Kireç, Ömer Erdem şiirinde merkezi bir noktada durur. Bence Ömer Erdem Kireç’le Türk şiirindeki yerini sağlamlaştırır, kendine özel bir şiir kurar. Bunu söyleyerek Evvel başlığı altında topladığı ilk beş kitabına haksızlık etmek istemem. Onların yeri apayrı. Onların okuyucusu belki daha çok. Belki de o beş kitapla şair Ömer Erdem’in portresi oluşmaya başladı. Belki de Ömer Erdem’in şiir dünyasının yapı taşları, temelleri, sütunlarıdır onlar. O yüzden Evvel’e dönüp dolaşıp bakacağız. Oradan izler ve sesler yakalayacağız. Fakat Ömer Erdem şiirinin olgunlaşmış, artık meyveye durmuş ve diğer şairleri etkileyecek yetkinliğe, kuvvete ulaşmış kitabı Kireç’tir. Kör, bu olgunluğun devamında değerlendirilebilir.
Kireç’le ilk beş kitap arasındaki fark nedir? Aslında Evvel yayımlandığında Ömer Erdem şiirinin kıpırdandığını, yeni bir yola girdiğini, hiç olmazsa yeni bir ses, ahenk ve biçim aradığını görmüştük. İlk beş kitapta çok sık başvurulmayan “kelime tekrarı” diyeceğimiz tekniğe, Evvel’de çok sık başvurulur. Bu da Ömer Erdem şiirinde eleştirebileceğimiz hareketsizliği, donukluğu, aşırı lirizmi, kapalılığı ve şairin görünmemesini ortadan kaldırır. Ömer Erdem, Evvel’le, çok fazla kelime tasarrufunda bulunularak yazılmış kısa şiire son verir. Uzun soluklu konulara giriş yapar. Aynı kelimenin tekrarıyla farklı sesler çıkartılmaya, çok farklı anlamlar yakalanmaya çalışılır. Bazen tek sesle uzun bir şiir yazılır. Burada kısa sözle çok şey anlatılmaz. Çok sayıda kelime, imge, sembol ve benzetmelerle az şey anlatılır. Çünkü o az şey, çok önemlidir. Etrafı iyice çevrilmeli, çok fazla kelimeyle muhafazası sağlanmalı, anlamı sabitlenmelidir.
Kireç adeta Ömer Erdem şiirine giriş mahiyetindedir
O zaman Evvel’i ilk dört kitaptan ayırırız. Fakat onlardan tamamen ayıramayız, ki Ömer Erdem de ayırmamış ve onları tek kitapta toplamış. Asıl kopuş ve artık geriye dönmeyiş Kireç’le gerçekleştirilmiş. Kireç’te şiir söylemeyen, lirik şarkılar fısıldamayan, duyguya yoğunlaşmayan, doğrudan konuşan bir şairle karşılaşırız. Onda Ömer Erdem’in sorun olarak ortaya koyduğu, dikkat çektiği noktalara daha kolay ulaşırız. Önceki kitaplarına göre bunlar aşikardır. Hatta tartışılmaya, düşünülmeye açılmıştır. Ortaya saçılmıştır bile denilebilir. Kireç’te örneğin uzak çağrışımlarla kurulan şiirlere pek rastlanmaz. Mısralar arasındaki uzak mesafeler aşılmıştır. Mısra sayılarının artmasıyla birlikte, mısralar arasındaki anlam yakınlığı kuvvetlenmiştir. Şiirler mısralar arası uzun mesafe atlayışlarıyla değil, sakin ama sağlam adımlarla ilerler. Evvel’dekilere kıyasla daha somut noktalara işaret etmeye, okuyucu zihninde net görüntülere tekabül etmeye başlamıştır. Fakat yine Ömer Erdem titizliği, zengin sembol dünyası, ilginç ayrıntılar yakalama özelliği ve şiir yetkinliğiyle.
Dolayısıyla Kireç adeta Ömer Erdem şiirine giriş mahiyetindedir. İlk dört kitapta yaşanan anlaşılma sıkıntısı Kireç’le tamamen ortadan kaldırılmıştır. Kireç’le Ömer Erdem şiirine günlük hayat ve dil girmiştir. Örneğin Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgar okuyucusu için çetin bir kitap. Okuyucusunu kolay kolay içine almaz, çok uğraştırır. Enteresan imgelerle donatılmıştır. İmgeleri hem kendi içinde hem de şiir bütünlüğünde anlamak gerekir. Adeta soyutun da soyutuna ulaştırılmış şiirlerdir bunlar. Onlarda şair kendini okuyucudan uzak tutmuş. Şair, bir kahraman veya şahıs olarak yüzünü fazla göstermez. Kısık sesle, sakin ve gözlerini uzaklara dikerek konuşmaktadır. Kireç’te ise karşımızda oturan, bazen birlikte yolculuk yaptığımız, birlikte yürüyüp düşündüğümüz, elimizi sıkan, bazen bizim yerimize konuşan ve tepki veren, bazen kekeleyen, konuyu uzatan ve şimdiyi, burayı, yani seni, beni ve yaşamakta olduğumuz hayatı işaret eden bir şairle karşılaşırız.
