Hindistan, Anadolu’ya oldukça uzak… Haber değeri dışında bir olayla karşılaşmadığımız sürece pek ilgilendiğimiz bir ülke değil. Oysa Halifeliğin Osmanlı’ya geçmesinin ardından Hindistan’ın, içinde bulunduğumuz coğrafya ile ilişkileri gayet güçlüydü. Bu ilişkilerin varlığını bize anlatan ne yazık ki fazla bir kaynak yok. Belki de en önemli kaynak, Bilecik Üniversitesi rektörü Prof. Dr. Azmi Özcan’ın bizzat bu coğrafyaya ve İngiltere arşivlerine gidip kaleme aldığı Pan-İslamizm/ Osmanlı Devleti- Hindistan Müslümanları ve İngiltere (1877-1924) kitabıdır. Kitap, bize Hindistan Müslümanları- Osmanlı ilişkileri, Cumhuriyetin ilk yıllarında ülkemizdeki değişimle ilgili Hintli Müslümanların bakış açısını aktarıyor.
Özcan, Osmanlı Devleti ile Hindistan Müslümanları arasındaki ilişkilerin Fatih Sultan Mehmet döneminde başladığını, fethin hemen ardından Hindistan Müslümanlarının elçiler vasıtasıyla, Fatih’e mektuplar ve hediyeler gönderdiğini aktarıyor. (S.5) Yavuz Sultan Selim’in Ridaniye seferinin ardından halifeliğin Osmanlı’ya geçmesiyle Hindistan-Osmanlı ilişkileri hızlı bir şekilde ilerledi. (S.6) Fakat yazar, 16. yüzyılda İspanya ve Portekizler’in etkinliğinin Coğrafi Keşiflerin yapıldığı dönemde Orta Asya’ya kadar uzandığını, bu dönemde Hindistan Müslümanlarının da Kanuni Sultan Süleyman’dan yardım istediğini bize hatırlatıyor. (S. 10) Kanuni ilk etapta 2000 kişilik ilk donanmayı 1531’de Diu’ya gönderdi. Ardından önemli miktarda donanma daha sevk etti bu Müslüman coğrafyaya. Özcan, sefer sürecinde ve sonrasındaki düzensizlik nedeniyle Osmanlı’nın Hint Deniz Seferlerinin başarısız olduğunu, fakat Halifenin yardım sürecindeki istekliliğinin Hindistan Müslümanlarını Osmanlı Devleti’ne daha çok bağladığını söylüyor. (S.12)
Tüm İslam dünyasında en çok yardımı gönderen Hintli Müslümanlar oldu
Azmi Özcan’ın belirttiğine göre, 3. Selim döneminde Hindistan artık daha farklı bir konumda. Zira bu coğrafyada artık sömürge amaçlı İngiltere var. İngiliz sermayesinin etkili olmaya başladığı bu coğrafyada, İngilizler Osmanlı sultanında Halife sıfatıyla Tipu Sultan’a işlerini kolaylaştırmaları adına bazı nasihatlerde bulunmalarını istedi. Azmi Özcan, her ne kadar Osmanlı’nın -zayıflamış olsa da- Hindistan Müslümanları üzerinde ciddi bir nüfuzu olduğuna dikkat çekiyor. (S.20)
İlerleyen yüzyıllarda İngiliz sermayesinin etkinliğiyle birlikte İngiliz kültürü de Hindistan’da etkili olmaya başladı. 1836’da Hindistan’da İngilizce resmi dil ilan edildi. (S. 22) Kültürel çalışmalar ve misyonerlik kapsamında çok sayıda okul açıldı. Kitapta yazarın vurguladığı önemli hususlardan biri de İngiltere’nin, Hindistan’daki egemenliği arttıkça, Hintli Müslümanların cahil ve bilgisiz kalması yönünde adımlar atmasıdır.
