Osmanlı dağılırken ağlayan hikâyeler
Bu kırık dökük hikâyeyi anneannemden dinledim. Geceler ve günler süren bir yolculukla, yüzünü Balkanlardan Anadolu’ya dönmüş binlerce göç hikâyesinden biriydi. Küçücük bir bebek annesinin kollarında; sıcak, soğuk, açlık, hastalık, dâhil olduğu kafilenin kaderini paylaşarak ilerliyordu. Bütün varlıklarını göz eylemiş, gözlerini bir sonraki hedefe kilitlemiş, yürümek yürümek yürümek ihtiyacında bir kafile... Ne bırakılanın kederi ne nereye varılacağın kaygısı…
Düşeni kaldıracak an değil. Yürümek gerek. Yalın ayak, yarı çıplak bu insan enkazına tutunmak… Öyle bir an geldi ki anne, bağrındaki yavrusundan ümit kesti. Bir ağacın altında düşüverdi kundak kollarından. İki kolu iki yanına düştü, hissiz, rüyada gibi yürüdü. Çok gitmemişti ki bebeğinin sesi hayata döndürdü onu. Koştu ve kucakladı. Göğsünün üzerinden ayırmadı bir daha.
Anadolu’da hangi kapıyı çalsak böyle bir hikâye karşılar bizi. Yaşadığı yıllar kadar yürüdüğü yollar okunur yüzündeki çizgilerden. Bembeyaz namaz örtüsüyle buğulu gözlerini silerken, titreyen sesinden bir hüzün hikâyesi dağılır. Geride bırakılanlar, yolda kalıp menzile varamayanlar. Hasretler, hasretler.
Hüsranlar birbiri ardına gelirken acılar katmerlenir. Kaybedilenin hüznü yeni kayıplarla perdelenir. Zamanın yıkımı öyle hızlıdır ki insana, acısını yaşayacak vakti çok görür. Belki de acı, anlatılabilir olmaktan çıkıp sükûtun kollarına böylece terk edilir. Çoğu sustu bu yüzden. Konuşanlar da çok azını söylediler.
Bizler yakın tarihimizin en hazin sayfasını okumadan yaşıyoruz bu topraklar üzerinde. Ninelerimizin hikâyesinden habersiz. Ardımızda neyi bıraktığımızı bilmeden. Sahte zaferlerin ışıkları alırken gözlerimizi, neyi kaybettiğimizi, nasıl olup da yaşayabildiğimizi hiç ama hiç düşünmeden…
Bu kitapları okumalıyız
Vatan evlatları için, bu toprakların hikâyesine kulak verme zamanı geldi de geçiyor. Vefa ve hamiyet sahibi bir evlat olarak Nesime Ceyhan, bu hikâyeleri bir araya getirdi. “Osmanlı Dağılırken Ağlayan Hikâyeler” üst başlığı altında üç eser; Balkan Savaşı Hikâyeleri, Trablusgarp Hikâyeleri ve Birinci Dünya Savaşı Hikâyeleri
Balkan Savaşı Hikâyeleri, 1912-1913 Balkan Harbi esnasında Osmanlı matbuatında yer almış hikâyelerden seçilmiş. Kitapta toplam otuz hikâye yer alıyor. Yazarın önsözü ve Balkan Savaşının hikâyelere yansımasını tahlil eden ikinci bölüm, okuyucu için bakış açısı kazandırıyor.
Trablusgarp Hikâyeleri, 1911-1912 Trablusgarp savaşı sırasında Osmanlı matbuatına düşen yirmi altı hikâyeden oluşuyor. Trablusgarp Savaşı ve savaşın hikâyelere yansımasını ele alan bölüm, hikâyeleri anlamamıza zemin hazırlıyor.
Birinci Dünya Savaşı Hikâyeleri, bu serinin son kitabı. 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı yaşanırken Osmanlı matbuatına yansımış hikâyeler arasından seçilen otuz yedi hikâyeyi barındırıyor. Yine yazarın önsözü ve savaşın hikâyelerdeki yansımasının tahlili kitabı zenginleştiriyor.
Daha binlercesi yazılmalı, unutulmadan!
Osmanlı Dağılırken Ağlayan Hikâyeler, bu toprakların hikâyesini dinlemek isteyenler için kıymetli bir seri. Bunlar matbu olanlar. Binlerce hikâye, kahramanıyla birlikte toprak oldu. Daha binlercesi yazılmayı bekliyor.
Gidenlerin hikâyesi yazılmaya başlandı. Bir de “kalanların hikâyesi” var. Bir gün onların yazılmasını da iştiyakla bekliyoruz.
Hilal Söylemez haber verdi
Benim dedelerim de 1923 de Rumeli'den mübadele ile gelmişler.Ancak ben çok küçük yaşlardayken vefat ettikleri için ben ilk ağızdan o günleri dinleyemedim.Doğrusu olan biteni çok merak ediyorum.İlk fırsatta bu eserleri okumak isterim.