Yakın tarihimize yön veren ve etkileri bugün dahi tartışılan en önemli oluşumlardan birisi de İttihat ve Terakki Cemiyeti’dir. Bu cemiyet, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarında iktidara gelmiş; icraatlarıyla altı asır hayat süren koca imparatorluğun yıkılmasında çok önemli rol oynamıştır. Mehmed Selahattin Bey, İttihat ve Terakki’nin Kuruluşu ve Osmanlı Devleti’nin Yıkılışı Hakkında Bildiklerim isimli eserinde, bu cemiyetin kuruluşu, cemiyet liderlerinin icraat ve karakterleri ve cemiyetin devleti hızlı bir yok oluşa götüren politikaları hakkında bilgiler verir. Kitap, İnkılab Yayınları tarafından 1989 yılında yayınlanmış.
Mehmed Selahattin Bey, kitabı cemiyetin şerrinden korktuğu için 1918 yılında Kahire’de bastırdığını söyler. Kitap bir hatırattır. Mehmed Selahattin Bey, Bab-ı Ali’de dört yıl çalışmış. Bu dört yıl hizmeti esnasında devlet ricalinden önemli şahsiyetlerle beraber çalışma imkanı yakalamış, bir çok siyasi ve tarihi hadiseye şahitlik etmiş, çok önemli belgeleri tetkik etmiş. Bu yüzden, “geçmiş, bugün ve geleceğe dair öğrenebildiklerimi milletime sunmak istedim” diye yazar.
İttihat ve Terakki’nin en büyük himaye edicisi: II. Wilhelm
Cemiyet İstanbul’da kurulur. Ama faaliyetleri için memleket yeterli gelmez. Bu yüzden teşkilatlanma yurt dışına kaydırılır. Paris’te, Londra’da, Cenevre’de ve Mısır’da hem şubeler açılır, hem de gazete çıkarma faaliyetleri başlar. Nitekim, Paris’te ‘Meşveret’, Londra’da ‘Hürriyet’, Cenevre’de ‘Mizan’ gazeteleri neşrolunur. Mısır’da da bazı risale ve evraklar basılarak bunlar İstanbul’a gönderilir. Bu sayede hem cemiyetin fikirleri yayılıyor ve hem de cemiyete birçok üye kazandırılarak, cemiyet güçleniyordu. Selanik’te de şube açarak, Balkanlarda ve Anadolu’da da teşkilatlanmaya giderler. Selanik’te birçok memur, özellikle ordu mensubu cemiyete üye olur.
Teşkilatlanma çalışmalarını büyük ölçüde tamamlayan cemiyet, Bab-ı Ali üzerinde baskı kurarak, hükümetlere tehdit yoluyla istediklerini yaptırmaya çalışır. En önemli gayeleri Kanun-i Esasi’yi, yani İkinci Meşrutiyet’i hayata geçirmektir. Bunda da muvaffak olurlar. Bundan sonra hadiseler çok hızlı bir şekilde gelişir. Hükümetler baskı ve tehditle düşürülür. Kendilerinin hayata geçirdiği Kanun-i Esasi hükümlerini kendilerinin çiğnediğini anlatır yazar. İttihat ve Terakki’nin en büyük himaye edicisinin Alman imparatoru II. Wilhelm olduğunu iddia eder Mehmet Selahattin Bey. Alman imparatoruyla ortak hareket ederek hükümetler devirirler. Almanların meşhur Deutsche Bank’ının ve Anadolu Demiryolu İdaresi’nin kasaları cemiyete sonuna kadar açılır.
Cemiyet, cürümleriyle Osmanlı tarihini lekelemiştir
Cemiyetin memleketin başına açtığı en önemli hadiselerden birisi 31 Mart Vakası'dır. Diğeri ise Abdülhamid Han’ın kanunsuz ve gayr-ı meşru olarak tahttan indirilmesi hadisesidir. Hareket Ordusu denilen orduya, Arnavut çeteleri, Bulgar ve Rum çeteleriyle beraber Selanik’in dönme Yahudileri de katılır. İstanbul’da âlim ve salih kimseleri ve binlerce askeri şehit ederler. Harp Divanları adı altında mahkeme kurarlar. Devlet adamlarını, memurları, saray erkanını ve şahsi menfaatlerine karşı hareket edebilecek edip, yazar, nüfuz sahibi kim varsa hepsini Harbiye Nezaretinde Bekir Ağa Bölüğü adıyla tanınan hapishaneye kapatırlar. Bu mahkemelerde keyfi yargılamalar yaparlar. Çok hafif cezalarla geçiştirilebilecek suçlardan bile birçok yetişmiş genç ve değerli memleket evladını idamla yargılayarak infaz etmişlerdir.
