Selja Ahava’nın kaleminden Avrupa Birliği Edebiyat Ödül’lü, umut dolu bir roman: Gökten Düşen Şeyler
Sonsuz olasılıklar ve kaderin cilvesi üzerine modern bir peri masalı...
Gökten düşen bir buz bloğu küçük Saara’nın annesinin canına mal olur.
Bir kadın art arda iki kez piyango ikramiyesini kazanır.
Bir adama beş kez yıldırım çarpar.
Bütün bunların bir insanın başına gelme olasılığı nedir ki şu hayatta? İşte tam da bu nedenle hayatları altüst olan bu insanlar, kaderleriyle yüzleşmenin bir yolunu bulmak adına bu rastgele olaylar için bir açıklama arıyorlar.
Bu kitap, mümkün imkânsızlıkların ve uzak ihtimallerin yakınlığı üzerine, hayata dair bir hikâye; zaman, sevginin gücü ve değişimin kaçınılmazlığı üzerine uzun soluklu bir düşünce. Finlandiya’nın en sevilen yazarlarından Selja Ahava’nın Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü sahibi romanı Gökten Düşen Şeyler, dünyanın dört bir yanında okurların kalplerine dokunuyor.
Yazar Hakkında
1974’te Finlandiya’da dünyaya gelen Selja Ahava, 2001 yılında Helsinki Tiyatro Akademisi’nde senaryo yazarlığı eğitimi almıştır. Aynı zamanda drama metinleri bulunan yazar, film ve dizi senaryoları, radyo oyunları kaleme almıştır. 2010 yılında yayımlanan ilk romanı ile Sanomat Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiş ve Laura Hirvisaari Ödülü’nün sahibi olmuştur. İkinci romanı Gökten Düşen Şeyler, 2016 Avrupa Birliği Edebiyat Ödülü’nü kazanmış ve Finlandiya Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilmiştir.
Kitap Hakkında Söylenenler
“Bir çocuğun bakış açısından anlatılan bu hikâye, diğer masalları geride bırakıyor... Katmanlı ve dokunaklı bir roman.” ―Literary Review
“Hayatın gidişatını belirleyen ürkütücü rastlantısallık üzerine tuhaf ve düşünceli bir hikâye... Bu roman güçlü yazarların basit cümlelerle neler yapabileceğine dair iyi bir örnek.” ―Booklist
“Edebî bir peri masalı... Soğuk iklimlerde yaşayan insanların, sıcak ocakların etrafında anlatacakları hikâyelere ihtiyacı var.” ―Literary Hub
“Ahava, karakterlerinin tuhaflıklarını ve romanın olay örgüsündeki rastlantısallığın rolünü öyle iyi kucaklıyor ki, roman, keder ve yas üzerine bir düşünceden Paul Thomas Anderson’ın Magnolia’sındaki Ricky Jay tonunda bir anlatıya dönüyor.” ―Words Without Borders
“Gökten Düşen Şeyler’in neden AB Edebiyat Ödülü’nü kazandığını anlamak zor değil. Ahava, kesintiye uğramış hayatlar, parçalanan kimlikler, keder, anlaşılma arzusu ve insanın kapanma ihtiyacı hakkında dokunaklı bir hikâye yaratmış.” ―Avrupa Edebiyat Ağı
“Selja Ahava’nın sessiz ama davetkâr romanı bir peri masalını çağrıştırıyor... anlatı hem hafif hem de şiirsel, saf ve bilge -gerçekten harika.” ―Neue Zürcher Zeitung
Hassas tabiatlı insanlar için Kabul ve Kararlılık Terapisi: Duygusal Savrulmalardan Kurtulmak
“Her şey karmaşık göründüğünde, başlangıç noktasını fark etmeye çalışın. Kendinize sorun; duygusal mekanizmamı devreye sokan o ilk duygu neydi?”
Size hiç “fazla hassas biri” olduğunuz ve duygularınızı çok abarttığınız söylendi mi?
Duygularınızın ağırlığı altında ezildiğinizi hisseder misiniz?
Gözyaşı yağmurlarında, yakıcı öfke ataklarının ortasında, ıstırabın kucağında kalakaldığınız olur mu?
