Maraş’ın havasından, suyundan olsa gerek yazarı, şairi bol. Bundan dolayı olsa gerek, belediye, tanıtımlarda “edebiyatın başkenti” ibaresini kullanıyor. Türkiye’yi etkileyen kalemlerin bu şehirden çıkmış olması bu tutumda etkilidir muhakkak. Nurullah Ataç, Rasim Özdenören, Abdurrahman Dilipak ana tarafından Maraşlı. Necip Fazıl, Kemalettin Tuğcu, Nuri Pakdil, Ömer Erinç gibi daha birçok şair yazar her iki taraftan Maraşlı.
Bu şair-yazarlardan biri de 1962’de Maraş’ın Karadere kasabasına bağlı Harmancık köyünde doğan ve halen Sütçü İmam Üniversitesi Kütüphanesi’nde şube müdürü olarak çalışan Hasan Ejderha’dır. Şiir yazmaya daha ortaokul yıllarında başlayan Ejderha, önce mahalli yayınlarda, daha sonra da Dolunay, Türk Edebiyatı, Güneysu, Kırağı, Yitik Düşler, Dergâh, Kırklar gibi birçok dergide şiir ve hikâyeler yayınlar. Hasan Ejderha'nın Seni Yaşamadan Olmaz (şiir-1994), Maraş'ın Cezbeli Gülleri (Biyografik hikâyeler-2012), Marallar Oymağında Bir Ceylanla Oturup Ağlamak (şiir-2012), Kayıktepe Operasyonu (roman-2014) ve Sokakbaşı (roman-2016) adlı eserleri bulunmaktadır.
Okura Eşik Yayınları’ndan ulaşan Sokakbaşı romanında Ejderha, köyünden Maraş’a doğru yola çıkan İhsan’ın hikâyesini anlatıyor. Üç bölümden ve 166 sayfadan oluşan roman hâkim bakış açısıyla kaleme alınmış ve her bölümde ayrı üç mihver konuyu işlemiştir. Birinci bölümde İhsan’ın köyden şehre gitme macerası ve pamuk tarlalarında çalışması ele alınmıştır. İkinci bölümde uğursuz bir adamın bindiği arabanın bozulması ve İhsan’ın okula geç yazılması ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise Maraş olayları İhsan üzerinden ele alınıp işlenmiştir.
Aşk ve mahcubiyet ve tutukluluk
İhsan, köye tatile gelen kırmızı beyaz puanlı elbiseli kıza ceviz verir ve orada ilk yürek çırpıntısı başlar. Olaylar uzar gider, sonunda İhsan ortaokula başladığında sınıfta o kızla karşılaşır. Lisede de o kızın gittiği Ticaret Lisesi’ne gider. Aşk pişer ve köy delikanlısı gönlünü bu utangaç kıza kaptırır. Yazları ve okul dışında artan vakitlerinde çay ocağında çalışarak geçimini sağlayan İhsan, liseye gittiği günlerde şehirde işler karışır ve bir şikâyet üzerine tutuklanır. Sıkıyönetim binasında sorguya getirildikleri sırada komutanın “bu misafirleri niye buraya kadar aldınız, bunları çabuk buradan çıkarın” emriyle serbest kalır ama İhsan, tekrar tutuklanacağından korkarak dışarı çıkmaz. Roman bu tedirginlik ve hayallemelerle şairane bir sonla biter. Romanın sayfaları arasında ilerlerken yer yer şairanelikler göze çarpıyor. Yazarının bir şair olduğunu dikkate alırsak bu durumu daha iyi anlarız.
Maraş’ın romanı
Köyden şehre okumak için gelen bir çocuğun hikâyesi… Gençlik romanı olarak da bakılabilir ama dil ve üslup eseri bildiğimiz romanlardan ayırmıyor. Olsa olsa bir şehrin hikâyesini anlatan eser olduğu için Maraş’a dair bir şehrengiz romanı denebilir.
