Hüsn ü Aşk neden yazılmış?

Hüsn ü Aşk, tasavvufî derin anlamlarla yüklü olmasının yanında yalın bir aşk hikayesi olarak okumak isteyenler için de oldukça lirik bir eser.

Hüsn ü Aşk neden yazılmış?

Leyla ve Mecnun, Yusuf u Züleyha, Hüsrev ü Şirin ve Mevlânâ’nın Mesnevi’si gibi pek çok şaheser, mesnevi edebiyatının büyük ve başarılı örnekleri kabul edilir. Gazel ve kasideninHüsn ü Aşk yanında mesnevi türü klasik edebiyatımızda çokça tercih edilir. Uzun yazıya elverişli oluşu ve her konuda yazılabilirliği bu tercihin göze çarpan sebeplerinden sayılır. Daha sonraları mesnevi türünde eser verilmeye devam edilse de Türk edebiyatının son büyük mesnevisi ise 18 yy.’a rastlar. Şeyh Galip tarafından kaleme alınan Hüsn ü Aşk klasik Türk edebiyatıyla ve özel olarak mesnevi edebiyatıyla ilgilenenler için okunmadan geçilemeyecek büyük bir eserdir.

Şeyh Galip: “Âfet bana itibar-ı amme”

Şeyh Galip de “sanat için sanat” der ve eserin kaleme alınış sebebini söylediği sebeb-i telif bölümünde, “âfet bana itibar-ı amme” yani “halkın beğenisi benim için felakettir” diye açıkça söyler. Ona göre büyük şairin söylediği öyle hemen anlaşılmaz. Sözden çok manadır sanatkârın söylediği. Şair, halkın anlayacağı dilden istese de konuşamaz, her zaman üst perdeden konuşur. Hatta Şeyh Galip yine bu bölümde, “keşke ben de bu kadar basit konuşabileydim” diye kinayeli bir yakınmada bulunur.

Ah Min'el Aşk -Ahmet Zeki YavaşHüsn ü Aşk neden yazıldı? Hayrabat çalıntı mı?

Şairler o devirde sohbet meclislerinde toplanıp sanat, şiir ya da güncel olaylar hakkında konuşur, tartışırlar. Bunun yanında bugün de olduğu gibi ürünleri üzerinden birbirleriyle münakaşa etme fırsatını da elbette kaçırmazlar. Şeyh Galip’in anlattığına göre, bir gün kendisi bu meclislerden birine konuk olur. Bu dostlar meclisinde şiirden anlayan büyük ustalar ve gençler bazen bir başka divan şairi Nabi’nin Hayrabat adlı eserini okurlar ve onu överler.

Ancak bu durum Şeyh Galip’in hoşuna gitmez; zira ona göre Nabi o kadar büyük övgülere değecek bir şair değildir. Bu eseri ondan çok daha iyi olduğunu ispatlamak için yazdığını defalarca belirtir. Nabi’nin müstehcen konulardan bahsetmesini doğru bulmaz ve böyle özel mevzuları eserine taşımanın erlik olmadığını söyler. O kadar ileri gider ki Nabi’nin eseri olan Hayrabat’ı “çalıp çırpma bir eser” olarak niteler ve kusurları olsa da ondan çok daha mükemmel bir eser ortaya koyacağını haber vererek bu bölümü bitirir.

Ah Min'el Aşk
Ah Min'el Aşk
Ah Min'el Aşk
Görselleri büyütmek için üzerini tıklayınız

Güzelliğin ve aşkın hikâyesi

Şaheser niteliği kazanmış bu büyük mesnevide Hüsn (güzellik) ve Aşk’ın hikâyesi anlatılır. Onlar Muhabbetoğulları kabilesinde dünyaya gelir ve güzellikleriyle bütün görenleri büyülerler. Onlar doğmadan önce bir dert kabilesi olan Muhabbetoğulları’nın yüzü onların gelişiyle gülmeye başlar. Bu iki eşsiz çocuğu daha küçük yaşta birbirlerine nişanlarlar.

Biraz büyüdüklerinde Edeb Mektebi’ne giderler. Hüsn ve Aşk’ın mektepteki hocaları Çılgınlık Mollası kimsenin sözüne kulak asmayan, kendi bildiğinden şaşmayan ve olmayacak işlere kalkışan bir hocadır. Bu iki çocuğun hocası Çılgınlık Mollası olunca klasik edebiyatımızdaki aşk geleneği bile değişir ve önce Hüsn’ün kalbine aşk düşer. Erkek kahraman yerinde olan Aşk ise bu durumdan habersizken imdada Sühan yani “söz” yetişir. Hüsn’e bir mektup yazmasını ve derdini anlatmasını öğütler. Aşk, Hüsn’ün kendisine yazdığı bu müthiş mektubu okuyunca içindeki gizli aşk açığa çıkar ve hemen bir cevap yazar.

