Öyle zamanlarda yaşıyoruz ki, pek çok şeyi sorun haline getirebiliyoruz. Pek çok şey sorun olarak karşımıza çıkabiliyor. İnsan olmak böyle bir şey galiba. İnsan elinin değdiği ve insanın başrolde olduğu her yerde, bir sorunla karşılaşmamız artık normal bir şey. Bazen, sorunun asıl sebebinin kendisi olduğunu fark edemez insan. Hani şair diyor ya: “Ben Leylam’a gidiyorum, çekil önümden Leyla!” Leyla’ya kavuşmanın birinci şartı leylamsılardan kurtulmak olduğu gibi, gerçek insan olabilmek ve kalabilmek de, bütün bu insansızlıkları bertaraf etmeyi gerektiriyor.
Niye bunları söyledik şimdi? Bu cümleleri kurmakta tek suçlu (!) ben değilim elbette. Yazar Yavuz Köktaş, İnsan Yayınları arasından bu yılın başlarında yayınlattığı Günümüz Hadis Problemleri kitabında o kadar çok soru ve sorundan bahis açmış ki, okuyanın aklına ister istemez yukarıdaki düşünceler hücum ediyor. Okkalı bir eserle baş başa olduğumu söylemeliyim herşeyden önce. Hadis ve sünnet gibi çok fazla karara bağlanılmayan, hatta abartmak gibi olmasın ama, kanayan yara haline gelen bir hususta düşünce geliştirmek ve kalem oynatmak, hayli cesaret gerektiren bir davranış. Tebriğimizi sözlerimizin başında etmemiz acelecilik olarak görülmesin lütfen. Yazarın bu eserle birlikte, yine hadis içerikli, hadislere adanmış Güncel Hadis Yorum ve Tartışmaları (Rağbet Yay.), Hadis ve Sünnette Oryantalist Yaklaşımlar & İddialar ve Gerçekler (İz Yay.), Hadislerin Anlaşılmasında Yöntem Tartışmaları (Rağbet Yay.), Hayata Dair 40 Hadis 40 Yorum (Rağbet Yay.) gibi kitap çalışmaları da vardır.
Sahte değil asıl ilaç tam da yanı başımızda duruyor
Hadis ve sünnet konuları tarih boyunca hep tartışıla gelmiştir. Genel anlamda bir mutabakat sağlandığı söylenemese de, Allahü Teâlâ’nın Resul’ü biricik örneğimiz ve öğretmenimiz Muhammed aleyhisselatu vesselamın söz, fiil, takrir ve tasdiklerinden müteşekkil olan hadis ya da sünnet; yaralarımıza merhem, karanlıklarımıza ışık, soğuklarımıza sıcacık soluk, darlıklarımıza genişlik, sorunlarımıza çare, sorularımıza cevap ve ölümlerimize dipdiri hayat olmuştur, olmaya da devam etmektedir. İyi niyetler eşliğinde yapılmış olsa da, kimi batı ve bataklıklı fikir ve düşüncelerin oluşturduğu kişisel gelişimcilikler, maalesef Resul sözlerini, sadra şifa olan hadisleri es geçerler.
Vahyin gören gözü, işiten kulağı, yürüyen ayağı, tutan eli ve haykıran sesi olan Resulullah’ın, hayatlara hayat veren düsturlarından habersiz ve kanaatsizce Müslüman mahallesinde salyangoz satmak ne büyük talihsizlik! İnsanların yaşamlarını direkt etkileyen hadisler ve onun vücuda gelmiş hali olan sünnet, başka arayışlara girmeye ihtiyaç bırakmaz. Çocuk eğitimi, psikoloji, yalnızlık, bireycilik, stres, bunalım, üretim, tüketim, aile gibi olgular çağımızda çözüm bulmakta zorlanılan konulardır malum. Bu sorunların çözüm sürecinde insanlar ve özelde Müslümanlar, kişisel gelişim kitaplarına ve uygulamalarına gitmeden evvel, kendi inançlarını resmeden, barış ve selamet yolundan doğan hadislere başvurmayı başarabilseler; Allahü Teâlâ’nın izniyle ortada sorun namına bir şey kalmayacaktır.