Yazar, eşkıya çetesi olarak nitelediği İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin, cürümleriyle Osmanlı tarihini lekelediklerini, hem bu dünyada ve hem de ahirette yakalarını mesuliyetten kurtaramayacaklarını ifade eder. Cemiyet bu cürümleri işlerken, diğer taraftan da Sultan Abdülhamid Han’ı uydurma, düzmece bir fetva müsveddesiyle hal etmenin tedbirlerini almış, uygulamaya koymuştur. Abdülhamid Han tahttan indirildikten sonra Selanik’e gönderilir. Yerine V. Mehmet Reşat Han tahta çıkarılır. Bundan sonra Osmanlıyı sona götüren hadiseler adeta sökün eder. Trablusgarp savaşı başlar. Bu savaşta cemiyetin ihmalleri, gafleti ancak ihanet kelimesiyle açıklanabilir. Trablusgarp, Libya adeta İtalyanlara peşkeş çekilir, ikram edilir. İçeride de hükümetler birbiri ardına devrilir, yerine yenileri göreve başlar. Müthiş bir istikrarsızlık hüküm sürer memlekette. Siyasi cinayetlerin ardı arkası kesilmez. Balkan Savaşları neticesinde birçok toprak kaybedilir. Rumeli ve Oniki adalar da elimizden çıkar. Devlet, Birinci Dünya Harbine sürüklenir. Umumi Harpten sonra Ortadoğu’daki Osmanlı coğrafyasında da kıyamlar, isyanlar art arda başlar ve oralar da elimizden çıkar. “İttihat ve Terakki Cemiyeti, Almanya’nın emellerine hizmet etmeye mahkum edilmiş ve onlarla her zaman beraber hareket ettiğinden, Almanya’nın girmiş olduğu bir harbe katılmaya mecbur idi” der yazar.
On sene içinde yirmi büyük vilayet kaybettik
İttihat ve Terakki’den söz edince Talat ve Enver paşalara temas etmemezlik düşünülemez. Talat Paşa hükümetteyken, Enver Paşa da Harbiye Nazırı olur. Memleketi beraberce felakete sürüklerler. Muhalefette ne kadar vatansever varsa hepsinin temizlendiği, öldürülenlerin mallarının canilerce yağma edilerek cemiyetin kasasının doldurulduğu gibi ağır ithamlarda bulunulur eserde. Yine Talat Paşa’nın farmason ve siyonist cemiyetlerin istekleriyle, Alman imparatorunun emirlerini eksiksiz yerine getirdiğinden söz edilir. Ayrıca memleketimiz karıştırıldıktan sonra Alman imparatorundan aldıkları fikirlerle ‘Turan’ hayali için cemiyetin reis ve fedailerinin bir çoğu İran, Buhara, Afganistan, Türkistan, Kafkasya ve diğer İslam memleketlerine gönderilerek buralarda yaşayan Müslüman ve Hıristiyan ahaliyi birbirine düşürüp isyanlar çıkararak cürümlerine buralarda da devam etmişlerdir.
Mehmed Selahattin Bey, “Cennetmekan Sultan Abdülhamit Han’ın otuzüç senelik saltanatı döneminde otuzüç haneli bir köy kaybedilmediği halde, on sene içinde yirmi büyük vilayet kaybettik. Mısır eyaleti de buna dahildir.” İttihat ve Terakki’nin, “Cermenizm sevdasına düşmüş olan İmparator II. Wilhelm’in mecnunca hareketine, farmason ve siyonist cemiyetlerin gizli emellerine ve hilelerine küçük bir menfaat mukabilinde katılarak onlara hizmet ettiği” hükmünü verir yazar.
Yakın tarihimiz bilinmezlerle doludur. Bu eser yakın tarihimizin en tartışmalı bir konusunu ele almakla gerçeklerin ortaya çıkmasına hizmet ediyor.
Metin Uygun
Alman imparatoru Wilhelm i ,ve deutche bankın rolünü de öğrenmiş olduk.. teşekkürler.. Selâmlar