Günlüklerinde huzursuzluğunu yazmış E. Ionesco

Eugéne Ionesco’nun 'Günlük' adlı eseri, birçok açıdan türdeşleri arasında farklılıklar gösteren önemli bir eser. Mustafa Uçurum yazdı.

Günlüklerinde huzursuzluğunu yazmış E. Ionesco

Günlükler, hafızamızı tazeleyen kayıt defterleri gibidir. Hızla akıp giden zaman içerisinde bir anlık durup baktığımız, gözümüze çarpan yaşanmışlıkların bir kesitidir aslında günlükler. Tarihe düşülen notlar, yaşanan tüm gelişmelerin yanında geçmişin içimizde tuttuğu yeri sağlamlaştırması adına önemli kayıtlardır.

Günlük yazma, insanlık tarihi kadar eskidir diyebiliriz. İnsanlar tarih boyunca yaşadıklarını kaydetme gereği hissetmişlerdir. Bunu bazen günü gününe kaydederek yapmışlar, bazen de bir anı tadında notlarla geleceğe aktarmışlardır.

Bilim, sanat ya da siyaset dünyasından söz sahibi kişilerin yazmış olduğu günlükler yaşanan döneme ait bir belge niteliği de taşıdığından daha bir önem kazanmaktadır.

Cümle Yayınları arasında çıkan Eugéne Ionesco’nun Günlük adlı eseri, birçok açıdan türdeşleri arasında farklılıklar gösteren önemli bir eser. Eserin çevirisi Halil Can tarafından yapılmış. Bir ruh halinin gün gün satırlarına yansımasının bir belgesi Ionesco’nun günlükleri.

Uyumsuz bir yazarın huzursuz hayatı

Eugéne Ionesco, uyumsuz tiyatronun dünyadaki en önemli temsilcisi. Hayatın en uyumsuz, tutarsız yanlarını sahneye yansıtmasıyla meşhur bir isim. Cümle Yayınları, tiyatrolarıyla tanınan Eugéne Ionesco’nun günlükleriyle buluşturdu okuyucuyu.

Kitabın giriş yazısında Muhsin Mete, kitabın çevirmeni Halil Can hakkında da bizlere bilgi veriyor. Çevirmenin hayatı da aslında bir kitaba konu olacak kadar ilginçliklerle dolu. İçine kapanık, giyim tarzıyla bile kendini çevreden saklayan biri Halil Can. Muhsin Mete, tanıştığı, görüştüğü Halil Can’ın kusursuz çevirisini okuyunca onun ne zaman hangi şartlarda böylesine ustaca Fransızca öğrenmiş olmasına da şaşırdığını belirtiyor. Yayınevi,uzun yıllar öncearamızdan ayrılan Halil Can için de bir anı kitap olmasını istemiş bu çalışmanın.

Eugéne Ionesco, Romanya’da doğar ama annesi Fransız olduğu için Fransa’ya daha bağlıdır. Adını bile bu bağlılığın bir sonucu olarak değiştirir. Edebiyat çevreleri tarafından Fransız olarak bilinmesinin sebebi de bu yüzdendir.

Yazar huzursuz bir hayat sürmektedir. Yaşadıklarından hoşnut değildir ve bu yazdıklarına da yansımaktadır. Yazma eylemini bile zoraki bir eylem olarak görür. Baştan sona ilginçlikler kitabı olan Günlük’te, yazarın okuyucuyu şaşırtan açık yürekli sözlerine de rastlıyoruz. “Yazmak” üzerine düşüncelerini de sıralıyor yeri geldikçe. Yazmaktan çok da hazzetmediğini söylüyor. “Anlatımın Bunalımı” bölümünde anlatmak, paylaşmak ve yazmak üzerine düşüncelerini öğreniyoruz Eugéne Ionesco’nun. Huzursuz ruh hali burada da kendini belli ediyor. Yazmak istemeyen, ölümden korkan, hayattan korkan ama her şeye rağmen yazıya sığınan bir tedirgin ruh ile tanışıyoruz. Yaşamak için yazmak vurgusunu sık sık yapıyor yazar.

Her şeyiyle farklı bir günlük

Günlüğün sayfalarını çevirdiğimizde görüyoruz ki farklı bir günlük var karşımızda. Yazar, günü gününe tutmamış günlüğünü. Hatta yazdığı günler ve tarihler de yok. Okuyucular farklı bir güne geçildiğini birkaç sözcüğü büyük harflerle başlayan paragraflardan anlıyor.

Yazar, çocukluğundan bazı olayları anlatıp, yaşadıklarının üzerinde çocukluğunun etkisini göstermek istiyor. Bu da yazarı daha yakından tanımamız için bize rehberlik ediyor.

Eugéne Ionesco’nun günlüğüne rüyalar kitabı da demek mümkün. Sürekli bir rüya hali var günlükte. Rüyaların yorumlarını da yapıyor Ionesco. Karşımıza gerçeküstücü bir yazarın rüyaları ve bunlara yaptığı yorumlardan oluşan farklı bir günlük de çıkmış oluyor. Her rüya aslında yaşamdan bir kesitle de kesişiyor birçok yerde.

Yaşadığı dönemin olaylarına da yer veriyor Eugéne Ionesco. Fransa’ya sonsuz bir bağı olsa da sömürüler konusunda yazarın içi hiç de hoşnut değil. Savaşlar, ezilenler, yok olan insanlık yazarı derinden etkiliyor. “Ben kendi dertlerimle uğraşırken” diyerek başladığı günde açlıklardan, savaştan, empereyalizmden, küresel güçlerin dünyayı esir almasından bahsediyor. Daha sonraki günlerde de insan ölümlerinden Habil ve Kâbil’den başlayarak yaşadığı üzüntüyü dile getiriyor. 1909’da doğup 1994’te ölen Eugéne Ionesco’nun birçok savaşa, sömürgeye şahit olduğu düşünülecek olursa savaştan ve insanların ölümünden duyduğu endişe ve rahatsızlık daha iyi anlaşılıyor.

Adını dünya tiyatro tarihine sıra dışı eserleriyle yazdırmış Eugéne Ionesco’yu daha yakından tanımak ve eserlerini hangi ruh hali içinde vücuda getirdiğini öğrenmek anlamında Günlük, önemli bir eser.

Uyumsuz tiyatrodan yine uyumsuz bir yaşam grafiğine Eugéne Ionesco’nun nasıl geçiş yaptığını hayatından kesitlerle öğrenmek için Günlük iyi bir tercih.

Mustafa Uçurum yazdı

YORUM EKLE

banner36