İslam Dünyasındaki Entelektüel Hareketsizlik Nasıl Aşılır?

Atasoy Müftüoğlu, kendisiyle çeşitli mecralarda yapılan röportajların biraraya getirildiği 'Umut ve Sorumluluk' ve 'Evrensel Ufkun İmkânları' kitaplarında İslami camianın medeniyet tasavvurunu inşa etmek için yapılması gereken ilk şeyin zihinsel bir özgürleşme mücadelesi olduğunu, sınırları seküler, modern ve liberal bir dünya tarafından çizilen bir zihnin, hiçbir zaman yeni bir medeniyet üretemeyeceğini belirtiyor. Sedat Palut yazdı.

İslam Dünyasındaki Entelektüel Hareketsizlik Nasıl Aşılır?

İslam dünyası oldukça zor günler geçiyor. Bu dünyanın ekonomik olarak iyi olması, kültürel ve sosyal anlamda ne yazık ki iyi olduğu anlamına gelmiyor. Birçok düşünür, İslam dünyasının Batı’nın kültürel değerleri altında yaşadığı fikrinde birleşiyor. Bu durumu aşmak mümkün müdür? Hem İslam dünyasında hem de İslam dünyasının bir parçası olarak ülkemizde?

Bu konuda kafa yoranlardan birisi Atasoy Müftüoğlu’dur. Beyan Yayınları yakın zamanda Müftüoğlu ile farklı yayın organlarında yapılmış röportajlarını, Asım Öz liderliğinde bir araya getirmiş. Hem de iki kitap halinde: “Evrensel Ufkun İmkânları” ve “Umut ve Sorumluluk

İslam dünyası bağımsız hareket edemiyor

Müftüoğlu, Umut ve Sorumluluk adlı kitabında verdiği cevaplarda, İslam dünyasının Batı’nın belirlediği kodlar ve kavramlar üzerinden düşündüğüne dikkat çekiyor. Bunun üzerinden gelinmesi için zihinsel bir devrim şarttır, yazara göre. Eğer İslam dünyası kurucu kültürel bir perspektif ortaya koyamazsa yaşadığı zihinsel sömürge durumunu aşamayacaktır. “Sömürgeleştirilen zihin kendisine vaziyet eden iradeyi çözümleyemiyor. Ancak bağımsızlaşması halinde bunu çözümleyebilir.” (S.27) Bu çerçevede İslam dünyasının eleştirel bir felsefeye muhtaç olduğunu belirtiyor. Yazar çıkış yolunu da kültürel mirastan faydalanma ve temel bir İslami çerçeveye sahip olma olarak tanımlıyor.   Müftüoğlu, Evrensel Ufkun İmkânları kitabında, İslam dünyasının üretmediğini, üretilen Batı etkisi şeylere maruz kaldığını belirtiyor. Özellikle sanat, içerik ve düşünce alanında… Günümüz İslam dünyasının geçmişten miras alındığını, üzerine düşünülmediği için önümüze sunulanı tükettiğimize dikkat çekiyor.

Peki, bugünkü İslam dünyası bu eleştirel felsefi atmosfer için hazır mı, bu altyapıya sahip mi? Ayrıca Batı, İslam dünyasında bu altyapının oluşmasına müsaade eder mi? Libya lideri Kaddafi’nin devrilmesinde, yazara göre, Fransız ve İngiliz gizli servislerinin önemli çabaları vardır. Müftüoğlu’na göre, bu gizli servisler icat ettikleri muhalefete büyük paralar ve silahlar verdi. Kaddafi’nin devrilmesinin ardından “Fransız Total şirketi petrolün yüzde otuzunu, İngiliz BP şirketi yüzde yirmisini, İtalyan Eni şirketi de yüzde on beşini gasp etmiş durumdalar.” (S.61)

Yazarın İslam dünyasında dikkat çektiği diğer husus Mısır’la ilgili. Kahire’de ABD’nin think tank temsilcilerinden 20 tanesi Mısır’da yakalanmış. O ana kadar bu insanların Mısır’daki faaliyetlerine dair ortada bir belirti yoktur. ABD, Mısır’dan bu 20 kişiyi derhal serbest bırakmasını ister. Mısır ise bu 20 kişiyi vermeme konusunda ısrarcı davranır ve bunun sonucunda ABD, ülkesinde tutuklu bulunan 100 kadar tutukluyu Mısır’a iade ederek değiş tokuş önerisinde bulunur. Bu durum, Mısır tarafından cazip bulunur ve iki ülke arasında değiş tokuş gerçekleşir.

