehmed Akif’i onlar yazmasaydı, kimden okuyacaktık?

Süleyman Nazif, bırakın Mehmed Akif’le ilgili ben konuşayım der. Bu, gayet anlamlı bir uyarıdır aslında. Çünkü Süleyman Nazif, Mehmed Akif’in hem şahsiyetini hem eserini hem de yaşadığı dönem içindeki önemini birinci elden, yani yakinen bilen, gören ve sorgulayan biridir. O yüzden Mehmed Akif ve dönemiyle ilgili her önüne gelen konuşsun, kimsenin ağzını tutamayız ama ilk önce ben konuşayım, beni bir dinleyin demeye getirir. 1919’larda gayet orijinal ve yerinde bir müdahaledir bu. Bugün için de anlamlıdır. Sahi Mehmed Akif’i Mithat Cemal, Eşref Edip veya Süleyman Nazif yazmasaydı, kimden okuyacaktık?

Mehmed Akif, eserlerinde kendinden ve dönemi içindeki tartışmalardan çok söz etmez. Ancak satır arası okumaları yapan birisi Safahat’taki Akif’i, yani zaafları, kişisel acıları, ihtirasları, sevgileri, hayal kırıklıkları olan Akif’i görebilir. Diğer türlü okumada yalnızca Türkiye’yle, varlık savaşı veren bir İmparatorlukla karşılaşır Safahat’ta. Oysa hem Mehmed Akif hem de onun öncüsü olduğu epik şiirde bireyle toplum ayrımı yoktur. O yüzden Süleyman Nazif, 1919’da yaptığı müdahaleyi, biraz da 2010’ların Türkiye’si için yapmış gibidir.

Bir karşılaştırma yapacak olursak, Mithat Cemal’in Mehmed Âkif kitabı diğer Mehmed Akif biyografilerinden farklıdır. Onun Mehmed Akif’i her yönden yansıtmaya çalışan anlatımı çok daha sarih ve sadedir. O yüzden olsa gerek, Mehmed Akif’le Mithat Cemal’in kitabında karşılaşır, tanışır, sohbet bile edebiliriz.

Süleyman Nazif’inki biraz daha farklıdır. Onun ilk hedefi Mehmed Akif’i göstermek, yansıtmak değil. O, daha çok bir savunma kitabı yazmıştır. Mehmed Akif’le ilgili farklı çevrelerde çıkarılan dedikodular, kasıtlı yalanlar, yanlış anlamalar ve tartışmalar karşısında Süleyman Nazif, doğrunun kalemşorluğuna soyunur. Bir yandan Mehmed Akif’le ilgili yanlış anlamaları, yanlış bilgileri düzeltmeye çalışır, diğer yandan taraf tutmanın gereği olarak, karşı tarafın zayıflıklarını gösterir. Bu yüzden Süleyman Nazif’in Mehmed Âkif’i bir biyografiden ziyade edebiyat kitabıdır. Kitapta bol bol edebi tartışmalar söz konusu edilir. Sonuçta Süleyman Nazif tartışmaların ortasında bir isimdir. O, bir edebiyat tarihçisi gibi tarafsız, soğukkanlı olmak zorunda değildir. Bir şairdir, polemik yazarıdır. Ve kendince bir davanın edibidir.

Süleyman Nazif neden Mehmed Akif’i birçok Batılı şairle anlatır?

İlginç olan şey, Süleyman Nazif’in Mehmed Akif şiirinin büyüklüğünü göstermek için sürekli yabancı şairlerden örnekler vermesi, onlarla Mehmed Akif’i karşılaştırmasıdır. Öyle isimler sayar ki günümüzde bile onların bilindiği şüphelidir. Chant du Cygne, Pere Duchene, Sully Prudhomme, Alphonse de Lamartine… gibi. Fakat bu isimleri bilmesek de, Süleyman Nazif’in ne demek istediğini anlarız. Çünkü teknik konulara çok girmiyor Süleyman Nazif. İşte şu Batılı şairin, şu şiirindeki, şu tür teknikler, Safahat’taki şu şiirdeki, bu sanata yakındır veya benzerdir gibi anlatımlar içine girmiyor. Belki biraz işaret ediyor. Şu isim, şöyle dediği gibi, veya ona benzer şekilde diyerek Mehmed Akif’le ilgili meselelere farklı, geniş bir açı sunmaya çalışıyor. Onu kendi dönemi içindeki başka şairlerle çok kıyaslamıyor. Sadece Muallim Naci, Abdulhak Hamid Tarhan etkisinden kısaca söz ediyor. Süleyman Nazif neden Mehmed Akif’i birçok Batılı şairle anlatır?

