“Hayat pratiklerimiz açısından bütün bilgi, görgü ve geleneklerimiz bizi imana götüren araçlar konumundadır; eylemlerin temeli imandır.” Düşüncedeki temel kavramını “iman” olarak belirleyen ve çalışmalarında bu kavram üzerinden kültür ve tarih felsefesi konularına değinen merhum Nevzat Kösoğlu, eylemlerin temeline oturttuğu inancın, medeniyeti kuran eylemlerin de kaynağı olduğunu belirtir. Hayatı yapan ana unsurların düşüncelerden ziyade eylemler olduğuna vurgu yapan Kösoğlu, İslam medeniyetini de “İlmihâl Medeniyeti” olarak ifade eder. “Kitap Şuuru” olarak kavramlaştırdığı ve kitap ismi olarak kullandığı kavramlaştırmada, Müslümanların ve özellikle Türk milletinin Kur’an’ı Kerîm’e olan bağlılığını ve hayatındaki tüm ölçü ve ilkeleri ondan aldıklarını vurgular.
Cesur, cömert, mü’min
Ona abi, hoca, üstad diyen herkes onun “iyi olma ve iyi kalma” haliyle başlıyor yazmaya. İçi doldurulamayacak ya da havada kalacak bir iyilik hali değil bu. Yaşantısıyla, mücadelesiyle, siyasi ve düşünsel duruşuyla bir iyilik hali. Darbeler görmüş, ötelenmiş, maddi imkânların kısıtlılığıyla mücadele etmiş; fakat hiç ümitsizliğe kapılmadan ve düşmeden okuyup yazmış. İnandığı gibi yaşamış ve sözünü sakınmadan, çekinmeden söylemiş.
Ne var ki biraz önyargı, biraz ilgisizlik ve daha başka sebeplerden ötürü eserleri bir türlü gereken ilgiyi görmemiş, anlaşılamamış, eserlerini anlama konusunda çaba harcanmamış bir münevver olarak ruhunu teslim etmiştir Nevzat Kösoğlu. Merhum, siyasi oluşumlardan bazılarına göre “şeriatçı”, bazılarına göre “dindar ama ulusalcı”, bazılarına göre de vefa göstermeye değmez biriydi. Bu karmaşada Said Nursî kitabı tartışma konusu olmuş, “hakkında kitap yazıyorsan neden ‘nurcu’ değilsin” denmiş, kimilerince de tahammül edilemez biri haline dönüşmüştü.
İnancı kavî olanların ölçüsü amelleridir
Merhum Kösoğlu ile ilgili farklı alanlardan akademisyenler, yazar, gazeteci ve yakın mesai arkadaşlarının kaleme aldıkları yazılardan oluşan “Nevzat Kösoğlu’nun Ardından” adlı kitap, ismini de eserlerini de pek bilmediğimiz bu münevver şahsiyetin samimi çabalarını hatıralarla biraz daha yakından tanımamıza imkân sağlıyor. Öyle ki yazılan yazıların çoğunluğu hatıralara ve merhumun eserlerine yaslanarak vücuda getirilmiş. İlginç bilgiler, şaşırtıcı ayrıntılar var yazılarda.
Kenan Evren’in hâkimleri tarafından yargılanmayı beklerken, Mamak cezaevinin o dönemki işkenceci albayını mahkeme salonunda rezil edip dışarı çıkmak zorunda bırakması, bu yiğit Anadolu insanının, çevresindeki arkadaşlarıyla beraber tüm salondaki herkesi hayretlere düşürmeye yetiyor.
Yine Bediüzzaman Said Nursi’nin günümüzde Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından “Enver Paşa nüshası” olarak yeniden basılan İşaratü’l-İcaz adlı eserinin ilk baskı masrafını Enver Paşa’nın kendi cebinden karşıladığı bilgisini de Nevzat Kösoğlu’nun çalışmalarından öğrenmekteyiz.
İman ateşi amelle parlar
Nevzat Kösoğlu hep “kitab”a bağlılıktan söz açar. Bu bağ ve samimiyet de her daim vurguladığı, sadece dilinden değil, yaşantısından ve gönlünden de düşürmediği bir hakikattir. “Kitap Şuuru” dediği şey işte bu şuurla yaşamaktır. Bütün kitaplarını, o, şuurunu taşımak azminde olduğu “Kitab”ın anlaşılması için yazmış; bütün ömrünü de o “Kitab”ın kavlince o “Kitap” için yaşamıştır.
Merhum, âşıklar diyarı Erzurumlu oluşundan olacak, kültürel ve tarihî birikimlere yaptığı vurgu, türkü bilme, dinleme ve söyleme konusundaki hassasiyeti, onun ait olduğu ve kendisini ait hissettiği değerlere bağlılığının da en güzel göstergelerindendir. Öyle ki “türkü”, merhuma göre, eğitim sistemimize de başlangıcından itibaren eklenmesi gereken bir mirastır. Türküyü bildikten ve belledikten sonra uğraşılmalıdır diğer müzik türleriyle. Eğer biz türküleri bilirsek, başka türleri icra ederken de bize ait tınıları icra ettiğimiz müziğimize katabileceğiz. Türkü söylemekle birbirimizi tanıyabileceğiz merhuma göre: “Mahşerde Efendimiz’in yolunda buluştuğumuzda, birbirimizi türkülerimizle tanırız inşallah.”
Eserleri ve sevenleriyle bir ordu
Yetmiş küsur yıllık ömrü, okumak, anlamak, anlamlandırmak ve yazmakla geçen Kösoğlu, kültüre ve tarihe olan bağlılığını kendisine ait kavramlaştırmalarla dile getirmiş, bu yönüyle kitaba katkıda bulunan yazar ve akademisyenlerce “düşünür” sıfatını ziyadesiyle hak etmiştir. Eserleri ve sevenleriyle bir ordu olarak kabul edilen Kösoğlu, düşünmeye ve yazmaya nereden başladıysa oradan devam etmiş, siyasi erkin, akım, eğilim ve söylemlerin etkisinde kalmadan sözünü söylemiştir. Ötüken Yayınları'ndan çıkan bu kitaptaki yazıların genel vurgusu ise hem merhumun içinde bulunup aktif olduğu milliyetçi damarın, hem de övünç duyduğu Müslümanların ondan çok fazla haberdar olmadıkları, okumadıkları ve ilgisiz kaldıklarıdır.
“Fikirler bir cemiyette iman haline gelebilir ve insan eylemlerinin ölçülerini verebilirlerse bir kültürün dinamik gücü olabilirler ve muhtevalarına göre kültürün gerçekleştiriliş biçimini etkileyebilirler. Bilgi mutlaka eyleme dönüşmelidir ki hayatı inşa etmiş olsun; bu da imanla olur.”
Yavuz Ertürk yazdı