'Kıyısında hüznün sağlam bir limandır şiir'

"Hani bazı şiir kitapları vardır, döner dolaşırsınız yine dilinize dolayıverir, elinize alıverirsiniz bazı dizelerini kalbinizin ucuna asıverirsiniz ya 2021 yılında Ötüken Yayınları'ndan yeniden neşredilen Zamansız Sipahi de böylesi dizelerden bir dünya kurmuş." Ayşe Aydın yazdı.

'Kıyısında hüznün sağlam bir limandır şiir'

Bir şehre nasıl girilir?  Peki ya bir şiire nasıl girilir? Sizi bilmem fakat ben bir şifahâneye giriyormuşum hissine kapılırım. Şiir de şehir de bir yolculuk, bir keşif vaat eder esasında okuruna. Okuruna diyorum zira şehir de tıpkı şiir gibi hakiki okuruyla buluşursa ortaya öylesi güzel bir hal zuhur eder ki yine bir şiirde ifadesini buluverir.

Konu şiir olunca bir ummana dalmaktan farksız, bir yazıya başlamak. Cengizhan Orakçı'nın 2013 yılında neşredilen Zamansız Sipahi adlı şiir kitabı ile ilgili konuşmak bu ummandan bir damlayı avucumda taşımak gibi bir şey olacak elbette. Bunun idrakinde olarak başlıyorum bu yazıya. Nefis bir yolculuğu vaat ediyor size. Hani bazı şiir kitapları vardır, döner dolaşırsınız yine dilinize dolayıverir, elinize alıverirsiniz bazı dizelerini kalbinizin ucuna asıverirsiniz ya 2021 yılında Ötüken Yayınları'ndan yeniden neşredilen Zamansız Sipahi de böylesi dizelerden bir dünya kurmuş. Naçizane bu ummandan bir damla niyetine bir şeyler söylemek istiyorum. Üç bölümden oluşuyor kitap: Kırk ve Daha, İşleyen Zaman, Nakkaş. otuzdört şiir sizi kimi zaman türkülere, kimi zaman sanatkarların dünyasına, 'işleyen zaman'a, hayatın sırrına ve daha nice güzel buluşma noktalarına davet ediyor.

Bir konuşmasında "Gönül kelimesine en çok hüzün ve gurbet yakışır." diyor Cengizhan Orakçı. Bundan olsa gerek hassas bir kalple çiziyor şiirinin hudutlarını. İnsanın en yüce sırda kaybolmaması adına bu kelimelerle işaret taşları çiziyor sayfalarda. Genel bir çerçeve çizersek gurbet, gönül ve hüzne ek olarak bu şiirlerde kalbe en çok dokunan, tellerimizi titreten şu kelimeleri görürüz: Zaman, şehir, göçmek, seferi, yolcu, masal, türkü, gül, çocuk, kuş, ırmak, su, hayal, rüzgar, çiçek, kalp, aşk... Bazı şiirlerin başlığı bile çok şey söylüyor size: Geceyi Nakışlayan, Zamansız Sipahi, Neyzen, Hattat Nakkaş, Sedefkâr.

Hayatı bir sanatkâr ruhu ile yaşamak, bunu çağrıştırıyor ilkin.  Zirâ yaşamak nefes alıp vermek değil yalnızca, zamanı gergef gergef işlemek, mekâna katman katman ruh katmak aslolan. Bu şiirlerde zaman geçmişe hapsolup kalan, arkasından hayıflandığımız bir anlamı taşımıyor. İşleyen bir zaman var. Sayfaları adımladığımızda dünya hâlleri çıkıveriyor karşımıza, fakat bu halin tam da ortasında pencereler açıveriyor şair Cengizhan Orakçı. Nefes alıyoruz. Kuşların uçuşuna dalıyoruz, tomurcuk çiçeklerin patlayışında yitip giden kendimizi buluyoruz. Yenilgilerin, pişmanlıkların, keşke’lerin, yitip gidenlerin, sonu gelmeyen hırsların enkazının ardından ağlayalım, demiyor; 'Unutma balkonlarda kuşlara yem serpen hep olur' umudunu zerk ediyor damarlarımıza. Biraz daha yakın kadrajdan bakası geliyor insanın bazı dizeleri ve bazı kavramları yakından bakmak istiyoruz.  Ses, renk, hayal, rüya ve tüm hakiki yüzüyle dünya. Cengizhan Orakçı bunlarla örülü bir fotoğraf çıkarıyor karşımıza. Tam burada konuşulmayı ilk hak eden en sesli/ içli kavram türkü olsa gerek:

 + 'Biz uzun bir türküde büyüyorduk henüz' (Kırk ve Daha, sayfa 11)

 + ' Türküsünden geçerek bulduk burayı biraz daha' (Mühürlenmiş Anlar Misafiri, sayfa 13)

