İttihat ve Terakki Cemiyeti, Haz: Erhan Çiftçi
“…Vatanseverlerin yıllardan beri ruhuna sinmiş olan hürriyet duyguları bir ideal halinde yeniden tebellür etmiş [açığa çıkmış] ve milletin faal, fikirli, fedakâr, faziletli ve feragatli evlatlarını büyük bir hızla birbirine bağlayarak tehlikenin karşısına dikmiştir. İşte bu kaynaşma neticesinde memleketin hakiki sahibinin sadece padişah ve bendeleri değil, onu kanı pahasına kazanan ve korumaya çalışan millet olduğunu fiiliyat sahasında ispat etmek maksadıyla kurulan cemiyet İttihat ve Terakki’dir.”
Kâzım Karabekir
Türk askerî ve siyasi tarihinin unutulmaz şahsiyetlerinden biri olan Kâzım Karabekir’e dair serimiz, yine kendisinin kaleme aldığı kaynak bir eserle devam ediyor. 66 yıllık ömrü boyunca kritik dönemlerde en hassas olayların içerisinde yer alan Kâzım Karabekir, Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarına damga vuran İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tarihine ışık tutuyor.
Askerî tarihçi – yazar Erhan Çifci’nin editoryal katkılarıyla hazırlanan bu eserde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli üyelerinden biri olan Karabekir, Cemiyet’in askerî ve siyasi kanatlarının nasıl kurulduklarına dair çok ilginç bilgiler veriyor. Karabekir, eserine İttihat ve Terakki üzerine yazma sebeplerine ilişkin açıklamalar yaparak başlarken, muhtelif başlıklar altında Cemiyet’in genişlemesine ve ülkenin geleceğinde söz sahibi olmasına giden süreç hakkında çok kıymetli anekdotları okuyucularla paylaşıyor.
Bu yönleriyle kitap “İttihat ve Terakki Cemiyeti” hakkında yazılan en önemli eserlerden biri olma vasfını taşıyor.
Sibirya’da Türk İzleri: Yenisey Yazıtları, Prof. Dr. Erhan Aydın
Türk tarihinde Yenisey Yazıtları’nın önemi nedir? Yenisey Yazıtları, Türklerin tarih sahnesine çıkışlarına dair neler söylemektedir? Tarihte Türk izini sürebilmek için ciddiyetle araştırılması gereken yazıtlar ve incelenmesi gereken coğrafyalar hangileridir? Prof. Dr. Erhan Aydın hem bu soruları cevaplıyor hem de daha önce bozkır Türklerinin tarihine ilk yazılı belgeler ışığında baktığı “Taşa Kazınan Tarih: Türklerin İlk Yazılı Belgeleri” adlı eserinin açtığı yolu genişletiyor.
18. yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren keşfedilen ve bilim dünyasınca bilinen Yenisey Yazıtları, satır sayılarının azlığı ve düzensiz yazılmış olmaları nedeniyle, özellikle Türk dili alanı dışında çalışan araştırmacıların ilgisini çekmemiştir. Bu yazıtların tamamının tarihsiz oluşu ve günümüz mezar taşlarındaki veciz ifadelere benzeyen kalıplaşmış ibare ve cümleler içermesi de bu yazıtlara olan ilginin az oluşunun bir başka nedenidir.
Türklerin Sibirya’daki varlığına dair en önemli kaynak olan Yenisey Yazıtları, az satırlı olmasına rağmen bazı tarihî olaylara işaret etmesi nedeniyle çok büyük bir işleve sahiptir. Yapılan her çalışmada bu işaretler yoluyla Türk tarihinin Sibirya bölgesindeki izleri ortaya çıkmaktadır.
Erhan Aydın, Türk runik harfli metni, transkripsiyonu ve Türkçe çevirisini alt alta verme sistemini bu çalışmasında da sürdürüyor ve böylece okuyucunun sürekli sayfa karıştırmasının önüne geçiyor. Her yazıtın altında bulunan özel kaynakçayla ise o yazıtla ilgili bütün yayınlar bir araya getirilmiş oluyor.
