Beş şehir, beş usta, bir medeniyet, geçmişten günümüze uzanan ve geleceğe doğru ilerleyecek bir medeniyet köprüsü. Şimdi en çok da buna ihtiyacımız var. Hızla yitirmeye başladığımız medeniyetimize tekrar kavuşmak için köprüler kurmaya çalışmamız gereken zamanlardayız.
Şehirler ki medeniyetin mekânlara sindirilmiş halidir. Medeniyetin ölçüsü en çok da şehirlerdir. Medine’nin İslam medeniyetiyle eş değer bir gelişme göstermesi, şehir ve medeniyet kavramlarının iç içe geçtiğini bize net olarak göstermektedir.
Başı, sonu, uzağı, yakını, evveli, ahiri ne olursa olsun, neresinden başlanırsa başlansın konumuz İstanbul’sa söylenecek o kadar çok söz vardır ki. Dünyanın her dem gözünü üstünde tuttuğu bir özge şehir, medeniyetin dünyaya yayıldığı bir nadide başkent; İstanbul.
Beş İstanbullu
Kültür ve Turizm Bakanlığı, çok önemli bir proje ile medeniyet köprüsünü tekrar yeni nesiller için inşa ediyor. “Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli” adlı ilk kitapla başlayan projenin kaynağını Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir kitabı oluşturuyor. Beş şehirli bilgenin ilk beşi İstanbullu.
Çalışmanın editörü de Prof. Dr. A. Halûk Dursun. Tarihçi, şehir kültürü alanında uzman bir editörün böyle bir çalışmanın başında yer alıyor olması, ortaya çıkacak sonuçların da yetkinliği konusunda beklentileri karşılamaya yetecektir.
Peki, bu beş şehirli kim? Ahmed Süheyl Ünver, Ali Fuad Başgil, Ekrem Hakkı Ayverdi, Fethi Gemuhluoğlu, Mâhir İz. Bu isimlerin her biri başlı başına medeniyet kavramına değer katan isimlerden. Ne yaptılarsa şehir için, kültür için inşa edilmiş bir medeniyetin yaşatılması, ayağa kaldırılması için yapan dava adamı isimler bunlar. Kendilerinden bir parça gördükleri İstanbul’a gerçek değerini verebilmek için hayatları boyunca durmadan dinlenmeden bir medeniyet köprüsü kurmak için çabalayan İstanbullu gönül erleri.
Sadece şehirleri imar etmek, şehirleşmek gayesinde değildir beş şehirli. Ahmed Süheyl Ünver’in “En büyük sanatkâr ahlaklı insandan olur. Bir sanat eseri ahlak tezahürüdür.” diyerek ahlakın en önemli değer olduğunu söylemesi, medeniyetin temeline ahlakı koyduğunu gösteriyor bizlere. Kendi alanı olan tıp dışındaki çalışmalarında da gençlere ahlaklı olmanın faziletlerini anlatarak başlıyor şehir ve medeniyet çalışmalarına.
Kitapta tek tek ele alınıyor bu isimler. Yaşam öykülerinden yaptıkları çalışmalara kadar görsel bir tarih şeridi sunuluyor okuyucuya. Ali Fuad Başgil dendiğinde gençlerden başlayıp insan yetiştirmeyi hayatının gayesi yapmış bir kâmil insanın mücadelesine şahit oluyoruz. Nurettin Topçu, Başgil için, “Hak davasına bütün iman edenler gibi haksızlığın karşısında isyanı öğretti.” diyor.
Fethi Gemuhluoğlu’nu tanımak ve tanıtmak her söz sahibinin boynunun borcu olmalıdır. Kitapta Gemuhluoğlu için yer alan ifadelere bakıyoruz: “Şair, yazar ve fikir adamı. Anadolulu bir şehirli; Osmanlı medeniyeti bilgesi, anlatıcı, tanıtıcı, temsilci, yaşatıcı, yetiştirici, kültür ve şehir insanı.” Bunlar ve daha fazlası ile gönüller kuran bir dava adamıdır Gemuhluoğlu. Kitapta yazılarından alıntılarla, usta kalemlerin ifadeleriyle anlatılıyor Gemuhluoğlu.
Mahir İz, kitapta son anlatılan isim. Maarif tarihimizin en gözde eğitimcisi, örnek şahsiyeti Mahir İz. Kemal Edip Bey onun muallimliği için şu dizelerle not düşüyor tarihe: “Bir melek-sîret, velî-haslet mübarek zât idi/ Zümre-i ta’lim övünsün böyle bir insan ile”
Proje devam edecek
İstanbul’la başlayan proje Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”deki sıralamasıyla devam edecek. A. Halûk Dursun, “Projenin beş şehir ve beş kişi üzerinden kurgulanmasının amacı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ‘Beş Şehir’ eserinin bu vesile ile hatırlatılmak istenmesidir. Etkinlikler için belirlenen ilk beş şehir, Tanpınar’ın beş şehridir: İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Erzurum.” Projenin ikinci beş şehri ise; Edirne, Kayseri, Kars, Mardin, Amasya.
Projenin hedeflerine baktığımızda, arzuladığımız şehirlerin ruhuna dokunulacağını da görebiliyoruz: Şehirli insanların özelliklerini vurgulamak. Yaşayan insan hazinelerine dikkat çekmek. Şehirle insan arasındaki gerginliği azaltmak. Geleneksel şehirlerimizin özelliklerini vurgulamak. Somut mimari mirası ve somut olmayan kültürel mirası korumak. Şahsiyetini kaybetmemiş şehirleri ön plana çıkarmak.
Medeniyeti yaşadığımız topraklarda tekrar inşa etmek için ustalara ihtiyacımız var. Bu proje şehirli ustaların hangi şartlarda medeniyeti ayakta tutmak için çaba sarf ettiklerini göstermesi bakımından daha çok önem arz ediyor. Gençler için eşsiz bir kaynak eser hazırlamış olan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı kutlamak gerek. Sırada kimler var, bekleyip göreceğiz.
Mustafa Uçurum