23 Ocak, Mevlid Kandili. Yani Hz. Peygamber’in doğum yıl dönümü. O’na çokça ihtiyaç duyduğumuz bu çağda bir yenilenme bilinciyle O’nu anmamız ve hayatımızın merkezine koymamız için bir vesile. “Kandil geceleri dinde var mı” gibi ciddiyetsiz soruların kuşku rüzgârlarına kapılmadan bu geceyi ihya etmek hepimiz için önemli olacaktır.
Hz. Peygamber sevgisini yüreklerimize nakşeden vesilelerden biri de O’nu anlatmakla onurlanan söz ehlinin yazdıkları ve söyledikleridir. Özellikle de Hz. Peygamber konulu şiirlerdir. Gerek Divan, gerekse tekke ve halk edebiyatımızda bu anlamda çok zengin bir birikim mevcut. Hiçbir Divan’ın naatsız başlamadığını biliyoruz. Ama bunları tek tek bulup okumak imkânsız diye düşünenler için, yeni Türk edebiyatıyla alakalı pek çok çalışmaya imza atan bir bilim adamı (aynı zamanda bir gönül adamı) olan Prof. Dr. İsmail Çetişli Hoca, güzel bir çalışmaya girişti ve ortaya 744 sayfalık bir eser çıktı. Bugüne kadar, pek çok naat antolojisinin yayımlandığını biliyoruz ama Akçağ Yayınları’ndan çıkan Türk Şiirinde Hz. Peygamber adlı bu çalışma daha zengin muhtevası ve inceleme, değerlendirme bölümleriyle şu ana kadar hazırlananların içinde en zengin kaynak durumunda.
Efendimizle ilgili şiirleri okumak ve onlarla aydınlanmak
Öncelikle hocamızı tebrik ederken bu çalışmayı bir kandil gününde/ gecesinde sizlere duyuralım istedik. Üç bölümden oluşan kitabın giriş kısmında “İslam’da Şiir”, “Hz. Peygamber ve Şiir”, “Arap, Fars ve Türk Edebiyatında Hz. Peygamber” başlıklı yazılarla konu hakkında okura bir ön malumat sunuluyor.
Kitabın birinci bölümünde Hz. Peygamber’in kimlik, kişilik özellikleri anlatılıyor. Ardından kutlu isim ve sıfatları ele alınıyor. Peygamberimizin hayatıyla ilgili bilgilerin verildiği bu bölüm, özet bir Siyer-i Nebi özelliği taşıyor.
Kitabın ikinci bölümünde ise Hz. Peygamber’le ilgili olarak yazılan şiirlerin türleri ve bu şiirlerde kullanılan nazım şekilleri hakkında bilgiler yer alıyor. Naattan Miraciye’ye, Siyer’den Şefaatname’ye kadar her tür hakkında yazılmış örneklerden de hareketle geniş bir malumat sunuluyor.
Hz. Peygamber’le ilgili yazılan şiirler, dil ve üslup olarak da incelenmeyi gerektiren metinlerdir. İşte üçüncü bölüm, bu konulara ayrılmış. Yine klasik ve modern örneklerin de verildiği bu bölümü okuyunca, bu anlamda da nasıl zengin bir şiir dünyasıyla karşı karşıya olduğumuzu daha iyi anlıyoruz. Bilimsel kaygının da hiç ihmal edilmediği bu çalışma, zengin bir kaynakçayla tamamlanmış. Diyebiliriz ki konu ile ilgilenen/ ilgilenmeyi düşünen herkes, bu konu ile alakalı merak ettiği, öğrenmek istediği her türlü bilgiye bu çalışma vasıtasıyla ulaşabilme imkânına sahip.
Eser, 1860-2011 yılları arasında verilen eserlerden hareketle yazılmış. Bu şu anlama geliyor. Biz, bu çalışmada hem klasik metinleri hem de çağdaş şiir örneklerini birlikte bulabiliyoruz. Şunu çok iyi biliyoruz. Bizi, Hz. Peygamber sevgisinden başka hiçbir şey bir arada tutamaz. Rahmetin, muhabbetin, şefkatin, hidayetin kaynağı olan efendimizle ilgili şiirleri okumak ve onlarla aydınlanmak, hem insan hem de şair olarak hepimizin en hayati meselesi. İşte bu çalışma önümüze böyle bir imkân sunuyor.
Şiirimizin estetiği bu eserlerde
Bir kez daha belirtelim. Şiir anlayışımız konusunda bugünün şairleri için de yol gösterici bir çalışma bu kitap. Bu yüzden bu manada bir estetik algıya ulaşmamız için de bir imkân sunuyor.
Dün, Yûnus Emre ilahileriyle, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’iyle gönüllere nakşedilen peygamber sevgisi, bir gelenek oluşturmuş ve naat yazmak şairler için bir kutlu amaca dönüşmüş. O’nu anlatmaya çalışan her kalem, pervane gibi bu sevgi ateşinde yanarak olmayı başarmış. Bugün sekülerleşmeden, derinliksiz ve inceliksiz İslam anlayışından (anlayışsızlığında demeliydik belki) söz etmek durumunda kalmışsak, müşteki olduğumuz bu halden mutmain olacağımız bir hale geçmek istiyorsak önümüzdeki ışık, Hz. Peygamber’dir. Onu şairlerin diliyle tanımak, anlamak isteyenler için de işte karşımızda böylesine büyük emek verilmiş bir çalışma duruyor.
Mustafa Özçelik yazdı