Ancak işler böyle sorunsuz gitmez ve Hüsn’ün dadısı İsmet ortaya çıkar. Hüsn’e ağır davranmasını, bu aşkın içinde bir sır olarak kalmasını, hiç vuslata ermemesini tenbih eder. Ancak Aşk, lalası olan Gayret ile birlik olur ve Hüsn’ü kabileden ister. Şimdi Aşk’ın önüne yeni bir zorluk getirilir, bu zorluk Aşk’ın aşkını ispat etmesidir. Aşk, kabilenin isteği doğrultusunda zorlu bir yolculuğa çıkar. Devler, cadılar, korkunç yollar, ormanlar, gecenin ve kışın zorlukları, gam harabelerinde kalış… Aşk, bütün bunları yanından hiç ayrılmayan lalası Gayret ve her zor durumda imdadına yetişen arabulucu ve kurtarıcı Sühan’la aşar.

Aşar ama vuslat yine olmaz. Vuslat için tek bir yol vardır, o da Aşk’ın Kalb Kalesi’ne gitmesidir. Kalb Kalesi’ni bulup oraya girdiğinde artık bütün yollar açılır ve Hüsn’ün sarayına varırlar. Bütün bu engelleri aştıktan sonra Gayret, Hayret, İsmet, Sühan, Çılgınlık Mollası hepsi beraber olup Aşk’ın yanında dururlar. Ancak Aşk hâlâ Hüsn’ün yüzünü görememiştir. Bu gizli sırrı açmak da Sühan’ın işidir: Aşk, uğruna bunca belaya daldığı Hüsn’ün kendisi olmuştur. Ona öyle bir kavuşmuştur ki artık ‘birlik’ olmuşlardır. Aşk aslında Hüsn’dür, Hüsn aslında Aşk’tır.

Ah Min'el AşkSadece tasavvufî bir eser değil

Bu büyük mesnevi, tasavvufî derin anlamlarla yüklü olmasının yanında yalın bir aşk hikayesi olarak okumak isteyenler için de oldukça lirik bir eser. Hüsn ü Aşk tasavvufî yanıyla ön plana çıkmış olsa da okuyucunun gözünde fantastik dünyayı çok başarılı biçimde canlandırıyor, büyüleyici manzaralar sunuyor; şairin mahiyeti, sözün gerekliliği gibi konulara değinmesiyle poetik bir eser olma özelliğini de kazanıyor.

Okumak istersenizMuhammed Nur Doğan

Metnin bugünkü harflerle okunuşu, günümüz Türkçesi ve mesnevinin el yazması metninin bulunduğu çalışma Prof. Dr. Muhammed Nur Doğan tarafından yapılmış olup güzel bir baskıyla okura sunulmuş durumda. Yalnız günümüz Türkçesi’ne çeviri çalışması gibi duran bu eser parantez içindeki ilaveleri ve sayıca da çok olan zengin dipnotlarıyla şerhe daha yakın bir çalışma. Hüsn ü Aşk iyi bir okuyucunun asla ıskalamaması gereken bir kitap.

Zeyneb İlhan Edeb Mektebi’nden bildirdi

YORUM EKLE
YORUMLAR
mecnun
mecnun - 13 yıl Önce

fuzuliyle şeyh galible nazan bekiroğlunu ve iskender palayı nasıl kıyaslarsın hüseyin, olur mu? olmaz tabiki..

halime
halime - 13 yıl Önce

Şeyh Galip edebiyatımızın ikinci büyük mesnevisidir aynı zamanda. Klasik mesnevilerimizin aksine bir yön vardır Hüsn ü Aşk'ta. Tasavvufi yönü olmakla birlikte apaçık bir aşk hikayesidir. Neyse lafı uzatmayalım, güzel haber...

Hüseyin
Hüseyin - 13 yıl Önce

Aşk'ın ne olduğunu bilmek için Şeyh Galip ve Fuzuli gibi tasavvuf üstadlarının yanında; İskender Pala ve Nazan Bekiroğlu gibi divan yazarlarının eserlerinin de okunması gerekli. Maşukunda bulduğu şeyleri bu kitaplarda bulanlar gerçek mutluluğu elbette ulaşcaktır.

banner36