İlahi hitaba, bozulmamış fıtrata bir yolculuk

Bilal Kemikli'nin 'Oğul, Sen Sen Ol…' kitabını açtığımızda, samimi bir ev sahibi karşılıyor bizi. Sohbete kırk yıllık dost gibi başlayıveriyoruz hiç farkında olmadan... Sevil Dağcı yazdı.

İlahi hitaba, bozulmamış fıtrata bir yolculuk

https://www.ktpkitabevi.com/urun/ogul-sen-sen-ol-121450809Prof. Dr. Bilal Kemikli'nin “Oğul, Sen Sen Ol…” kitabı geçtiğimiz aylarda Hayy Kitap'tan yayınlanmıştı. Kitabın adını okuyunca, sıradan bir nasihat kitabı zannedebilirsiniz benim gibi. Yanıldığımı, kapağın alt kısmındaki “Büyük sufilerden nasihatler eşliğinde kuş olup uçmanız için…” yazan notu okuduğumda anladım. Gelin birlikte kitaba göz atalım.

Dibâce bölümünü açtığımızda, samimi bir ev sahibi karşılıyor bizi. Sohbete kırk yıllık dost gibi başlayıveriyoruz hiç farkında olmadan. Daha ilk paragrafta sıradan bir nasihat kitabı olmadığı anlaşılıyor. Nasihat etmeyi “eleştirmek” olarak algıladığımın farkına varıyorum. Gündelik kaygılar, dünyalık kazançlar, yersiz hırslar ne kadar da önemli hale gelmiş hayatımızda… Modern çağlar dediğimiz, tüketim çağında hikmet dolu nasihatlerimizi yitirmişiz. Dertlerimiz, kaygılarımız, nasihatlerimize yansımış. “Dersini yap oğlum. Çalış kızım, ayaklarının üstünde dur. İyi bir liseyi kazanmalısın. Sınavda derece yapmalısın.” şeklinde klişeleşmiş cümleler kuruyoruz. Bu nasihatlerimiz işe yaramış olmalı ki, fabrikalar çalıştıracak ara eleman bulamıyor. İyi-kötü herkes üniversite mezunu, okur- yazar oranımız artıyor, kadınlar iş sahasında daha aktif roller alıyor. Ülkemizde çok iyi doktor, bilim adamı, siyasetçi, hukukçu yetişiyor ama insan vasfını kazanabiliyor mu, işte burası vahim...

İnsanları iyilikle an, dilini tut, sürekli sitem etme”

Nasıl nasihat etmemiz gerektiğinin yanında, nasihatin muhatabını da Kemikli’nin şu cümleleri yeniden hatırlatıyor: “ ‘Ey oğul’ ifadesi, gelenekte çoğu nasihatnamelerde kullanılan bir hitap şeklidir. Oğul, yalnız erkek evlat da değildir; bütün çocuklarımızı ifade eder. Bu aforizmaları evvelemirde oğlumu ve kızımı düşünerek yazıyorum; ama esasen bir hocanın evlatları sadece çocukları değil, aynı zamanda öğrencileridir de. Hitap metne dönüştüğünde, onu okuyan herkesedir. Fakat şunu açıkça söyleyeyim; öncelikle bu yazılan aforizmalar, tutulan notlar kendimedir.”

Kendimize nasihat etmeyi unutalı çok olmuştu. Kendime nasıl nasihat edebilirim derseniz, işte kitaptan güzel bir nasihat: “İtibar sahibi mi olmak istiyorsun? O halde, hayır konuş, iyilik yap, güzel davran. Affet, sevgiyle bak etrafına… İnsanları iyilikle an, dilini tut, sürekli sitem etme!”

