Kelimeler birbirine örüntülü, muhabbetli, başlangıcı sonucu olan ve ustalıkla ne demek istediğini şiirlerinde çok güzel anlatan bir şairi tanımakla müşerref oldum. Kitapta yer alan bazı şiirlerinden kısacık da olsa buradan aktarmak istiyorum. Günümüzde çağımızın getirdiği hallerimizi bir şiirinde anlatan şairimiz, dizelerinde şöyle sesleniyor:
Herkes herkese yabancı, ikiye bölüyor kendini herkes.
Kapıları kapatmak gibi bir yazgının yüzüne
Mutluluk nedir bilmeden, rengini değiştiriyor herkes.
Şen olmalar, şan almalar uzayıp gidecek kanayan yara gibi
Yolunu bulmak bir meziyet sanılacak bu çağda.
Şiirinin dili oldukça güzel inceden inceye çok şeylere dokunuyor sözleri. Kimseyi küstürmeden, kızdırmadan, hallerimizi ne güzel anlatmakta. Arı duru bir su gibi akıp giderken şiirin dili dinlendirici içten tüm sıkıntılara değinerek yolundan şaşmadan akıp gidiyor yüreğimizden. Bir dizesinde yine şöyle sesleniyor gönlümüze;
Gizlemeye gerek yok bize ait bir sessizlik var her yerde.
Dün nasılsa yalın bir hali kuşanmanın yalnızlık hali,
Kendinde değil dünya her şey avucunun içindeyken bile.
Bakıyorum da kendinde değil evler, kendinde değil insan.
Çiçek verecek kimse yok, omuz verecek hiç kimse yok.
Donmuş bir göz gibi bakıyoruz birbirimize Allah için.
Görecek neyimiz kaldı birbirimize uzaklığımızdan başka.
Şair ne güzel anlatıyor şu zamanki durumlarımızı duygulanıp hak vermemek elde değil. Şair manevi anlamda da derinliğe sahip kelimeleri dizelerin içinde çok güzel bir şekilde kullanıyor. Kelimelere manevi anlamlar yüklerken şairimizin çevreye de çok duyarlı olduğunu görüyoruz. Bir aşk istediğini söylerken şair;
Bir aşk, evet son bir aşk gerek bana adı benle başlayan,
Ben kalktıkça ayağa bir Elif miktarı uzayacak aşk.
Tabii bence bir Elif miktarı aşk söz olarak manevi olsa da kısacık bir aşk olmasını isterken acaba insanlara bu kadarcık kısa aşklar yeterli mi geliyor? Aşkı insandan Rabb’e geçiş olarak düşünürsek, bu aşk öyle bir aşk diyesim geliyor.
Gençliğin çıkmaz yollarını ve koca kâinat meydanında, insanın küçücük bir nokta olduğunu, buna nazaran Rabbi’ne karşı haddini bilmesi gerektiğini dizelerinde vurguluyor. Yalnızlığını, çaresizliğini ve tüm dertlerini bir kenara bırakarak gerçeğe dönüşünü çok güzel bir dille ifade ediyor. İçinde eksik kalan yanları olur ya her insanın, kim bilir herkes eksik yanları için neler söyler? Şair dizelerinde şöyle diyor;
Nerden başlasam söze eksik kalır bilirim.
Yabancıyım yolumu bulmak için,
Bir dünya haritasına sarılır yatarım.
En çok Asya’ya, en çok Afrika’ya,
Uzak düşler kurduğum en çok Medine’ye,
Dururum dünyanın kenarında,
Her yanım eksik kalır.
Dizeleri ne kadar güzel anlatır eksik yanlarımızı. Bunca savaşlar, bunca kıyımlar olur gözünün önünde ve sen parmağını bile kıpırdatamazsın. Sadece seyrederken, İnsanlığından çok şey kaybedersin. İçin kahrolur. Ağlarsın ve duadan başka bir şey yapamazsın. Hayat sahiplerinin, yüreğindeki bu hal, insan sevdası taşıyan kişilerin dünyalarının en zor imtihanıdır. Artık duya duya alışarak, aldırış etmeyenlerimiz de mümkün tabii. Bu fani hayat onlara güzel ve eğlendiricidir. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” der. İstediği gibi gülüp eğlenmeye devam eder. Hayat devam ediyor nasılsa, başkalarına devam etmese de bu onların kaderiymiş elden ne gelir deyip geçiverirler. Şairin ölenler için söylediği müthiş bir sözü beni derinden etkiliyor. “Bir anlamı yok çiçekler ölülere örtü oluyorsa” derken, onca güzelliğin dahi ölülerin üstüne örtüldükten sonra, bir anlamı kalmadığını vurguluyor. Diğer taraftan aşığına uzatılan bir gül, sevdanın ellerinde solana dek sevgide var olmaya çalışıyor diyorum. İyi niyetleri, kandırılışları ve sahtekârca, her şeyin güzel olacağını vurgulayanların sözlerini şu dizeleriyle tamamlıyor.
Dünya döndükçe hızla,
Değişiyorsa üstümüzdeki terk edilmiş iyi niyetler,
Şimdi kandır beni.
Her şey ne kadar güzel,
Değil mi kardeşlerim?
Şiirin dizelerinde gördüğümüz gibi insan değişmesi, gelenek göreneklerini unutması, kültürünü inancını yaşamaması, iyi niyetleri ve özündeki kişiliğin insanı terk etmesi durumunda boynuna bir zincir takılmış gibi özgürlüğünü kaybedip, başkalarının kendisini şekillendirmesine kolayca izin veriyor demektir.