Sanki bir düğmenize basılmış gibi kontrolden çıkar mısınız?
O an tam da hissettiğiniz gibi davrandığınız için sonrasında pişman olur musunuz?
Yorucu duyguların iniş çıkışından, sizi sağa sola savurmasından yorgun düşer misiniz?
Bunların hepsi sadece “çok-hisseden” biri olmanızdan kaynaklanıyor.
İyi hissetmek ve dengede kalmak için daha az hissetmeniz, kendinizi değiştirmeniz ve başkaları gibi olmaya zorlamanız gerekmiyor.
Bu kitap; kendi değerlerinizi temel alarak daha sevecen, tatminkâr ve canlı bir hayat yaşamanız için ACT (Kabul ve Kararlılık Terapisi) teknikleri doğrultusunda adım adım ilerleyen bir yol haritası sunuyor.
Çok-hissedenlerden misiniz? Doğru yerdesiniz!
Kitaptan Alıntılar
* Eğer zor duygular geldiğinde onlarla ilgili hiçbir şey yapmadan gelip gitmelerine izin verirseniz gelirler ve giderler. Duygusal ıstırap içinde kapana kısılmanıza gerek yok. Mesele şu; bazı duygular öyle acı vericidir ki, onları durdurmaya çalışırsınız. Ancak, bu rahatsız edici duyguları bastırmaya çalıştığınızda, diğer acı veren duygular da ortaya çıkar ve duygusal bir döngüde sıkışıp kalırsınız.
* Hassas insanların dünyasında utanç devreye girdiğinde genellikle yalnızlıktan kopukluğa kadar giden ve aradaki her şeyi kapsayan bir dizi duygu deneyimlenir.
* Duygusal ıstırabınız ne düzeyde olursa olsun değişim mümkün. Bu kitap, duygusal mekanizmanızı nasıl evcilleştireceğinizi adım adım gösterecek. Önünüzde yeni fırsatlar ve yaşanacak bir hayat var.
* Bir duygunun size ne anlatmaya çalıştığını tanımlamak, onun hakkında farklı insanlarla defalarca konuşmaktan, sayfalarca günlük tutmak veya tekrar tekrar düşünmekten çok farklı bir deneyimdir. Bunların hepsi, duyguların yoğunluğunu ve süresini gerçekten artırır. Böylece bu duygular güçlenir. Örneğin öfke üzerine yapılan araştırmalar, öfkeyi dışa vurmanın sizi daha çok üzeceğini gösteriyor. Buharı tüttürmek zihniniz veya vücudunuz için yararlı değildir, ilişkilerinize de katkıda bulunmaz.
* Duygusal durumunuzu adlandırmak, beyninizdeki duygusal tepkilerinizden sorumlu organ olan amigdaladaki aktiviteyi azaltır. Duygularınızı isimlendirme becerisi, aşırı aktif amigdalanızı sakinleştirmeye yardımcı olacaktır. Duygularınızı geldikleri gibi fark etmek ve onları adlandırmak, özellikle incindiğinizde, duygusal mekanizmanız hareket geçtiğinde temel bir beceri oluverir.
* Yoğun hisler yaşayan, bir durum karşısında aniden, çok hızlı ve çok derin hislere kapılan, başka bir olasılığın mümkün olduğunu düşünemeyecek kadar gerçekçi ve derin bir hissediş içine giren ve buna göre tepki ve kararlar veren insanlar aynı zamanda nörobiyolojik açıdan da farklı yapısal özelliklere sahiptir.
Pulitzer ödüllü James Ball’un akıcı kaleminden: Sistem
"Bizi birbirimize bağlayan ağlar aynı zamanda bizi tanımlıyor."
Pulitzer ödüllü gazeteci-yazar James Ball'un internetin iç işleyişine çözümlüyor ve sözü internetin mimarlarına, patronlara, reklamcılara, hatta aktivistlere vererek buzdağının görünmeyen yüzüne ışık tutuyor.