Romanın ilk bölümü köyün tasviri, köyde yaşam, yoksulluk, pamuk tarlalarında ırgatlık, koca dayağından aklını yitiren kadın, köy öğretmeni gibi unsurlarıyla kırsal bölgeyi anlatıyor. Daha sonra kahramanımız şehre taşınıyor. Orta okul okumaya başlıyor ve roman artık şehirde hayat buluyor. İhsan’ın yaşadığı mahalle halk arasında Sokakbaşı olarak bilinen mahalledir. Hayatın haraketli aktığı bir mahalledir. Köyden gelenler, köye gidenler, inek besleyenler, şehre alışmaya çalışanlar… Yazar, bu mahalle etrafında köyden gelenleri anlatırken bütün Maraş’ı ele alır. Göksun’un elması, Bertiz’in Kabarcık üzümü vs.
Sokakbaşı, Maraş insanının günlük konuşma diliyle kaleme alınmış. Bu yönüyle samimi ve sıcak bir üslubu var. Kendinizi bir anda olayların içinde buluyor ve siz de onlara karışıp gidiyorsunuz. Bir solukta okunacak akıcı bir roman. Maraş halkının yaşadığı aşklar, hayaller, heyecanlar, korkular… Şehirde yaşayanların yahut köyden çıkarak okuyanların kendi hayatından bir şeyler bulabileceği, sade ve içten bir roman.
Maraş’ın kurtuluş savaşıyla ilgili göndermeler, Maraş’ta kullanılan kelimeleri bilerek ve isteyerek kullanmalar, Maraş’la ilgili açıklama yapmalar… Bunlar romanın Maraş’ı da anlatmak istediğini göstermektedir. “Maraş altına, pamuk tarlalarına amele olarak gitmiştir…” (s.11)
Otobiyografik bir roman
Romanda anlatılanların tamamı yazarın hayatından bölümler. Tıpkı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’ndaki gibi yazar kendi yaşamını ele almıştır. Köyden hangi şartlarda çıktığı, şehre nasıl yerleştiği ve Maraş olaylarında neler yaşadığı… Roman bu üç unsur üzerine bina edilmiştir. Bu unsurlar yazarın kendi hayatının yansımalarıdır. Maraş olaylarının edebiyatta pek işlenemediği bilinmektedir. İnci Aral, Kıran Resimleri isimli öykü kitabında bu olayları anlatırken taraf tutar. Sünni halkı “it sürüleri”ne benzetir. Oysa Ejderha, dışarıdan müdahale ile meydana gelen bir hadise olduğunun farkındadır ve Maraş halkını sağ-sol, Alevi-Sünni ayrımı yapmadan, suçlamalara girmeden objektif anlatır.
Hasan Ejderha, romanda anlattığı olayları birebir yaşamamış olsa da orada dile getirilen vakaları gençliğinde yaşadığı, onun hayatını bilenlerce malumdur. Dolayısıyla bu romana otobiyografik roman diyebiliriz.
Rasim Özdenören’in Gül Yetiştiren Adam, Mehmet Alperen’in Maraş Kurtuluşunun Manevi Mimarları, Şevki Karabekiroğlu’nun Beyaz Öfke gibi Maraş şehrini dile getiren romanlara Hasan Ejderha’nın Sokakbaşı romanı da eklendi. Altıncı Şehir romanında Sivas’ın anlatıldığı; Yedinci Şehir’de Amasya’nın anlatıldığı, Mitat Enç’in kitaplarında Antep’in anlatıldığı gibi Ejderha’nın romanında da Maraş anlatılmaktadır. Maraş’ın yakın tarihine ışık tutan eserin şehrin kültür tarihini araştıranlar için iyi bir işaret gösterdiğini belirtmek isterim.
Hasan Ejderha, Sokakbaşı, Eşik Yayınları.
Recep Şükrü Güngör