Cahit Koytak’ın ilk dört kitabı için Taraf’ta bir deneme yayımlamış, bu denemenin ardından, kimi şair dostlarım tarafından abartılı bir yazı kaleme almakla eleştirilmiştim; hayır, benim abarttığım bir şey yok. Fakat Cahit Koytak, çok sayıda iyi şiir yazmayı abartıyor. Yahya Kemal’den bu yana az yazmak Türk şiirinde kötü bir alışkanlığa dönüştü. Bu konuyu daha evvelki yazılarımda açmıştım, kendimi tekrar etmek istemiyorum. Cahit Koytak için “çok iyi şair”, “iyi şair değil”, “ortalama bir şair” vb. deme hakkımız var. Ama onu bir kalemde silmeye kimsenin hakkı yok, ki zaten gücü de yetmez. Türk siyaseti ve kültürüne özellikle 1950-80 arasında girmiş olan kör ve sağırların bir kalemde silme alışkanlığından kurtulmalıyız artık. İçgüdülerimizle değil, hislerimiz ve aklımızla yaklaşmalıyız bir edebî esere. Geçelim.
Amerika’ya Müslüman bir zenci gibi bakmayı başarmış
Cahit Koytak, beklenen kitaplarını sırasıyla yayımlıyor. Cazın Irmakları, onun son kitabı. Şiirler, düzyazı mantığı esas alınarak belli bir konu (caz) üzerine yazılmış. Şairin cazı temaya dönüştürdüğünü de başta belirtelim. Niçin caz, sorusu, bence önemli. Caz, zamanında Amerika’ya gelen; düzeltiyorum; köle olarak getirilen Güney Afrikalı zencilerin Batı müziğiyle kendi müziklerini harmanlayarak yarattığı bir tür. Cahit Koytak’ın bu müziğe yakınlık duymasıyla şiiri arasında bir irtibat var elbette. Caz, Afrika’nın ruhanî törenlerinden geliyor. Belirsiz de olsa anlamı; enerjik, mistik ve titreşimsel. Bu tanımlamalarla Koytak’ın şiiri büyük oranda örtüşüyor. Şiir, ezilenlerin müziğidir; caz da zencilerin müziği. Şairin okyanus ötesinden dünyaya yayılan bu müziği, özünden kavrayıp şiirleştirmesi, önemli bir çaba. Türk şairi ve okuru, bu kitabı anlamakta biraz zorlanacak ve gecikecektir, bu ortada. Öte yandan, Batılıların bizi anlamakta zorlanan oryantalistleri gibi değil, Cahit Koytak, Amerika’ya Müslüman bir Amerikalı zenci gibi bakmayı başarmış ve bu kitaptaki şiirlerini “blues” şeklinde söylemeye çalışmış. Kitabın bazı yerlerinde adeta cazın ustalarından biri konuşuyor.
Sosyal gerçekçilik evrenseli yakalamakla mümkün
Bir şairin dünyada olup bitenlere tepkisiz kalmaması bakımından, bu kitap daha bir önem kazanıyor. Dönemin sosyal gerçekçi şairleri cazı keşfedememiş, şiirlerinde öldürülen yerli-yabancı militanların ismini anmayı sosyal gerçekçilik zannetmişler. Halbuki caz gibi müzikler, adeta toplu katliamları karşılıyor. Sosyal gerçekçilik adına bizim şairlerimiz, halk şiirine yönelmişler. Bu tutum, şairi evrensele ulaştırmakta zorlanıyor. Çünkü her yerel, evrensele kapı aralayamıyor. Hem halk şairlerimizden Köroğlu, Dadaloğlu gibi birkaç şairin dışındaki halk ozanları, karı-kız muhabbeti etmişler. Oradan sosyal gerçekçilik çıkmaz.
Evet, caz, Afrika halk müziği olan ‘blues’ların evrensel bir boyut kazanmasıdır. Ama kendi halk müziğimiz için bunu söyleyemeyeceğim. Niçin bunları anlatıyorum, çünkü, birileri çıkıp da “Cahit Koytak neden halk müziği dememiş de caz demiş” diyebilir. Bu kitabı, Timaş Yayınları, vakit geçirmeden özellikle İngilizceye çevirmeli ve gücü varsa Amerika’da kitapçı vitrinlerine çıkarmalıdır. Bu şiirler ancak o zaman gerçek okurunu bulacaktır ve ondan sonra bizim okurlarımız, “aaa vay be, demek ki Cahit Koytak büyük bir şairmiş” diyeceklerdir. Kendimizi Batıdan ithal etmek, biliyorsunuz, birkaç yüz yıldır moda.
Zafer Acar değindi