Güzel ve yalnız ülkemiz Türkiye, Osmanlı dönemi de dahil olmak üzere epeyce uzun senelerdir hep bir geç kalınmışlık, hep bir ikinci, üçüncü planda kalma duygusunu yaşaya gelmiştir. Bu duygular teknoloji, askeri, sanayi, tarım, eğitim vb. gibi hayatın bütün dinamiklerinde tezahürünü göstermiştir. İşte bu geç kalınmışlık duygusunun vermiş olduğu acelecilik, bir anda olsunculuk daha doğru ifadeyle tepeden inmecilik halleri ülkemize faydadan çok zarar vermiş olup bu zarar ve ziyan yine güzel ülkemizin zaman, para, kaynak ve daha da önemlisi umut israfına sebep olmuştur. Karlofça 1699’dan itibaren başlayan ve önce Batı karşısında üstünlüğümüzün olmayışını daha sonra da Batı’dan epeyi geride olduğumuzu idrak ederek asırlardır yaşadığımız, mücmel olarak “Aşağılık Duygusu” olarak tavsif edebileceğimiz bu durum, hali hazırda içinde bulunduğumuz 21.yüzyılın ilk çeyreğinde de tüm tesiratıyla kendisini göstermektedir.
Türkiye’deki bahse konu tüm bu geri kalmışlığın tarihini ya da terakki edememeyi bütün amilleriyle uzun uzadıya ele almaya, değil bu sayfanın kapasitesi ciltler dolusu eserler dahi kafi gelemeyecektir. Bu yüzden bu yazımızda yukardaki maddelerin en mühimi olan eğitim hususunda yazılmış çok kıymetli bir kitabı tanıtmakla iktifa edeceğiz.
“Maarifi ne güzel yönetirdim şu mektepler olmasaydı” sözünü hepimiz biliriz. Bu söz her ne kadar kaynağı belli olmasa da bir zihniyetin tezahürü olması bakımından tam manasıyla Dünya üzerinde hiçbir ülkeye ait olmadığı kadar bizim ülkemize ait bir hakikattir. Zira yıllardan beli yapılagelen yanlışlar ve kurulan sistemler daha doğrusu sistemsizlikler, mekteplerin ve müfredatın önemsiz bir meta, olmasa da olur bir nesne makamına kaim kılındığının zımnen bir göstergesidir. Bu önemsememe halinin müsebbiblerini bilgi, birikim, tecrübe, kalite, irfan noksanlığıyla itham edebileceğimiz gibi tembellik, gaflet ve hatta hıyanetle dahi suçlayabiliriz. Geriye doğru tarihi bir şuurla hadiseleri mizana koyduğumuz vakit bunu rahatlıkla anlama imkânı hasıl olacaktır. Ülkemizin en büyük meselelerinden biri olan liyakatli ve müktesebatı yeterli kişilerin iş başına geçememeleri, eğitim alanında da kendini göstermiş olup şöyle bir baktığımızda yetkin Milli Eğitim bakanlarının sayısının bir veya ikiyi geçmediğini görürüz. Onlar da ne yazık ki gerek siyasi sebeplerden gerek geçmiş enkazlardan gerekse de Demokles’in kılıcının gölgesi altında olduklarından kâfi miktarda icraat yapamamışlardır.
Batılılaşma serencamına atıldığımız Tanzimat’tan beri Batı’nın gönüllü fedaileri diye tabir edebileceğimiz müstağripler ülke insanımızın kültür, yaşayış, düşünüş ve ekonomik şartlarını hiçe sayarak kimi Fransız kimi İngiliz kimi de Alman terzilerin elinden çıkmış olan Maarif kisvesini üzerimizde sakil, eğreti ve cali durmasını göz ardı ederek giydirmeye çalışmışlardır.
İşte bu kitap “durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak” diyerek bu trajikomik mizansene mani olmak ve bu gülünç elbiseyi yırtıp atmak amacında olanlardan biri olan merhum Nurettin Topçu’nun “Türkiye’nin Maarif Davası’’ adlı muhteşem eserinden feyz alarak yazılmış ve birilerine göre son derece aykırı fakat ülke insanımıza muvafık çözüm önerileri, sistemler öne süren bütün bunları da insan fıtrat ve doğasına uygun olarak tarihi, ictimai, felsefi ve psikolojik unsurlar ışığında ortaya koymaya çalışan bir eserdir.
Esasında İnşaat Mühendisi ve Akışkanlar Mekaniği alanında ihtisas sahibi olan yazarımız, zannedileceği gibi mesleğine uygun olarak kitabı birtakım sayısal ifadelere veya sıkıcı istatistiki verilere boğmamış olup gerek Dini gerek Tarihi gerek Felsefi gerekse de Pedagojik esasları harmanlayıp imbikten geçirerek güzel ve akıcı bir Türkçe ile önümüze sunmuştur. Kitapta yazarın kendi yaşadığı, şahit olduğu veya işittiği ilgi çekici birtakım anektot ve hikâyelerin bulunması da kitaba ayrı bir lezzet katmıştır.
Mevcut eğitim bozukluklarının bir kişi veya bir kitapla hallolunamayacağı aşikâr olmakla beraber bu ve buna benzer çalışmaların sürekli olarak yapılması, muhteviyatlarının icra sahasına konulması gelecek nesillerimizin ihya ve irşadı hususunda faydalı olacağı kanaatindeyim.