Donuk olan eritildi ve hakikatin inkârı meydana çıktı

Endülüs Kitap’tan çıkan ve Prof. Dr. Din Muhammed’in küreselleşmenin İslam ile irtibatını ve dinî araştırmalara tesirini ortaya koyduğu Küreselleşme ve Dini Araştırmalar kitabını Yunus Sürücü değerlendirdi

Donuk olan eritildi ve hakikatin inkârı meydana çıktı

Küreselleşme, çeşitli sâikler sebebiyle dünyada meydana gelmiş ve hızla büyümüş bir yapıdır. Çıkışı nokta-i nazarından meseleye baktığımızda öncelikle iktisâdî bir sebep gözümüze çarparken, diğer yandan siyasî bir sebep görülmektedir. Fakat çıkışını takiben küreselleşmenin tesiri giderek genişlemiş, kültürlere oradan da Hristiyanlık başta olmak üzere bütün dinleri ve dinlerle ilgili yapılan çalışmaları içine alan büyük bir etki alanı doğmuştur. İşte Prof. Din Muhammed’in Endülüs Kitap’tan çıkan Küreselleşme ve Dini Araştırmalar kitabında “dini araştırmalar” derken kastettiği budur. Hoca kitabında küreselleşmenin İslam ile irtibatını ortaya koyarak, dinî araştırmalara tesirini de okuyuculara arz ediyor. Bunun yanında Din Hoca, sadece küreselleşme ve İslam ilişkisini değil küreselleşmenin bütün dinlerle ilişkisini ve ne derece ondan etkilediklerini tespite çalışmaktadır.

Donuk olan eritildi ve hakikatin inkârı meydana çıktı

Mustafa Sabri Efendi’nin “donuk olan eritildi ve hakikatin inkârı meydana çıktı” sözünü nakleden Din Hoca, küreselleşmenin aslı itibariyle büyük bir pazar kurma teşebbüsüne giriştiğini fakat ne hikmetse dünya insanlarının “büyük bir köy” safsatasına inandığını ifade ederken, küreselleşmenin dini bir erimeye, yok olmaya müsait bir saha ve zemin hâline getirdiğini dile getirmektedir. Mustafa Sabri Efendi’nin donuk olan şeyden kastı “katı, sert” olandır. Diğer bir tabirle “okçu tepesini hiç terk etmeyenler”dir. Küreselleşme donuk olanı erimeye müsait bir hâle getirdi ve sonunda “katı olan her şey buharlaş”maya başladı. Küreselleşmenin Müslüman modernistler üzerindeki tesirine baktığımızda “katı” olanın gittiğini ve yerine her şarta ve hâle uyum sağlayan “kaygan, eriyen, sabit olmayan” bir kimliğin geldiğini görebilmekteyiz. Dinî bir bütünlükten ziyade, küreselleşme ile beraber gelen ferdîliğin de modernistler üzerinde tesir gösterdiğini dile getiren Din Hoca, ferdîlik çağrısının aslında küreselleşmenin asıl, gerçek gayesini ve hedefini örten bir örtü olduğunu ortaya koymaktadır. Batı ve onun fikrî düzleminden neşet eden küreselleşme anlayışı, sürekli bize fert olma çağrısı yapmakta, “ben”i ortaya çıkarmak istemektedir. Fakat neden? Din Muhammed’e göre bunun yegâne gayesi dinin özelleştirilmesidir. Klasik dönemlerde din, hayatı tanzim eden bir otoriteye sahip iken ve bir manası var iken, küreselleşme ile beraber din fertlerin tekeline girmeye başladı ve ortalık “biz”den yana “ben”i muhafaza eden şahıslarla doldu. Din Hoca, Batı’daki ilmî ve felsefî gelişmelerin bu sonucu intaç ettiğini düşünmektedir. Buna bağlı olarak küreselleşmenin ciddi bir şekilde İslam toplumlarında yayıldığını görmekteyiz. 

Bugün asrın ruhuyla evlenen yarın dul kalır

Kitapta sadece İslam ve küreselleşme çalışması yapılmadığını ifade etmiştik. Küreselleşme sadece İslam’ı değil bütün diğer dinleri de etkilemiş ve onlarda çeşitli noktaları, anlayışları ve telakkileri de değişime uğratmıştır. Dünyanın tek bir köy hâline getirilmek istenmesi ve bütün gayelerin buna dayanması sonuçta bu yapının dişlerini, kültürlere ve dinlere geçirmesini normal bir şekle soktu. Çalışmalar bu noktadan üretilmeye başlandı, dünya Batı’nın gör dediği ile çalışmalarını sürdürür hâle geldi. Dinî araştırmalar da buradan nasibini aldı ve ortaya konulan çalışmalarda küreselleşme ile beraber sekülerizmin de renkleri bu çalışmalarda ve araştırmalarda yüzünü gösterdi. William Ralp Inge, katı olanın aksine akışkan ve her zemine uyum sağlayan bu anlayışı “Bugün asrın ruhuyla evlenen yarın dul kalır.” veciz ifadesiyle dile getirmektedir. Bu ifadenin neticelerini ve yansımalarını hem Türkiye’de hem de dünyanın çeşitli yerlerinde görebilmekteyiz. Harvey Cox, bir vakit The Secular City isimli kitabıyla sekülerizmi yerlere göklere sığdıramamış otuz sene sonra ise Fire From Heaven isimli kitabını yazarak adeta sekülerizmi yerden yere vurmuştur.

Din bir meta hâline geldi

Küreselleşmenin dinî araştırmalara olumsuz etkilerinden bir tanesi de dini, bir pazara dönüştürmesidir. Din Hoca, tam bu noktada çok mühim analizler yapmakta bu pazar anlayışının din terminolojisine nasıl girdiğini okumalarından, alıntıladığı kelimelerden bize aktarmaktadır. Ortaya şu dehşet verici tablo çıkmıştır: “Dinler süpermarketi, din üretimi, dinleri pazarlama, dinin tüketimi, dinin McDonald’laştırılması, dinî pazarı kontrol altına almak…” Tüm bu zikredilen kavramlar küreselleşmenin dinî araştırmalara tesiri neticesinde kitaplarda boy göstermişlerdir. Dinin bir meta hâline gelmesinin menfi neticelerini Din Hoca şöyle sıralamaktadır:

1) Dinler dünyasında market kavramlarının ortaya çıkması

2) Dinlerde kutsalın reddedilmesi

3) Sabiteler ve değişkenler mantığının yıkılması

4) Dinin özelleştirilmesi ve sekülerleştirilmesi

5) Çoğulculuk perspektifinin dikte edilmesi

6) Postmodernizm vizyonu ve metotlarının dikte edilmesi

7) Dinî kimliklerin yıkılması

Küreselleşme ile din ve dinî araştırmalar noktasında okuduğum bu mühim eseri herkese tavsiye ederim. Zira ihtiva ettiği noktalar, sahasında uzman biri tarafından aydınlatılmaktadır. Küreselleşmenin din ve dinî araştırmalara etkisindeki değişim de ayrıca görülebilmektedir.

Prof. Dr. Din Muhammed, Küreselleşme ve Dini Araştırmalar, Endülüs Kitap

Yunus Sürücü

YORUM EKLE