Bizce bunun sebebi, 1919’ların edebiyat ve düşünce ortamına hakim olan anlayıştır. Demek ki Batılılaşma, o dönemde artık yalnızca teknoloji ve bilim alanında kalmamış, edebiyatçılarımız da kulaklarını Batıya sonuna kadar açmış. Süleyman Nazif’in andığı isimler, o dönem herkesin dilinde dolaşmaktadır. Ve Türk şiirindeki modern bir arayışın, doğum sancılarıdır. Süleyman Nazif bir nevi, bakın hayranı olduğunuz şairlerin yanında ismi anılacak bir şairdir Mehmed Akif demek için bu yola girmiş olabilir.

Başka bir sebep ise, Süleyman Nazif’in İmparatorluk mensubu olmasıdır. Diğer ifadeyle o, cihan düzeyinde düşünen bir yazardır. Bu yüzden onları bizim, bir cumhuriyet vatandaşı olarak anlamamız biraz zor. Onlar çünkü memleket dediklerinde Balkanları, Arap Yarımadası’nı, tüm Ortadoğu’yu, Rumeli’yi… içine katarak düşünüyorlardı. İmparatorluğun verdiği özgüven, düşüncelerini de şekillendiriyordu. O yüzden bakışları daha uzaklara dikilebiliyordu. Oysa bizim ufkumuz, Anadolu’dan öteye geçmiyor. Öyle olunca Süleyman Nazif’in Mehmed Akif’i Victor Hugo, Lamartine veya Goethe’yle karşılaştırması normaldir.

En son belirteceğimiz sebep ise, Batılı isimlerden örnek vermenin tehlikesiz olmasıdır. Politik sebeplerden dolayı herhalde Osmanlı müelliflerinden çok örnek vermeyecektir. Örneğin Mehmed Akif’le Namık Kemal şiirleri arasındaki benzerlik ve farklılıklardan söz edemeyecektir. Onun yerine Lord Byron’ın şiirlerini örnek göstermek, dikkat çekmeyecektir. Zaten Mehmed Akif gericilikle itham edilmektedir. Onu bir de Tanzimat veya Divan şairleriyle karşılaştırmak mümkün müdür? Oysa şimdilerde de fark edildiği gibi Mehmed Akif, en az Nefi kadar güçlü bir ses sahibidir. Bunu ancak günümüzde rahatlıkla konuşabiliyoruz. Süleyman Nazif de mecburen çağdaşlık/Batıcılık namına söz alan, Mehmed Akif’e saldıran, onu küçük görmeye çalışanlar için, onların dilinden konuşur. Yer yer de Mehmed Akif’in bazı şiirlerini eleştirir, ki tutarsız eleştirilerdir bunlar. Diğer ifadeyle “bakın, Akif’in şiirlerinde eleştirilecek yönler bunlardır” demeye getirir. Bir nevi karşı tarafa eleştiri dersi verir, saldırı adabını öğretir.

Kitabın en uzun konusu Mehmed Akif-Tevfik Fikret çatışmasıdır. Ondan söz edersek, yazı fazlasıyla uzayacak. Mehmed Âkif daha bunlar gibi, içinde birçok tartışmanın, halledilmemiş meselenin dolup taştığı bir kitap. Hangi yönden ele alsan, değişik anlamlara ulaşılabilir. Bu haliyle halen düşünce, siyaset veya edebiyat tarihçileri için, atlanmaması gereken, ilgi çekici bir kitaptır.

 

 

 

Ömer Yalçınova yazdı

Not: Süleyman Nazif'in "Son Nefesimle Hasbihal" şiiri ve Mehmed Akif'in cevabı için tıklayınız: //www.kaynakmetinler.com/?p=181

YORUM EKLE

banner36