İşte, bütün bu hayatîliklerin bamteline basan hadislerin, günümüzde problemleşmiş hallerini masaya yatıran, sorulara cevaplar bulmaya/vermeye çalışan kıymetli bir eser var kalp atışlarımızı hızlandıran. Tamamen usûl, tarih, anlama ve literatür çerçevesinde gelişen ve toplam seksen yedi soruya cevaplar aranmış bir kitap. Hepsi de, günümüzdeki hadis problemlerini kapsayıcı nitelikte. Yani bugünü ve bizi ilgilendirmezlik yok bu çalışmada. Samimice kucaklanmayı hak ediyor yani kısaca. Ve genelde de, günümüzde sıkça sorulan ve hadislerden şüphelenmenin getirdiği nedenlerden ötürü oluşan iddiaları kapsıyor diyebiliriz kitap için.
Hadis ve sünnetin güncelleşmesi en önemli sorundur
İçinde neler mi var? Öncelik, haklı olarak, sünnet ve hadis hakkında genel bilgi sahibi olunmaya, sahabeyi ve sünneti tanıtmaya verilmiş. Sonrasında ise, sahih hadisten Kur’an ve hadisin anlaşılmasına, kutsî hadisler meselesinden hadis kitaplarının değerine, metin tenkidi meselesinden zayıf hadislerin desteklenmesine, hadisleri anlamadaki yöntemlerden sünnetin bağlayıcılığına, hadislerin sıhhatini belirlemeden hadislere hüküm verme ve içtihad meselesine, Buharî’den Ebu Hanife’ye hadis bilgisine, sünneti inkâr edenlerin iddialarından hadislerin sıhhatine ve sayısına, sayım metotlarına kadar aklımıza gelen ve gelmeyen daha nice hususlar irdelenmiş, çözüme ulaştırılmaya çalışılmış.
Sorular çerçevesinde ele alınan konuların her birinin kendi içinde büyük önem arz etmesinin yanında, bizim öne çıkarmak ve dikkat çekmek istediğimiz nokta, geçmişin hadis yorumlarını yenileme ve hadisleri zamana uyarlama mevzusudur. Yazarımız Köktaş, bu bölümlerin üzerinde uzunca durmuş ve iyi de etmiş tabi, böylece bizim de dikkatlere sunmamıza vesile olmuştur. Günümüzde, hadisleri yorumlamada sosyolojik açıklamalardan yararlanılması gerekir. Bu durum, hadislerin hayatiyet kazanması açısından vazgeçilmezdir. Hadislerin, insan ve toplumla ilişkisini kurmak için sosyal izahlar, yorumlar çok ama çok önem arz eder. Başka bir deyişle, hadisin güncelleştirilmesi olan bu hadis-sosyoloji ilişkisi, iki noktayı gün yüzüne çıkarıyor: biri, geçmişte yapılan yorumların, o günlerin tarihsel ve kültürel şartlarından izler taşıması; bir diğeri de, hadislerin mevcut yeni durumlar için yeniden değerlendirilmesi, yorumlanmasıdır.
Hadislerin güncelleştirilmesi demek, hadislerin çağdaş ve de çarpık olan değerlere uydurulması, çağdaş birtakım uygulamaların meşru hale getirilmesi demek değildir. Bu söz şunu muhteva eder: Hadislerin güncel ve kültürel sorunlara nasıl işaret ettiği ortaya konulmalıdır. Tabi buradaki sorumlulukta en büyük pay, hadis yorumcularınındır. Çünkü kültürel, tarihsel şartlarda yaşayan ve sorunların içinde olan odur. Bu sorunlara çözüm bulmak da onun görevidir. İşte tarih boyunca hadis yorumcularının Rasulullah’ın muradını tespit ettikten sonra, ayrıca, “Hadiste şu vardır, hadisten bunu çıkarmak mümkündür, hadis şuna işaret etmektedir…” şeklinde dikkat çektikleri anlamlar, hâlihazırdaki sorunlara bir cevap teşkil edecek niteliktedir.