İnternet, temelde kablolar ve bağlantılardan oluşan bir ağdır; dünyayı sarıp sarmalayan, veri merkezlerini birbirine ve nihayetinde bize bağlayan teller ağıdır. Tüm bu ağların sahibi, finansörü ve düzenleyicisiyse birtakım kişilerden ibaret. İnterneti hayatlarımızda soyut bir şey gibi konumlandırıyoruz. Oysa böyle yaparak sadece gerçek gücü görmezden geliyoruz. Peki bu devasa sistem nasıl gelişti? Ekonomi ve politikayı maşa yaparak demokratikleşme kisvesi altında toplumu nasıl şekillendirdi?
James Ball, bu kitapta sistemin iç işleyişini çözümleyerek okuru küresel bir yolculuğa çıkarıyor. Bilgisayar bilimcilerden kablolu yayıncılara, milyarder yatırımcılardan reklamcılara, istihbarat kurumlarına kadar interneti güçlendirerek toplumların ipini elinde tutanları gözler önüne seriyor.
Başarılı gazeteci-yazar, bir zamanlar demokrasinin yenilikçi bir uzantısı olarak coşkuyla karşılanan internetin insan hayatına, toplumlara ve sisteme etkisinin portresini titizlikle çiziyor.
Kitapla İlgili Söylenenler
"Sistem'de James Ball, interneti yönetenlere dair eleştirel bir bakış sunuyor. Mucitlerin, yatırımcıların, patronların, kural koyucuların, isyankarların gözünden bakıldığında bu kitap internetin neşe dolu bir tarihinden ibaret. …Ball, internetin işleyişine daha çok dikkat etmemizi tavsiye ediyor; 2008'deki ekonomik krizden önce finans endüstrisinde olduğu gibi 'eylemsizlik oyununa' gelmememiz gerektiğini söylüyor." - Financial Times
"Bulunduğumuz yere nasıl geldiğimizin ve daha iyi bir internet kurmak için nasıl ilerleyebileceğimizin mükemmel bir özeti." - Jimmy Wales, Wikipedia'nın kurucusu
"Ekranınızın ardındaki dünyaya dair büyüleyici bir portre. Tam zamanında kaleme alınmış, çoğunlukla rahatsız edici ve çok önemli bir çalışma." -Caroline Criado Perez, Invisible Women'ın yazarı
"Bizi Zuckerberg, Bezos ve diğerlerinin ötesine; çevrimiçi her şeyin nasıl çalıştığını, bundan kimin yararlandığını keşfettiğimiz daha karanlık bir dünyaya götürüyor. Büyüleyici, ilgi çekici ve önemli."- Observer
"Tam da bu zamanda okunması gerek." - Spectator
“İnterneti kimin, nasıl kontrol ettiğine dair aydınlatıcı bir rehber. Dünyaya bakışınızı değiştirecek ” - Peter Pomerantsev, This is Not Propaganda'nın yazarı
Kitaptan Alıntılar
"Teknoloji devriminin sonraki adımını atmak üzereyiz ve düşüp düşmemek bizim elimizde."
"Bize internetin hikâyesinin hep son derece teknik ve sıkıcı olduğu, aslında o kadar önemli olmadığı ve üstüne kafa yormamamız gerektiği söylendi. Bu kitapla, hikâyenin aslında öyle olmadığını ve herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatılabileceğini göstermek istedik."
"İnterneti bu kadar eğlenceli ve büyüleyici bir yer yapan burada her şeyin birbirine bağlı olması. Lakin internetin yarattığı sorunları çözmek isteyenler içinse her şeyin birbirine bağlı olması işleri çok ama çok zorlaştırıyor."
"İnternet insanları güçlendirdiği kadar onları aynı zamanda zayıflattı."
"Bugün elimizde barış ortamından çok uzak bir internet var. Her gün devam eden kesintisiz ve gözlerden uzak bir çatışma var. Ve biz bu çatışmanın tam ortasındayız. "
"Teknolojinin gerçekten sonu yok ve bugün bir savaş içinde olduğumuzu düşünüyorum. Her ne kadar gözümüze batmasa da bugün şirketler, bireyler ve hükümetler arasında sessiz bir savaş var... "
"İnterneti şekillendirmeye ve kontrol etmeye çalışmak, dünyayı şekillendirmeye ve kontrol etmeye çalışmak demektir."