 +  'Bir türkü gibi havalandırmalı' (Renkahenk, sayfa 24)

+'Dilimde yarım şarkım' (Kırk ve Daha, sayfa 11)

 + '...tarayıp dağıtıp tarumar bestelerimize' (Mühürlenmiş Anlar Misafiri, sayfa 13)

 +   'Suların da türküsü var derinden derine' (Suya Şiir, sayfa 26)

 +  'Türkülerde söylenir durur bir ikrar' (Var ile Yok Arasında, sayfa 27)

 +  'Bir türkü oku, uzun uzun/.../ dinlesin çocuklar/ uzanıp uyusunlar aşka' (Karaya ve Beyaza, sayfa 49)

 +  'Bir türkü yakalım tam deminden/ Biz dahi yanalım aşk ile/ ol türkü içinde bile' (Karaya ve Beyaza, sayfa 50).

Ahengin mana ile buluştuğu, zihinde ve kalpte hoş bir tat bırakan nice dize konuşulmayı hak ediyor elbette.  Gönül telimizi titreten bazı şiirleri ve dizeleri işaret etmeden geçmek istemiyorum.  Misal 'Bitmeyen' şiiri işleyen zamanın, akıp giden ırmakların en güzel fotoğraflarını sunuyor bize: ‘Okumakla bitmeyen bir roman, iftar gibi açmakla bitmeyen mevsimler, rüyalarda kanat çırpmak demek olan ve uçmakla bitmeyen hayat, geçmekle bitmeyen şehir.'

'İşleyen Zaman' şiirinde ise 'ince işlenmiş iğnelerle tığlarla' diyor şair.  Sabrı ve ağır ağır ilerleyen katmanlı, mana katan bir zaman akışını çıkarıyor karşımıza. Geçen zamanı işaret eden şu dizeler sararmış fotoğrafların kokusunu getiriyor burnunuza.

'Mühürlenmiş anlardan sararmış bir albüm' (Mühürlenmiş Anlar Misafiri, sayfa 13). Bir gölgelikte olduğumuzu şair duyarlığıyla, incecik bir dokunuşla işaretliyor sayfalara: éHer şey Rabbim nasıl da her şey misafir' (Mühürlenmiş Anlar Misafiri, sayfa 14).

Omzumuzda yükün ağırlığını hissettiren ‘Emaneti kaybetmiş olduğumuz, zalim olduğumuz’ hakikatini yüzümüze çarpıverse de kalbimizi ısıtan dizeler yanı başımızda beliriyor: 'Allah'ım bizi unutmadın, biliyorum/ Bu gece, bu çiçek, her şey seninle' (Kuşlardan Yana, sayfa 51).

Sayfaları çevirdikçe Erzurumlu Emrah'ın sevdanın ipiyle örülmüş dizelerine işaret ederken Bâd-ı Sâbâ hafif hafif esiveriyor. Şairin Nakkaş'a, Sedefkâr'a, Neyzen'e, Seferî'ye, Hattat'a, Geceyi Nakışlayan'a söyledikleri sözler inceden kalbimize dokunmaya devam ediyor. Misâl Sedefkâr'dan istediği: 'Kalbe gül oy/.../ murassa çekmecelere itina ile koy incitir rüzgar' dikkatin değil rikkatin dokunuşlarıdır.

Nar, kan, kör, kırmızıdan başlayan yol karanfil, ateş, yangın kelimeleri -Nakkaş şiirinde- Nakkaş'ın 'Rengin bilicisi' olduğu gerçeğinin yanında beliriveren rengi veriyor bizlere. 'Boyası daha güzel olan kim'(Bakara,138) dizesi En Güzel'i işaret etmeye yetiveriyor.  Serbest şiirlerin hakim olduğu, ahengin manayı yarım bırakmadığı şiirlerin dünyası bir davet ve kardeşlik havası, bir dinginlik taşıyor: 'duralım biraz/ telaşa ne gerek/ toprakla sarılalım.' (Zamansız Sipahi, sayfa 80)

'Bugün de yaşamak için bir sebep bul sen böyle böyle gelir bahçenin renkleri', 'selam dur hayata' dizeleriyle (Sebep) yaşamak için belki de çok şeyin gerekmediğini bir sebep bulup hayata selam durmanın yeteceği gerçeğini fısıldıyor. Değil mi ki şiir hem bize hem size hem dünyaya şifâ. O vakit biz de   -Şairin şiircesinde dediği gibi-  'kan şiire aksın/ şiir toprağa/ olacak olsun' diyoruz.

'İncinsek de ince gördük/Hadi şükredelim' dizeleriyle son bulan kitap, sizi nasıl bir yolculuğa çıkarır; cevabı ve nicesi Zamansız Sipahi'de. Zamanın, şehrin ve şiirin hakiki okuyucularına ...

Ayşe Aydın

YORUM EKLE

banner36