Kültürümüzden Dökülen İnciler

Kitap tarihi, edebi, İslami, tasavvufi, kültürel, medeniyet, manevi hayatımıza yön veren alimler, Nizam-ı Âlem davası gibi pek çok konuya değinen “Kültürümüzden Dökülen İnciler” kitabı Platanus Publishing yayınları tarafından basıldı.

Kültürümüzden Dökülen İnciler

Çok eski ve köklü bir medeniyetin sahibi olan milletimizde İslam dinine büyük bir aşkla katılana kadar da bir cihan hakimiyeti mefkuresi vardı. Türk milletinin dünyayı idare etmek için yaratıldığına ve dünyaya adalet ve nizam ancak Türk milleti tarafından getirilebilir inancına sahiptiler.

İslam'dan sonra da Türk milleti aynı mefkureyi yeni bir mesaj ile ilan ederek İla-yı Kelimetullah ve Nizam-ı Âlem davası tarzında formüle edilmiştir. Türk-İslam medeniyetinin bu mefkuresi, asırlarca dünyada yankılar yaptı; sosyal, kültürel, ekonomik, politik ve askeri zaferlerle taçlandı. Dünyaya yön veren, büyük bilge insanlar ve büyük âlimler yetiştiler. Biz de bu büyük bilgelerin ve âlimlerin pınarlarından doya doya içeceğimiz bir eser oluşturmaya çalıştık.

Eserde, tarihi geçmişimizle geleceğimizi bağlayan klasik eserlerimizden alıntılar yapılarak günümüze ışık tutulmuştur. Edip Ahmed Yükneki’nin eseri olan, Atabetü’l-Hakayık, Kaşgarlı Mahmud’un Divan-ı Lügat’it Türk ve Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig gibi Türk edebiyatının ilk döneminden günümüze kadar ulaşabilen edebiyatımızın önemli eserlerinden alıntılar yapılmıştır. Misal olarak; Atabetü’l-Hakayık, adlı klasik eserimizde, Peygamber Efendimizin (s.a.) bir Hadis -i Şerifi beyitler halinde anlatılmıştır.

 

“Peygamber (s.a.) demiştir ki: “İlim Çin’de bile olsa isteyin.”

Bilgili, bilginin peşinden gider

Ey dost, bilginin tadını bilgili bilir

Bilgi bildirir insana bilginin kadrini

Bilgisiz odun ne yapsın bilgiyi

Bilgisize hak söz tatsız gelir

Ona öğüt ve nasihat yararsızdır.

Türlü kirler yıkanmakla arınır

Cahillik yıkamakla arınmayan bir kirdir

Bilgili kişi her işin olurunu bilir

Bilerek yapar işini ve pişman olmaz

Ne türlü iş yaparsa yapsın bilgisize düşen

Pişmanlıktır, bundan başka payı olmaz

Bilgili gerekli sözü söyler

Gereksiz sözünü gömüp gizler

Bilgisiz ne derse anlamadan söyler

Onun kendi dili kendi başını yer

Bilgiyle bilinir yaratan Tanrı

Bilgisizlik içinde hayır yok dedi

Bilgisizlikten birçok halk

Kendi eliyle put yapıp, Tanrım bu dedi

Bilgili sözü öğüt, nasihat ve edeptir

Bilgiliyi hem Acem hem Arap övmüştür

Davarsız için bilgi tükenmez davardır

Hesapsız için bilgi bozulmaz hesaptır”

“Devletin adının “Devlet-i Aliyye Muhamediyye” diye adlandırılması

Kitabın bir bölümünde de Osmanlı Devleti’nin adının niçin Devlet-i Aliyye Muhamediyye diye adlandırıldığı şöyle açıklanmıştır:

“Öncelikle, Osmanlı Devleti’nin davası kuru bir cihangirlik davası değil, Nizam-ı Alem davası (dünyaya adaletle nizam verme düşüncesi) ve İ’la-yı kelimetullah davası (Allah’ın dinini yüceltme) idi.

Osmanlı Devleti, devletin ebedi devam etmesi temennisi olan, “Devlet-i Ebed- Müddet” adıyla anılmaktadır. Devletin bir hanedan adıyla anılsa bile Osmanlılar, devletlerini Hz. Peygamberin (s.a.) Medine’de kurduğu devletin devamı niteliğinde kabul etmişlerdir. Bu nedenle Osmanlı Devleti’ne “Devlet-i Aliyye” denildiği gibi “Devlet-i Aliyye Muhammediyye” de denilmiştir. Böylece bu devamlılık, Hz. Peygamber (s.a.) kadar dayandırılarak, ebedi yaşayacak bir İslam devleti şuuru oluşmuştur.”

Aşkı; ruhların çeşitli varlıklar arasında bölünmüş parçalarının birleşimi, ruhta oluşan bir duygu, ruhi bir gönül hoşluğu ve canların birbirinde kaynaşıp erimesidir, diye tarif eden Endülüslü alim İbn Hazm’ın aşkın mahiyeti, belirtileri ve çeşitleri hakkındaki görüşleri de kitaba renk katmıştır.

YORUM EKLE