Ödüllü Romancı Ayfer Kafkas’tan fantastik bir macera: Yasak İlmin Kitabı
Bildiklerin, gördüklerinden ibaret ama her şeyi görüyor musun? İşte sana görmediklerini vaat ediyorum, iyice düşün, istiyor musun…
İranlı büyücü Tir-i Danende tarafından yüzyıllar önce kaleme alınmış bir kitaptır Esrarname. İçindeki çeşitli büyü ve tılsımlarla sahibine sonsuz imkânlar sunan, ölümsüzlüğün kapısını aralayan, alabildiğine gizemli ve bir o kadar da tehlikeli bir kitap… Esrarname’nin beraberinde getireceği karanlığın farkına varan âlimler, eseri ortadan kaldırmak için ne kadar emek sarf etseler de başaramaz, sadece ikiye bölebilirler.
On sekizinci yüzyıl Osmanlısına, Germiyan topraklarına kadar ulaşan Esrarname’nin efsununa kapılan çoktur. Kitabın bir yarısı Nagehan’dadır. Nagehan, Esrarname vasıtasıyla edindiği insanüstü güçleri iyilik adına kullanır. Halkın güvenliğini sağlamak için geceleri Esved ismiyle sokaklarda hırsızın, haydudun peşine düşer. Esrarname’nin diğer yarısı ise Muntazar’dadır. Nagehan’ın aksine Muntazar kara büyülerle uğraşır, bu kadim kitabı ölümsüzlüğe ve sonsuz zenginliğe ulaşma amacıyla kötü emellerine alet eder.
Esved ve Muntazar arasındaki çarpışma günbegün yaklaştıkça, Tir-i Danende zamanından bu yana kitabın peşinde olan kötücül cin Asfar, Esrarname’nin iki yarısını da ele geçirebilmek için hem Nagehan’a hem Muntazar’a türlü oyunlar oynamaktan geri durmayacaktır.
İnce detaylarla bezeli tarihî dokusu, türlü gizem ve aksiyonla dolu kurgusuyla Esrarname, fantastik tarihî kurgu türünün hakkını başarıyla veriyor.
Yazar Hakkında
1979 yılında Kütahya’da doğdu. Okula gitmeden iki yıl önce okumayı öğrendi; ardından, mevcut piyeslerin daha iyi yazılabileceğini keşfedip kendi piyeslerini yazarak sözcükler dünyasına girdi.
Özgün yazılar yazmanın not getirmediğini ve her kompozisyonun “giriş, gelişme ve sonuç” formülüne oturtulması gerektiğini öğrendiğinde yazı yazmanın ona göre olmadığını düşündü. Doğu Dilleri ve Edebiyatları bölümünü bitirip de artık hiçbir “edebiyat dersi” kuralının kendisini bağlamadığını fark edince özgürce yazmaya, yeni yazın şekilleri denemeye başladı.
Yayımlanmış dört romanı var: Esrarname I: Yasak İlmin Kitabı, Esrarname II: Kayıp Ruhun Zindanı, Kızıl Şebeke, Divina’nın Bileziği: Bir Osmanlı Polisiyesi.
Divina’nın Bileziği: Bir Osmanlı Polisiyesi romanıyla 2020 Kristal Kelepçe Yılın Polisiye Romanı Ödülü’ne layık görüldü.
Kitaptan Alıntılar
“İnsan kördür, bilmez bu felekte ne sırlar gizli. Ola ki bildi, yine de bilemez bu nimetlerin kıymetini.”
“İnsanoğlunun rahatlığa alışması ve eski sefil günlerini çabucak unutuvermesi ne tuhaftır... İşte Yaradan bunun için “insan” demiştir adına. İnsan unutan demektir. Zaten unutulmasa çekilir mi dünyanın kahrı?”
“Envai çeşit sır var şu âlemde. Kalmış insanoğlu âlemin gösterdiğiyle. Bilse neler var gören gözün ardında, arayınca bulunur elbet layıkıyla.”