Sevdanın gücünü anlatırken; “Hani sevdaya mevsim de gerekmez tüm mevsimler onun” derken, sevdanın nasıl her şeyi etkisi altında bırakan, insan üzerinde hâkimiyetini nasıl etkin kuran bir etki olduğunu bir mısra ile ustaca anlatıyor. Aşk içinse vurguladığı sözler bir o kadar önemlidir. “Ben sınandıkça bütün çizgilerim karışıyor. Aramız bozuluyor aşk denen hastalıklı hayatla” derken aşkla sınanmanın ne kadar zor olduğunu, hatta aşkın hastalık bir hayat olduğunu vurguluyor. Aşk çok sakıncalı tehlikeli bir hastalıktır ve ilacı ise sadece maşuktur. İnsanın dünyadaki değerinin, bütün ağırlığı sadece bir kalpten ibaret olduğunu ne güzel anlatıyor.
Dünyada sahip olarak edindiğimiz mülklerimizin, topraklarımızın, aslında bizi tekrar bağrına alacak ve kurda kuşa yem yaparak iskelete dönüştüreceğini anlatması oldukça manidardır. İnsanlar durup dinlenmeden çalışır. Mal edinme hırsıyla gece gündüz yarışır. Ne acıdır ki ölene dek o mülkünden yese de ölünce mülkü de onu yiyecektir. Şair diyor ki; “Bırakıp giderken ürkek yanım. Azalıyor bir mahşeri andıran, mülk edindiğim toprak. Yaklaşınca gövdendeki laleye, öyle eğile eğile. Artık iskelete dönüyor bedenim. Ama nasıl külleniyor sebebim.”
Şair günahlarını anlatırken, “Giderek zalim bir bakış kalıyor bana günahlarımı sayınca” diyor. “Acıklı şarkılardan sakınıyorum beş vakit gövdemi” derken, acılardan nasıl da manevi yolla sakınıp korunduğunu dile getiriyor. Tabii ki namaz insanın her hareketini kontrol altına alan, Rabbin kuluna yegâne hediyesidir. Aslında şair için için yalnızlığını bütün şiirlerine yansıtırken manevi desteklerle hayata daha çok tutunduğunu yansıtmaktadır şiirlerinde.
Sabahın seherinde kalbiyle konuşmasını şöyle yansıtıyor. “Ne çok konuşmak istiyorum Allah diyerek konuşmak, karşılayıp bir gökyüzünü sabahın en güzel vaktinde.” Şair yine ölümün kendisine yaklaştığını vurgulayan sözleriyle seslenirken, ölümden içinde büyüyen bir çocuk olarak bahsediyor. Hal bu ki yaşı daha genç olmasına rağmen, bu manevi olgunluğa erişmiş olarak görünüyor kendisi. Rabbim uzun ömürler ihsan eylesin. “Bir çocuk büyüyor her gün şah damarıma değe değe, sonsuz bir şimşek, ayaklarımın ucunda patlıyor. Varsın bir düşman kıvrılıp yatsın içimde. Bu mahcup yüzler ölene kadar kalacak bizde ne güzel.” Ne güzel bu olgunluğa erişen yüreğe maşallah diyorum. Şairim çok uzun yıllar yaşayın inşallah. Dünyanın ne kadar fani olduğunu sırası gelenin bu dünyadan göçtüğünü anlatan sözleri de çok derindir. “Dün ölülere ağlayanlar bugün ölüyor. Dönüyor dünya açtığı yarayı bilerek” Evet sıra size gelmeyecek mi sanırsınız? Hiç kimse baki değil dünyada, aksini zanneden aldanır. Yine şair içindeki yalnızlığı, boşluğu karanlık bir geceye benzetirken. “İnsan renkleri sever, geçer gider bir seferberlik gibi geceden. Siyahı sever evlerin terk edilmiş odaları gibi siyahı, demek ölmek böyle bir şeymiş gözüne toprak dolmadan ölmek.” Derken, yapayalnızlığın bomboş odalarını gece gibi karanlığa benzeterek bu karanlığın içinde aslında yerin altında olmadan da ölmüş olabilmeyi, hayatı hissetmemeyi anlatır. Genelde lirik şiir dünyasıyla, duygularımızı yoğunlaştırarak, bizi uyandıracak sözlerle seslenmiştir. Manada gerçekleri çok güzel bir dille bize yansıtmaktadır.
Şairimizin şu sözünü oldukça sevdim, “Biriktirdiğim sabahlardan ev yapmayı düşünüyorum.” Tabii ev fiyatları malumunuz, artık dünyada ev almak mümkün değil bazıları için. O yüzden parası olmayan sabahlarını biriktirsin bence, ben de biriktiriyorum artık. Sabahın gözünde sabah bir ev alacağım. Duvarları sabah, camları sabah, içi dışı sabah olacak inşallah. Şairimiz; “Bir vakti kaçırmak benzemez bir gemiyi kaçırmaya” derken inşallah ki namaz vaktinden bahsediyordur. “Bir bomba kurtarmaz hiçbir yenik savaşı” derken, Rabbim hiçbir savaşı kaybettirmesin inşallah bize, diyorum. Bu sözü yapılmamış ibadetler için demişse muhakkak Rabb’in bir affedici tarafı vardır inşallah, diyorum. Fakat hakiki bir savaş için demişse örnek olarak Seyit Onbaşımız var diyorum. Çanakkale’yi düşmana geçilmez eden Seyit Onbaşımız’ı da rahmetle anıyorum.
Efendim biz şiir kitabıyla bir bütün olduk. Her sözünü irdeledik. Çok sevdik. Arkadaşımız gibi oldu adeta. Yazarımızın eline, diline, duygularına sağlık, diyorum. Başarılarının devamını diliyorum.
Aydan Yıldız Güneş