Karşımızda bir şair gördüğümüz zaman şiire daha kolay dahil oluruz. Şair kendini gizlediği an şiir de okuyucudan uzaklaşır. O zaman onun sözleri samimiyet ve sıcaklığını kaybeder. Kireç’le bu sorunu Ömer Erdem halletmiş bulunuyor. Örneğin Kireç’te şairin yalnızlığı, okuyucusunun yalnızlığını ortadan kaldırır. Okuyucu kendisi gibi hisseden, düşünen ve yaşayan bir muhatapla karşılaştığı zaman, şiir etkisini göstermeye başlar. Kireç’te bu etkiye şahit oluruz. Ömer Erdem, Kireç’le büyük şehir insanının yalnızlığını, sıkıntılarını, kaosunu, mücadelesini işlemeye başlar. Şehir insanının kafasında ve kalbinde boğuştuğu ne kadar mesele varsa ortaya döker. Onlara kendine özel çözüm veya onlarla nasıl mücadele edileceğine dair öneri ve tavır geliştirir. Bu da Kireç’i ilk beş kitabın önüne geçirir.
Kireç, Ömer Erdem’in hayata dönük şair dokunuş ve müdahalelerinin kitabıdır
Kireç merkezi bir konumdadır, çünkü onda Ömer Erdem buradan yola çıkarak konuşmaya başlar. Buradan, yani şairin nefes alıp verdiği, sohbet ettiği, karşılaştığı her şeyden. Onlara dair ve onlardan ötelere uzanarak konuşur. Yani yine buradan, burayla irtibatlı bir şekilde yaşayan insanın, gördükleri, duydukları, düşündükleri, ister istemez karşılaştıklarından yola çıkarak, fakat o insanlardan farklı olarak şair duyarlılığını buraya taşıyıp, bunların ötesini düşündürüp, hissettirerek. Diğer ifadeyle Kireç, Ömer Erdem’in hayata dönük şair dokunuş ve müdahalelerinin kitabıdır.
Şiirde şairin bulunduğu konumdan hareket etmesi ve şiirini o noktadan hareketle kurması, ayrıca evrenselliği ve kalıcılığı yakaladığı noktayı oluşturur. Kireç bu yüzden yerel olduğu kadar evrensel, günümüzle ilgili olduğu kadar bütün zamanlara dönük bir kitaptır. Ancak bu evrenselliği ve kalıcılığı yalnızca yaşanan zaman diliminden hareket ederek sağlamaz. Ayrıca kendi zaman ve mekanıyla, birlikte yaşadığı insan ve kurumlarla, hayat tarzları ve tercihlerle yapılan bir hesaplaşma içine girerek gerçekleştirir. Kireç’in en etkileyici tarafı bu hesaplaşmadan kaynaklanır. Kitap zaten, süt gibi kardeşlerin eskide kaldığı, onların şimdilerde yüzlerinden Kireç aktığı tespitiyle açılır. Ve ilerleyen sayfalarda hayatın değişik açılarına ışık tutularak, sorular sorulur. Sorularda pişmanlık, bıkkınlık, yorgunluk, uzaklaşma isteği, eskiye dönük özlem, sorgulama, neden araştırmaları sezilir. Bir çıkış noktası aranır gibidir. Ya da kabullenme gereği, anlama, tanımlama ve onlardan ileriye geçme. İlerisi Kör’e açılır.
Kireç’te bir memnuniyetsizlik de sürekli kendini hissettirir. Yaşanan ilişkilerden, hayatın gidişatından memnuniyetsizlik. Bu noktada Ömer Erdem’in eleştirelliği kendini göstermeye başlar. Buna şairin hayat ve insana kendine özel bir açıdan bakması da diyebiliriz. Ömer Erdem şiirinde eleştirellik de Kireç’le birlikte netlik kazanmış ve güçlenmiştir. Eleştirellik Ömer Erdem şiirini güçlendirmiş, çünkü onun şiirine yepyeni boyutlar kazandırmıştır. Bu eleştirellik Ömer Erdem şiirinde bazen habislik, içe kapalılık, başka insanları kendi dünyasına dahil etmemek şeklinde, yani elitist bir tavırla yapılır. Bazen ise kendini bir halkın çocuğu olarak öne atmasıyla. “Tuz” şiiri bu anlamda işaret edilebilecek, örnek gösterilebilecek bir şiir. Bir tuz imgesinden şair nerelere nerelere ulaşır. Sonunda da hayvanını tuzla terbiye eden bir halkın çocuğuyum diyerek, sonuca bağlanır. Hayvanını tuzla terbiye eden bir halkın çocuğu olarak konuştuğunda Ömer Erdem şiiri daha somut, etkileyici, dokunulur, gerçek ve bizdendir. O izlenimi, hissi ve desteği verir.
Ömer Erdem, son kitabı Kör’le bu hissi kuvvetlendirir, devam ettirir. Şairin Kör’den sonra neler yazacağını çok merak ediyorum. Sanki Evvel’le noktalanan yolculuk, Kireç’le yeni bir yön, hareket veya renk kazanmış. Ve bu hareket henüz sonlanmamış. Bekleyelim görelim.
Ömer Yalçınova yazdı