19. yüzyıl Osmanlı Devleti’nin dağılma dönemine tekabül etmekte… Özellikle Rusya’nın sıcak denizlere inme politikası çerçevesinde Rus- Osmanlı savaşları var. Peki, bu dönemde Hintli Müslümanların tepkisi ne olmuş? Yazara göre Hintli Müslümanlar bu dönemde halifeye bağlılık gösterip, aralarında topladıkları 124,843 Osmanlı lirasını başkente savaş yardımı olarak gönderdi. Özellikle kadınlar mücevherlerini satıp, Osmanlı adına düzenlenen kampanyaya destek olmaya çalıştı. Tüm İslam dünyasında en çok yardımı gönderen Hintli Müslümanlar oldu. (S.90) Yazarın bu noktada dikkat çekmeye çalıştığı nokta, Hintli Müslümanların Halife’ye gönderdiği maddi yardım değil. Yazar, bu savaş döneminde Hindistan’da yaklaşık 6 milyon Müslümanın açlık ve kuraklıktan hayatını kaybettiğini ve buna rağmen Osmanlı’ya yardımlarına devam ettiklerini belirtiyor.
Talat Paşa'ya ne yazdılar?
Yazar, 2. Abdülhamit’in tahttan indirildiği döneme kadar Hintli Müslümanlarla Osmanlı ilişkisinin İslamcılık vurgusu çerçevesince iyi olduğuna değiniyor. Fakat İttihat ve Terakki’nin iktidara geçmesiyle bu ilişkiler bozuldu. (S.120) Hintli Müslümanların İTC’ye ve politikalarına şüpheyle yaklaşması İngilizlerin hareket alanını her anlamda artırdı. Fakat Özcan, bu şüpheci yaklaşımın ilişkileri kesmediğine, hatta 1911 Trablusgarp Savaşı’nda Hindistan Müslüman Birliği’nin tüm İtalyan mallarının boykot edilmesi çağrısında bulunduğuna ve bu çağrının da karşılık bulduğuna dikkat çekiyor. (S. 172) Azmi Özcan, kitabında Hintli Müslümanların Balkan Savaşlarında isebu coğrafyaya bağlılığını anlatan bir hikâyeyi okurlarıyla paylaşıyor. Hintli Müslüman bir anne, Osmanlı Devleti’ne yardım etmek için yeni doğmuş bir bebeğini satışa çıkarıyor. (S. 192)
Dünya savaşında ise Hintli Müslümanların tavrını dönemin ileri gelenlerinden Muhammet Ali ve Dr. Ensari belirledi. Bu önemli isimler Talat Paşa’ya bir mektup gönderdi: “Durumu büyük bir dikkatle değerlendirdikten sonra, eğer Türkiye tarafsız kalmaz ise sonucun Türkiye ve bütün İslam dünyası için bir felaket olacağına inanıyoruz. Sizden savaşa karar vermeden önce bin defa düşünmenizi diliyoruz. İngiltere ile Türkiye arasında bir savaş olursa, biz de çok acınacak bir durumda olacağız.” (S.225) Yazar, bu mektubun İngilizlerin bölgedeki kesin hâkimiyetini gösterdiğine işaret ediyor.
Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı Devleti Mondros Ateşkes Antlaşması sonrasında işgale uğradı. Yazar, bu dönemde de Hintli Müslümanların Mustafa Kemal’in yardım içeren mektubunun ardından boş durmayıp kendi aralarında para topladıklarını, bu parayı Anadolu’ya gönderdiklerini hatırlatıyor. Peki, Halifeliğin kaldırılması sırasında Hintli Müslümanların tepkisi ne oldu? Halifeliğin kaldırılmasına karşı çıkan Hintli Müslümanların bir kısmı Mustafa Kemal’in halife olmasını istedi. Bununla ilgili çeşitli görüşmeler de yapıldı. Lakin Mustafa Kemal buna karşı çıktı.
Sonuç olarak, yazar, Hintli Müslümanların bu coğrafyayla ilişkisinin Osmanlı’nın yükselme dönemiyle başladığını ve günümüze kadar azalarak devam ettiğini okurlarıyla paylaşıyor. Özcan bunu yaparken arşiv belgelerini eklemeyi ihmal etmemiş. Bu tarihsel süreç içindeki Hindistan Müslümanlarını merak edenler için oldukça önemli bir eser.
Sedat Palut