İranlı düşünür ve sosyolog Dr. Ali Şeriati’nin Dine Karşı Din kitabı aslında bir konuşmasının ürünüdür. Bu konuşma metnini okurken, kafamızda önceden oluşmuş “din ve dinsizlik algısı”nın dışına çıkılması gerektiği önemli bir noktadır. Bu yapıldığı takdirde içinde bulunduğumuz zamanın sorunlarının, aslında tarih boyunca bizi takip eden sorunların başka bir şekli olduğunu görmemiz daha kolay olacaktır. Şeriati, konuşmasında, özellikle kelimeleri şimdiye kadar bildiğimiz anlamları dışında ele alarak bu konuya yaklaşmamız gerektiğini belirtir. Peki, nedir bu kelimeler?
Küfr dinsizlik değil, aksine ’başka bir din’dir
İslam dininin sürekli bir mücadele içinde olduğu küfr kelimesinin anlamı gerçekten dinsizlik miydi, Tanrı’yı kabul etmemek miydi? Küfr, Tanrı’ya, ahirete inanmama gibi anlamlarına, son üç asırda ve Ortaçağ’dan sonra sahip olmuştur. Hâlbuki eski insan fikriyatında dinsizlik yoktur. Elbette Tanrı’ya inanmayan kişilere de rastlanmıştır. Fakat bu kişiler hiçbir zaman bir sınıf ve toplum adı altında anılamamıştır. Küfrün dinsizlik değil aksine ’başka bir din’ anlamını taşıdığını belirten Şeriati, bir din gerçeğinin başka bir din ile örtülmesi olduğunu söylemiştir.
Peki, müşrik olarak adlandırdığımız kişiler gerçekten Tanrı’ya tapmayanlar mıydı? Şirk kelimesi tanrısızlık olarak bilinirken aksine müşriklerin tanrı inancı vardır. Ama bu inanç tek tanrı üzerine değil birçok tanrı üzerine kurulmuştur. O zaman müşrik, dini vasıflara sahip olsa bile gerçek dinden uzaklaşmış bir dindar demektir. Putperestlik ise şirkin bir koludur.
Her zaman Tanrı’ya inanmama, inançlara ve ibadetlere sahip olmama gibi anlamlar yüklenilen bu kelimeler, aslında bir din biçimi taşıyan toplumların bir dini olduğunu göz ardı etmemize sebep olmuştur.
İşte dine karşı din adında yapılan bu mücadele ile anlatılmak istenen budur. Bu mücadelenin dinsizliğe karşı yapıldığı yanılgısı, şirk dininin ‘dinsizlik’ etiketiyle insanlara sunulmasıdır.
Tevhid dininden uzaklaşan her türlü inanç ve yapıya karşı çıktı Kur'an
Dinsizlik adı altında bildiğimiz ‘şirk dini’ neydi? Feodaliteyi meşrulaştırmakla, hürriyeti, eşitliği insanların elinden almakla kendini var eden dinin adıydı. Kökleri iktisadi olan, varlığını statükoya gerekçe bulmak ve onu yasallaştırmakla bulan dindi. Bu dinin karşısında ise hedefinde adalet, sevgi olan ibadet eğilimli ve uyanışa hasret tevhid dini vardı.
Statükonun olumlu veya olumsuz bir niteliği olmamasına karşın Şeriati, kelimeyi bağnaz ve mevcut düzeni sorgulamayan insanların içinde bulunduğu durum için kullanmıştır. İşte insanları bu durum içine sürükleyen din ile tevhid dini tarih boyunca bir tutulmuştur. Afyon, korku ve bilgisizlik ürünü olarak adlandırılan şirk dini ile tevhid dini bir tutulmuştur. Çünkü yanlış olan, tevhid dini adına yapılan her şeyin gerçekten din adına yapılmadığını görmemektir.
“De ki Ey Kafirler; Ben sizin tapmakta olduğunuz şeylere tapmayacağım.” (Kafirun: 1-2) diyerek Peygamber, karşısında –yanlış da olsa- inançları ve -onun doğrultusunda yapılan- ibadetleri olan bir topluluk olduğunu kanıtlamıştır.
Ayrıca Kur'an şirkin bir kolu olan putperestliği merkez alarak sadece ona karşı çıkmamış, tevhid dininden uzaklaşan her türlü inanç ve yapıya karşı çıkmıştır. Ve zamanla inanç yapılarının farklı suretlerle şirk dini olarak karşımıza çıkması durumu değiştirmeyecektir.
Kitabın “Sonsöz” kısmında saygıdeğer Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, kitabı günümüzdeki sorunlara uyarlayarak özetlemiştir. Ve ne yazık ki sorunların aynı şekilde devam ettiğini de göstermiştir. İslam mı, batıl mı? Şirk dini mi, tevhid mi diyerek seçenekleri bir kez daha bize hatırlatmış ve artık seçim yapmamız gerektiğini belirtmiştir.
Ben tevhid dini tarafında olduğumuzu ümit ediyor, karşımızda büyük bir sorun olarak duran şirk dinini tanımamız ve onunla mücadele etmemiz uğrunda ‘Dine Karşı Din’ kitabını dikkatle okumamız gerektiğini düşünüyorum.
Ülkü Tatar yazdı