Peygamberin örnekliğini hayatımıza uygulamak gerekiyor
Yazarımıza göre, hadislerin bilgi, kültür ve tarih açısından değerlendirilmesi onları sadece fıkhın, ahkâmın değil; her türlü bilginin, diğer bir ifadeyle, kültür ve medeniyetin kaynağı olarak görmek bakımından dikkate değerdir. Ve aynı zamanda, hadislerin bilgi, kültür ve tarih açısından değerlendirilmesi, her zaman ve mekân için, onları aktüelleştirmek ve güncelleştirmek açısından da önemlidir. Bunları göz önünde tutarak, hadisleri günümüze taşıyan, günümüz için yorumlayan hadis yorumcusu, aslında böyle yapmakla, onlara yaşanılabilirlik kazandırdığının da farkında olsa gerektir. Bu farkındalığı yalnızca yorumcu yaşamıyor, haliyle hadislerden faydalanan tüm Müslümanlar da bundan nasiplenmiş oluyor. Hadisleri tarihe, söylendikleri güne, zamana ve şartlara hapsetmemek bu oluyor galiba.
Değerli yazarımız, bu konuyla ilgili kitabında birçok örneğe yer vermiş. Özellikle de Erkam Yayınları’nın kanatlarını gererek yayınlamaya devam ettiği, M. Yaşar Kandemir, Raşit Küçük ve İsmail Lütfi Çakan tarafından hazırlanan sekiz ciltlik Riyazu’s-Salihin Şerhi’nden oldukça fazla yararlanmış. Yazarın verdiği örnekler, hadislerin zamanımızda yer bulması, bugüne uyarlanması meselesini açıklığa kavuşturuyor. Biz, bunlardan sadece birini kısa olarak verirsek maksat hâsıl olacaktır: Sabit el-Bünani’nin rivayet ettiğine göre Enes b. Malik, ona şunları söyler: “Ben çocuklarla oynarken Rasulullah (sallalahu aleyhi ve sellem) yanıma geldi, bize selam verdi ve beni bir işe gönderdi. Bu sebeple annemin yanına geç döndüm. Eve varınca annem, ‘Niye geç kaldın?’ diye sordu. ‘Rasulullah bir işe göndermişti, onun için geciktim,’ dedim. Annem, ‘Neymiş o iş?’ diye sorunca, ‘Bu bir sırdır!’ dedim. Bunun üzerine annem, ‘Rasulullah’ın sırrını kimseye söyleme o zaman!” dedi. (Müslim, Fezailü’s-Sahabe)
Örnek hadisimiz bu. Şimdi, bu hadisten günümüz için son derece önemli olan şu sonucu çıkarabiliyoruz: Anneler, yavrularını eğitirken, Ümmü Süleym’in yaptığı gibi, onların şahsiyetine değer vermeli, sırlarına saygı duymalı ve onlarda gördükleri güzel davranışları takdir etmelidirler. Ne kadar öğüt verici bir numunelik değil mi?
Böylesi örnekler kitapta o kadar çok verilmiş ve yerli yerinde kullanılmış ki, inanın sizler de benim gibi hayran kalacaksınız. Başından sonuna değin, ilmî bir çalışmayla hemhal olmak, okuyucu için onur verici bir güzellik gerçekten. Günümüzün nabzını iyi tutan, meselelerimize yapıcı yönden yaklaşan, toplumu alakadar eden hususları bir terzi misali gergef gibi işleyen ilim adamlarımızın varlığı; geleceğe umutlu ve hayırlı bir pencereden bakmamıza vesile oluyor. Özellikle hadis gibi, tartışmaya açık ve hatta inkâr derecesine kadar götürülen bir konuya ışık tutmayı gündemine almak, bir kez daha takdir edilesi davranıştır.
Yazarın da ifade ettiği üzere, bu çalışmayla hadis ve sünnetle ilgili gündemde olan, merak edilen sorulara kısa ama doyurucu cevaplar vermenin gayesi güdülmüş. Okuyunca, yazarın bu güttüğü gayesini yerine getirmede büyük oranda başarılı olduğu hissedilecektir. Sizlerin de büyük ihtimalle, cevaplanmasını arzuladığınız sorularınızın çakıştığı bölümler olacaktır bu eserde. Tavsiyesi bizden, gereğini yapması ise sizdendir.
Fatih Pala yazdı