Kitaptaki nasihatler insanı yolculuğa çıkarıyor. Her sayfada, ilahi hitaba, bozulmamış fıtrata, insanlığa yol alıyorsunuz. Bilal Kemikli, kendini “garip bir yolcu” olarak tanımlıyor. Bu deneyim dolu yolculukta sizi de yol arkadaşı yapıyor kendine. Hayat denizine açılan sayfalarda “Vira Bismillah!” deyip, birlikte yol alıyorsunuz. Bazen sakin, bazen fırtınalı bir yolculuğa yelken açıyorsunuz. Nasihatler rehberlik yapıyor, tecrübeler rotanızı belirliyor. Huzur limanına ulaşmak için doğru pusulalar kullanmayı öğreniyorsunuz satırlarda. Bazen gemide delikler açılıyor. Deliklerin sebeplerini ve tamir etmeyi öğreniyorsunuz usta gemicilerin sözlerinden. Fırtınalı havada gemi nasıl idare edilir, iyi bir kaptan nasıl olur? Hoş sohbetiyle bir bir anlatıyor yazar… Sonunda huzur limanını işaret ediyor size: “Liman, içinde oğul… İçinde. Sende. Seni bu limana bağlayan inançların, ilkelerin, ahlaki değerlerin, onurun ve şahsiyetindir.” Liman içimizde efendim, içimizde...

Limana demir atınca iş bitmiyor elbet, huzur limanında kalabilmek önemli olan. Bu her zaman mümkün olmuyor maalesef. Neyse ki can simidine rastlıyoruz sayfaların birinde. Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın sözleriyle yeniden hayata tutunuyoruz: “Deme şu niçin şöyle/ Yerindedir o öyle/ Bak sonunda sabreyle/ Mevla görelim neyler/ Neylerse güzel eyler

Senin için takdir edilmemiş bir şey için üzülme, sana verilene sevinip vereni unutma”

Efendim hepimiz hayat denizinin yolcularıyız. Gemisini Allah’ın yardımıyla her türlü felaketten korumuş Nuh’un, Yusuf’u için gözlerini feda eden Yakup’un, nefsini kurtlara yem eden Eyüp’ün, eşsiz merhametiyle herkesi kucaklayan Muhammed Mustafa’nın evlatlarıyız. Bizim evlatlarımız da bu yolun yolcusu. Evlatlarımızı hayırlı yetiştirmek en büyük çabamız, gayretimiz, derdimiz. “Oğul, Sen Sen Ol…” bu ağır yükü hafifletmeye yardımcı olacak güzel bir rehber.

Kitabın arka kapağındaki şu nasihati de vermeden geçemeyeceğim: “Ey oğul! Kendini verdikçe, tohum gibi, yokluğa erdikçe varlık bulacaksın. Davan hakikat olsun, hedefin hayır olsun. Yoldaşın er kişi, sırdaşın âlimler olsun!

Kalbini kıskançlıktan, dilini gıybetten, gidişini riyadan ve karnını haramdan koru!

Senin için takdir edilmemiş bir şey için üzülme, sana verilene sevinip vereni unutma… Kahrı da lütfu da sahiplerin sahibinden bil!”

Kendimizi verdikçe tohum gibi, yokluğa erdikçe, varlık bulalım inşallah…

Söz sihirdir. Sözün tesiri söyleyenin samimiyetinde gizlidir.” derler. İmam-ı Azam’ın, alerjisi olan çocuğa “Bal yeme!” diyeceği zaman, sözünün tesirli olması için kırk gün bal yemediği gibi, kendi payımıza düşeni alacağımız bir kitap. Önce kendimiz, sonra evlatlarımız ve yakınlarımız için ihtiyacımız olan nasihatleri bulabileceğimiz iyi bir kaynak.

Bilal Kemikli’nin ifadesiyle: “Oğlunu seven, onun güçlü, kendine yeterli, Hakk’a, ahlaka ve hukuka uygun bir yetişkin olmasını murad eden bir babanın sevgi dolu seslenişi bu… Bu seslenişe zaman zaman Mevlânâ, Sâdî-î Şirazi, Gazzali, Feridüddin-i Attar, Yunus, Ahmet Yesevî, Yusuf Has Hâcib ve Hakîm Tirmîzî gibi büyük sufilerden nasihatler de eşlik ediyor.”

Bu hikmet dolu sesleniş, gönlümüze sürur, neslimize huzur versin. “Oğul, Sen Sen Ol…” kulağımıza küpe, evlatlarımıza ve sevdiklerimize hediye olması gereken güzel bir eser olmuş. Emeği geçenlerden Allah razı olsun…

Sevil Dağcı yazdı

YORUM EKLE