“Sibirya’da Türk İzleri: Yenisey Yazıtları”, şimdiye kadar yazıtlara dair yayımlanmış olan eserler içinde en kolay okunan bir rehber niteliğinde…
Bir Ömür Nasıl Yaşanır? Hayatta Doğru Seçimler İçin Öneriler, İlber Ortaylı
“Cesur olun. Kendinizi rahat hissettiğiniz alanın dışında pencereler açın. Farklı dünyalarla ancak böyle tanışırsınız. Ben hep yerimde dursaydım, dünyamı değiştirecek insanları aramasaydım, bugün tanıdığınız ben olmazdım. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan, konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. Kendi dünyasını yerinden kendisi oynatmalıdır.”
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı, yediden yetmişe herkesin faydalanacağı, bilge şahsiyetinden ve yaşam tecrübesinden süzülen tavsiyelerden oluşan bir eserle karşımızda. İlber Hoca bu kitapta, bir insanın, çocukluktan itibaren hayatın hemen her alanında ihtiyaç duyacağı çözümleri nasıl bulabileceğini örnekler vererek anlatıyor. “Herkes kendi talihinin mimarıdır” sözünü hatırlatarak, kendi yolunu çizmenin ne anlama geldiğini tüm kritik noktalarıyla yorumluyor.
Bir ömrü hakkıyla yaşayabilmek ve yaşanan her andan tat alabilmek için önce ne lazımdır?
İnsan hayatı kaç dönemden oluşur ve her bir dönemde neleri tecrübe etmek gerekir?
İnsan kimden, ne öğrenebilir? Kendi kendini yetiştirmek nasıl mümkün olur?
Bir dil, en iyi nasıl ve ne zaman öğrenilir?
Sorumluluk sahibi bir insan, kendisi veya çocukları için nasıl bir eğitim modeli aramalıdır?
Hayata değer katmak için ne tür insanları arayıp bulmak gerekir?
Doğru kararları alabilmek için en çok kimleri dinlemek gerekir?
En iyi nasıl seyahat edilir; bir şehir nasıl dolaşılır? Hangi müze, hangi meydan, hangi sokakları görmek için dünyanın bir ucuna kadar gidilebilir?
İyi film, güzel müzik, doğru kitap nedir? Hangi temel eserleri dinlemeli, okumalı ve seyretmeliyiz?
“Bir Ömür Nasıl Yaşanır?”, ülkemizin medarıiftiharı olmuş bir tarihçinin gözünden, insanın hayattaki anlam arayışına, bu arayışın tadını nasıl çıkaracağına ve süreç boyunca karşılaşacağı zorluklarla nasıl baş etmesi gerektiğine dair çok özel bir kılavuz…
Tarihin Peşinde: Modern Tarih Çalışmasında Hedefler, Yöntemler ve Yeni Doğrultular, John Tosh, Çev: Özden Arıkan
Tarih insanlığa ne gibi faydalar sunar? Tarihî kaynaklar nelerdir ve bu kaynaklar nasıl kullanılır? Politika, biyografi, felsefe, ekonomi, toplum ve zihniyet ekseninde tarih ilminden nasıl yararlanılır? Tarih yazıcılığı nedir? Tarihî bilginin sınırları var mıdır? Elinizdeki kitap, bu sorularla özel olarak ilgilenen tarih öğrencilerinin yanı sıra tarihe merakı sınır tanımayan okurlara hitap ediyor.
İngiliz tarihçi John Tosh, tarih sözcüğünün iki anlama geldiğini belirtiyor. Bunlardan biri, geçmişte meydana gelmiş olaylardır. Diğeriyse geçmişin tarihçiler tarafından yeniden kurulup aktarılmasıdır. Elinizdeki eser daha çok ikinci anlama yönelik bir çalışma olup tarih konusuna giriş niteliği taşıyor.
Toplumlar arası bağlantıları olan tarihin tam manasıyla işlevini yerine getirebilmesi için başka disiplinlerden de yararlanması gerektiğini belirten Tosh, her türlü tarih araştırmasının modern akademik tarihe damgasını vurmuş olan titiz eleştiri yöntemine uygun olarak gerçekleştirilmesinin şart olduğunu söylüyor. Bunu yaparken tarihçiler arasında geçerli olan tartışmalardan yararlanıyor ve kendisinin katılmadığı görüşleri de adil bir şekilde aktarıyor.
