İkna Odası: Bu kitap kütüphanemizde olmalı, kadim bir yara gibi ara sıra açılıp sızı vermeli

Yıldız Ramazanoğlu’nun 'İkna Odası' kitabını okurken içimden sürekli “olan biteni çok sakin, kırmadan, incitmeden anlatmaya çalışmış” dedim..

İkna Odası: Bu kitap kütüphanemizde olmalı, kadim bir yara gibi ara sıra açılıp sızı vermeli

Yıldız Ramazanoğlu’nun bütün kitaplarını okumuşumdur. Her kitabı halden hale sokar insanı. Ama İkna Odası kitabı, insan ruhunun en ince detaylarına kadar inilmiş bir kitabıdır. Romandan ziyade uzun bir hikâyedir. Sosyal bir meseleyi edebiyatın incelikli ve katmanlı eleklerinden geçirerek hırpalanan kızların iç dünyasını üç farklı karakter üzerinden aktarmıştır.

Nermin, Seher ve Nuray üç farklı seçimi temsil etmektedir. Yazar bu üç kızla aynı odanın içinden geçerken hem çözülmüş hem toparlanmış, hem kırılmış hem çelikleşip-haslaşmış, hem de varoluş hakikatleri ile gelecek kaygıları arasında kalan kızları anlamamız için kelimeden kelimeye Hz. Hacer anamız gibi koşturmuştur.Yıldız Ramazanoğlu, İkna Odası

İkna odaları nasıl kuruldu?

Tam da burada “İkna Odaları” gerçeğini bir kez daha hatırlatmakta fayda var. Bilindiği gibi İstanbul Üniversitesi 28 Şubat sürecinde 1998 yılında başörtülü öğrencilerin okula başı açık olarak girmelerine ikna etmek için 8 metrekarelik bir oda oluşturmuştu.  Mağdurlar somut bir delil olmadığı için bu odalar için dava açamadı. Zaten başlı başına bir hukuksuzluk olan başörtüsü yasağı ile uğraşmaktaydı zira her biri.

O dönem İÜ rektör yardımcısı olan Nur Serter, Kasım-2010’da bir gazeteye verdiği bir röportajda da ikna odasındaki görüşmelerin tümünü kayda aldığını itiraf etti. Serter'in "Kendimi hukuk karşısında korumak için kayıtları aldım. Zamanaşımına uğradığı için de imha edeceğim" ifadeleri, mağdurları harekete geçirdi ve baız mağdurlarca hukuki girişimler başlatıldı.

YÖK ise İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'nden döneme ait doküman ve kayıtları istedi. Ancak üniversite, o dönemde rektör yardımcısı olan Serter'in, video kayıtlarını kendi arşivine aldığı için YÖK'e ellerinde herhangi bir belgenin olmadığını söyledi ve Nur Serter'e bir yazı göndererek söz konusu kayıtları istedi. Rektörün kayıtları istediği yazısına Serter, "Videoları o insanlara saygı duyduğum için vermeyeceğim, rektör de herhangi bir soruşturma açamaz." cevabını verdi. Serter'in milletvekili dokunulmazlığı sebebiyle ifadesi alınamadı ve dava açılamadı. Serter, Mart-2012’de de kendisiyle yapılan bir TV programında kayıtların bozulduğunu, birbirine yapıştığını ama atmadığını söyledi.

Yıldız Ramazanoğlu, İkna OdasıBu kitap bir delil, bir fotoğraf, bir belge olduğu kadar…

Yıldız Ramazanoğlu’nun İkna Odası kitabını okurken içimden sürekli “olan biteni çok sakin, kırmadan, incitmeden anlatmaya çalışmış” dedim. Bu kadar hukuksuz ve saçma bir uygulamayı bu denli incelikle anlatmasına anlam veremedim hatta. “Şöyle ceberrut bir manifesto, yumruk gösteren kelimeler, sloganlar, kızgın laflar olmalıydı” dedim.

Şimdi düşününce “iyi ki de öyle yazmamış” diyorum. Kırmadan, incitmeden, insanî bir dil üreterek sadece dindarları değil, din ile mesafeli olanları da belirli bir düzleme çekip insan ruhu üzerine kafa yordurarak ilerlemiş yazar. Öyle olmasaydı edebiyatın her insanı kavrayan yönü eksik kalırdı. Kitap eksik kalırdı.

Bu yüzden bu kitap bir delil, bir fotoğraf, bir belge olduğu kadar bir empati çağrısıdır aynı zamanda. Anlamaya çağırmaktır. Meselenin sadece baş açıp kapatmak kadar yüzeysel olmadığını birilerine anlatma çabasıdır.

Ve bu kitap kütüphanemizde olmalı, kadim bir yara gibi ara sıra açılıp sızı vermelidir.

Ayşegül Genç yazdı

YORUM EKLE