İnsan kendini bir öteki ile tanımlar. Varoluşsal-politik tavrı 'öteki' ile karşılaşması neticesinde yapmış olduğu tanımlama ile açığa çıkar. 'Ben' ile 'öteki' arasındaki fark özne çekirdeğindeki yarılmayı dolayısıyla kişinin 'ben'ini temellendirir. Bu temel; tanımlayamadığımız ama bütün tanımlamaları da onun üzerinden yaptığımız bir başlangıç noktasıdır.
Sıkıcı bir başlangıç, yazıları çekici kılmaz. Ne yazık ki ben böyle bir başlangıç yapmak durumunda kaldım. Çünkü insanlığın en kadim algılama ve yargılama formu olan öteki üzerine ve ötekinin düşman boyutuna yönelik bir yazıda kısmi bir açıklama yapmak elzemdir diye düşünüyorum.
İtalya’nın düşmanı kim?
Kitabın ortaya çıkış serüveni Umberto Eco'nun New York'a yaptığı bir seyahatle başlar. Havaalanına indikten sonra bir taksiye biner. Taksici Pakistan kökenlidir ve Eco'ya hangi ülkeden geldiğini sorar. Eco, “İtalya” cevabını verir. Bunun üzerine taksici hemen şu soruyu yönlendirir: “İtalya'nın düşmanı kim?” Bu soru yazarda yeni sorular doğurur ve bu konuşmanın ardından Düşman Yaratmak isimli eser ortaya çıkar.
Düşman en fantastik ötekidir. Tüm kötülüklerin mücessem karşılığıdır. Yok edilmelidir. Fakat her zaman yok etmek için mücadele edilse de hiçbir zaman yok edilmez. Çünkü politik açıdan bireysel ve toplumsal kimliklerin hayatiyeti düşman yaratarak ortaya çıkar. Örneğin; Avrupa'da düşmanın adı Türk iken bizde Frenk'tir. Bu bağlamda Eco'nun kitabı önem kazanmakta ve bu düşmanı bize kısmen betimlemektedir: "…Ancak başlangıçtan itibaren düşman olarak inşa edilenler, bizim için doğrudan tehdit oluşturanlar (örneğin Barbarlar) değil de, bizi doğrudan tehdit etmemelerine rağmen birilerinin tehditkâr olarak tasvir etmeyi uygun bulduklarıdır."
Eser, yazarın farklı zamanlarda yazdığı yazıların bir tür derlenmesiyle meydana gelmiştir. Entelektüel düzeyi oldukça yüksek olmasının yanı sıra akıcı bir dil kullanılması okuma sürecini keyifli hale getirmektedir. 295 sayfadan oluşan eser, Doğan Kitap tarafından basılmış, çevirisini de Leyla Tonguç Basmacı yapmıştır.
Son olarak başlığa dönecek olursak düşman yaratmak kolay, savaşmak zordur. Hele ki kişilerin ve toplumların kendileri adına, kendileri için yarattıkları bu düşman en 'güçlü', 'yenilmez' olarak nitelendirilebildiği gibi o kişileri ve toplumları hiçbir zaman yenemeyecek olması dolayısıyla da bu kadar 'güçsüz' ve 'zayıf' olmamıştır. Keyifli okumalar.
Furkan Özkul
Kaynak: Okur Kitap dergisi, Mart-Nisan-Mayıs 2017, sayı 1.