“Tarihin Peşinde” alanında başvuru özelliği taşıyan nadir kitaplardan biri…
İki İbrahim: Müteferrika ve Halefi, Kemal Beydilli
İbrahim Müteferrika ve onun ölümünden sonra matbaa işletmesini devralan Kadı İbrahim’ın kitap dünyasıyla olan ilişkileri nasıldı? Bonneval (Humbaracı Ahmet Paşa) ve evlatlığı Süleyman ile birlikte siyaset sahasında ne tür becerilere sahiptileri? Yabancı devletlerin elçi raporlarında kimlikleri neden şifre ile geçiyordu?
Elinizdeki kitap bu sorulara tüm teferruatlarıyla cevap verirken ilk defa gün ışığına çıkartılan arşiv belgeleriyle de okuyucuyu müthiş bir gizeme sürüklüyor. “İbrahim Müteferrika’nın, Bonneval, evlatlığı Süleyman ve kendi yetiştirmesi olan Küçük İbrahim ile birlikte İstanbul’daki elçiler arasında bilinen, oldukça karanlık işlere erken tarihlerden itibaren karışan, edinilen bilgileri paraya tahvil eden bir ekip içinde yer alan ve bizzat kendisinin de elçilere “mahremâne” bilgiler ileten, şifre koduyla anılan bir istihbarat kaynağı olduğu” eşsiz bir emekle gün yüzüne çıkartılıyor.
Matbaa çevresinde şekillenmiş bu istihbarat ağının yanında Kadı İbrahimʼin ilk defa gözler önüne serilecek olan uzun yıllar sürdürdüğü Divan-ı Hümâyûn Tercümanı Kâtipliği belgelenmiş, atandığı kadılıklar tespit edilmiş, ölümünden sonra zapt edilen terekesine, mirasçılarına, ikamet ettiği eve, buradaki mevcut eşyalarına ve matbaa malzemelerine ve elindeki kitapların dökümüne yer verilmiş ve bütün bu yeni bulgular ve dökümler belge görüntüleriyle birlikte çalışmaya ilave edilmiştir.
İki İbrahim: Müteferrika ve Halefi, Kemal Beydilli imzasıyla Türk tarihçiliğine kazandırılan özgün ve cesur bir eser…
Hitler: Canavarın Ardındaki Adam, Michael Kerrigan, Çev: Barbaros Uzunköprü
Adolf Hitler, Alman aile yapısını şekillendirme sürecinde kendi ailesinden ne derece etkilendi? Kendisinin sanata dair görüşleri bir ulusun mimari anlayışını nasıl etkileyebildi? Hitabet becerisini nasıl keşfetti? Propaganda İkinci Dünya Savaşı’nda nasıl Hitler’in en tehlikeli silahı hâline geldi? Savaşı idare etme şekli ve Alman komuta kademesiyle ilişkisi, henüz sıradan bir askerken sahip olduğu “siper bakış açısı”nın mirası mıydı?
Michael Kerrigan tüm bu sorulara yanıt aramakla kalmıyor, okuyucuyu ayrıca Hitler’in dünya tarihini temellerinden sarsan fırtınalı hayatında soluksuz bir maceraya davet ediyor. Bu macerada hem dram hem de gerilim bütün acımasızlığıyla kendini hissettiriyor; savaş boyunca askerlerin ve halkın içinde bulunduğu ruh hâli açık bir biçimde görülebiliyor.
Kitabın en çarpıcı tarafı; yaşanan soykırım ve savaşın dehşeti tarafından gölgelenen Hitler’in iç dünyasını, sanata olan düşkünlüğünü, çocukluğunu, aile yaşamını, okul arkadaşlarını, öğretmenlerini, kadınlarla olan ilişkisini ve etten kemikten bir insan olan “diğer” Hitler’i ön plana çıkarması… Zira bunların Hitler’i Hitler yapan sürece etkisi, yadsınamayacak kadar büyük bir önem arz etmekte.
“Hitler: Canavarın Ardındaki Adam”, içerdiği 180 adet çizim, fotoğraf ve resimle tüm okurlara gerçek bir belgesel heyecanı sunuyor.