“Kehanet denince hepsi dikkat kesiliyor bu insanoğlunun. Tuhaf… Ne alelade bir zaaf…”
Kadim kitap Esrarname'nin Yasak İlmin Kitabı'nda başlayan serüveni devam ediyor: Kayıp Ruhun Zindanı
"Senden hiçbir şey istemiyorum," dedi Esrarname. Fakat bu sefer sesi hiç de öfkeli değildi. "Yalnızca benden nasıl istifade edebileceğini söyleyeceğim." Kabahate teşvik eder gibiydi. Bir sır verir gibi fısıldayarak devam etti: "Bunu benim için değil, kendin için yapacaksın. Benden istifade edebilmek için... Ne kadar istediğini biliyorum. Kim istemez ki? Bendeki sırları öğrenmek ve aklının dahi alamayacağı kabiliyetlere sahip olmak için yalnızca bir tek şey yapmalısın, o da telkinlerimi dinlemek. Zamanı geldiğinde zihnine girip neler yapman gerektiğini sana söyleyeceğim."
Kadim kitap Esrarname'nin Yasak İlmin Kitabı'nda başlayan, Farisi illerinden Germiyan'a uzanan serüveni devam ediyor! İyinin elinde iyi, kötünün elinde kötü olan; en kuytudaki zaafları dahi ortaya çıkarmakta mahir bu efsunlu kitap için Esved'in kimlerle çarpışması, neleri göze alması gerekecek? Bu mücadelede ona yardım elini uzatan kim olacak?
Ödüllü romancı Ayfer Kafkas Kayıp Ruhun Zindanı'nda okuru Esved'le İblis'in, iyiyle kötünün savaşına tanıklık etmeye çağırıyor. Beşerin hem ateşten yaratılmışlarla hem de kendi zaaflarıyla mücadelesini incelikle kaleme alıyor.
Cemil Koçak Yakın Tarihimizin Konuşulmayanlarını Yazıyor: Madalyonun Arka Yüzü
“Geçmişin yalnızca geçmişte kaldığını ve “bizim” le artık bir alâkasının kalmadığını düşünenler varsa eğer; bugünün geçmişin içinde şekillendiğini, yoğrulduğunu ve “bizim” öyle değil de böyle olmamıza neden olduğunu anlatmaya çalışıyorum.”
Cemil Koçak, yakın tarihi kendi dar penceresinden çıkaran bir isim. Kendisi bu çalışmasında da tarihe “taraftar” olmadan akademik bir birikimle resmî tarihin üstünü kazıyor; İmparatorlukların sonunu getiren I. Dünya Savaşı'ndan Tek Partili dönemde CHP'nin örgütlenme anlayışına; Halkevlerinin çıkardığı dergilerden Vehbi Koç'un gecekondu önleme projesine değin birçok konuda “konuşulmayanı” gözler önüne seriyor.
Târih, bugünü anlamak ve analiz etmek bakımından gereken ipuçlarını bizlere sunar. Târihçi ise, bu ipuçlarını birleştirerek, geçmişin ışığında günümüzü aydınlatır. Geçmişle bugün arasında gider gelir.
Madalyonun Arka Yüzü’ne Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale cephesi hakkındaki yazılarıyla başlayan Cemil Koçak; ardından tek-parti döneminin politik tartışmalarına değiniyor. Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise, CHP-devlet bütünleşmesine, tek-partinin otoriterliğine, Serbest Fırka’nın âkıbetine, Halkevleri tartışmasına, hâlâ süren demiryolu mu, karayolu mu tartışmalarına, arada bir yeniden filizlenen uçak sanâyi tartışmalarına ilişkin analizini okurlarla buluşturuyor.
Yakın târih alanındaki araştırmalarıyla tanınan Cemil Koçak, Madalyonun Arka Yüzü’nü göstermek üzere bir yol haritası daha sunuyor. Bu kitap, tek taraflı ve âdetâ ezberlenmiş bir öyküyü yeniden kuruyor. Geçmişin yalnızca geçmişte kaldığını; “bizim”le artık bir alâkasının kalmadığını düşünenler varsa eğer; bugünün geçmişin içinde şekillendiğini, yoğrulduğunu ve “biz”i ortaya çıkardığını hatırlamalıyız. Geçmişin gölgesinde veyâ ışığında yaşamaya devâm ediyoruz çünkü...