Yazar, yukarıda verdiğim örneklerle İslam dünyasının Batı tarafından çevrildiğine ve bağımsız hareket edemediğine işaret eder. Bununla birlikte Batı’ya karşı daha net bir duruş sergileyen İran’ı ise eleştirir. Müftüoğlu, İran’ın, İslam dünyasındaki politikalarını belirlerken mezhepsel durumunu, kaygılarını ön plana aldığını belirtiyor. Bu da İslam dünyasındaki ayrılığı derinleştirmektedir. Müftüoğlu, İran’ı, devrimi değil de Şiiliği ihraç ettiği noktasında eleştiriyor. Yalnız Atasoy Müftüoğlu, Evrensel Ufkun İmkânları adlı kitabında, Amerika’nın şöyle bir propaganda yaptığını düşünüyor. Siz, İran’la ilgilenmeyin, yakında Afganistan’da Sünni bir İslami devlet kurulacak, orayla ilgilenirsiniz. Yani bunlar Şii, siz Sünni’siniz.

Romantik bir geçmiş ve hayali bir gelecek arasında Müslümanlar

Yazarın eleştirdiği unsurlardan birisi de bu topraklardaki gelişmelerdir. Yazar, “Bugün İslam dünyası şeyh, propagandist, hoca efendi ürettiği kadar âlim, aydın, filozof üretmiyor” (S.198) diyerek sosyal bilimlerdeki çabaların geride kaldığını belirtiyor. Bu noktadan hareketle Mehmet Akif başta olmak üzere XX. yy’da yaşamış çok sayıda dini figürlerin, yazarların aşılamadığını, bu sebeple bu topraklardaki insanların sürekli 100 yıl öncesini konuştuğuna dikkat çekiyor. “Çünkü biz geçmişe doğru düşünüyoruz, bugünü konuşmuyoruz.” (S.185) Müftüoğlu, Müslümanların romantik bir geçmiş anlayışı ile hayali bir gelecek anlayışı arasında gidip geldiğini düşünüyor. Yazar, taklide dayalı bir varoluş biçiminin gerçek olamayacağını düşünmediğimiz iddiasında.

Entelektüel hareketsizlik ve zihinsel özgürleşme mücadelesi

Atasoy Müftüoğlu, Evrensel Ufkun İmkânları adlı kitabında da bu konuya değiniyor. Yazar, toplumun cemaatlere hapsolduğunu ifade ediyor. “Müslümanlar olarak, ideolojik tahakküme karşı toplumsal bir hareket gerçekleştiremedik. İslami cemaatler, Müslüman kitlelere hitap eden partiler, ideolojik tahakküme boyun eğerek faaliyetlerini sürdürme yolunu seçtiler. Bu cemaatlerin/partilerin din anlayışı, kurulu düzenlerin çıkarlarına hizmet edecek şekilde biçimlendirildi.” (S.31) Bu noktada cemaatlerin kendi müritlerini oluşturduğunu ve dışa kapalı bir şekilde hareket ettiğini belirtiyor.

İslami dergileri de bu konuda eleştiriyor Atasoy Müftüoğlu. Bu dergilerin gelişememesindeki en önemli sebep kullandıkları dilin cemaat dili olduğu, farklı bir dile yer açmadıkları gerçeğidir. Bu da farklı düşünceler arasında ortak bir dilin oluşmasını engellemektedir. “Her cemaat ve her cemaat dergisi, dünyayı yalnızca kendisinden, kendi dergisinden ibaret sayıyor.” (S.53) Her cemaat kendi dergisini kurup, iç haber yapıyor. Bu da entelektüel hareketsizliğe sebep oluyor, tekdüzelik, basmakalıp durum aşılamıyor. Yazar, yeni çıkacak İslami dergilerin küresel bir söylemle yola çıkması gerektiğini düşünüyor. Müftüoğlu, evrensel vicdanın sesi olmanın, insanlığın tarihi içinde yansıtması gereken insani anlamları savunmak olduğunu düşünüyor. Çünkü ideolojik ve ırkçı perspektifler her ülkede ve toplumda insani tarafları zayıflatmaktadır.

İslamcı aydınların birlikte hareket etmesi gerektiğini ifade ediyor. Bu gerçekleştiğinde ortak bir kültürün oluşacağına, Batı dışı bir yaşam tarzının temellerinin atılabileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca İslami camianın medeniyet tasavvurunu inşa etmek için yapılması gereken ilk şeyin zihinsel bir özgürleşme mücadelesi olduğunu, sınırları seküler, modern ve liberal bir dünya tarafından çizilen bir zihnin, hiçbir zaman yeni bir medeniyet üretemeyeceğini belirtiyor.

Atasoy Müftüoğlu’nun Beyan Yayınları arasından çıkan “Umut ve Sorumluluk” ve “Evrensel Ufkun İmkânları” adlı kitapları aslında bir özeleştiridir. Okurken katılıyorsunuz, sinir oluyorsunuz, bu ne yaa, diyorsunuz ama hepsinden ötesi söyledikleri üzerine düşünüyorsunuz. Bu açıdan Müftüoğlu’nun söylemlerini dikkate almakta fayda var.

Atasoy Müftüoğlu, Umut ve Sorumluluk & Evrensel Ufkun İmkânları, Beyan Yayınları

 

Sedat Palut

sedat.palut @ gmail.com

YORUM EKLE

banner36