Çeşitli Yayınevlerinden Yeni Çıkan Kitaplar / Şubat 2017

Her ay başında, sitemize hangi yayınevleri neler göndermişse onları toplu olarak siz okurlarımızla paylaşıyoruz. İşte Şubat-2017 döneminde Dünyabizim'e gelenler...

Çeşitli Yayınevlerinden Yeni Çıkan Kitaplar / Şubat 2017

Okurlarımızın bildiği üzere, kurulduğu 2008'den beri sitemiz kültürün tüm alanlarında olduğu gibi yeni çıkan kitapların değerlendirilmesi hususunda da özel haberler, değerlendirme metinleri yayınlıyor. Habercilerimizin özverili çalışmaları, sitemizin yayın dünyasını yakından izlemesine ve gelişmelerden (yeni çıkan kitaplar da dahil) okurlarını haberdar etmesine vesile oluyor.

Özellikle son iki yıldır çeşitli yayınevleri Dünyabizim ofisine yeni çıkan kitaplarını gönderme zahmetinde bulunuyorlar. Kendilerine teşekkür ederiz. Bizler de, yayın ilkelerimize uyan kitapları habercilerimize dağıtıyor, eğer kitabı okuyup da severlerse, haber yapmaya değer görürlerse haberleştirmelerini rica ediyoruz.

Şimdiye kadar bu tür yeni çıkan hangi kitaplar değerlendirildi, özel haberler üretildi, hepsine Dünyabizim Ansiklopedisi'nde ilgili kitap/yazar başlığı altında ulaşabilmeniz mümkün: //www.dunyabizim.com/tags

Artık her ay başında, geçen ay içinde sitemize hangi yayınevleri neler göndermişse onları toplu olarak siz okurlarımızla paylaşıyoruz. Elbette her bir kitap için inşallah özel haber/ler de üretmeye/ üretilmesine vesile olmaya devam edeceğiz.

Aşağıda Şubat-2017 döneminde Dünyabizim'e gelen kitapları listeledik. İyi okumalar...

Fatih Salgar, Türk Müziğinde Makamlar, Usuller ve Seyir Örnekleri, Ötüken Neşriyat

Türkler tarih sahnesine çıktıkları ilk günden bu yana san'ata, özellikle musıkiye önem vermişler ve musıkiyi kurmuş oldukları medeniyetlerin en önemli unsuru olarak görmüşlerdir. Klasik musıkimiz ile ilgili bilimsel çalışmalarının geçmişi çok eskiye dayanmaktadır. Özellikle de 19. yy. sonu 20. yy. başlarından itibaren nazariyat çalışmaları hız kazanmış, birçok çalışma yapılmış ve bu çalışmalar çeşitli şekilde yayımlanmıştır. Elbette ki “Tavır, Üslup ve Aralık” temeline dayalı olan musıkimizi kâğıt üzerine aktarmanın çeşitli boyutta zorlukları vardır. Bu nedenle musıkimiz “meşk” silsilesi ile devamlılığını sağlamış ve en sağlıklı yol olarak benimsenmiştir. Fatih Salgar tarafından hazırlanan bu kitap, musıkimizi öğrenmek isteyen kişilere temel musıki bilgilerini vermeyi hedefleyen bir anlayış çerçevesinde hazırlanmış ve bu temeli oluşturan “MAKAM ve USÛL” konuları, makam seyirleri, makam ve usûllere örnek olacak eserlerle desteklenmiştir. Olağanüstü bir zenginliğe sahip olan musıkimizin en çok kullanılan makam ve usûllerinden bir bölümü bu çerçeve içinde ilgiliye sunulmuştur.

Mehmet Bilgin, Teşkilat-ı Mahsusa'nın Kafkasya Misyonu ve Operasyonları, Ötüken Neşriyat

Siyasî, iktisadî ve bilhassa askerî bakımdan bir hayli zayıflamış olan Osmanlı Devleti, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren daha önce eşi benzeri görülmemiş felaketlerle karşı karşıya kaldı. Yüzlerce yıllık vatan topraklarının işgali bir yana, insan kaynakları bakımından da tarifi zor kayıplar yaşadı. Mehmet Bilgin, yaşanan bu zor günlerin genel bir muhasebesini yaptıktan sonra, Osmanlı Devleti'nin her bakımdan yeniden teşkilâtlanması için büyük çaba sarf eden İttihat ve Terakkî'nin eldeki kıt imkânlarla bilhassa askerî sahada neler yaptığına odaklanıyor.

Kitap her ne kadar Teşkilât-ı Mahsusa birliklerinin Kafkasya Cephesi'ndeki sınırlı mücadelelerine odaklansa da, dönemin genel bir değerlendirmesini sunması bakımından da oldukça büyük önem taşıyor. Bilhassa “İttihat ve Terakkî bünyesinde kararlar nasıl alınıyordu? Teşkilât-ı Mahsusa nasıl ve kimler tarafından kuruldu? Teşkilât-ı Mahsusa'ya nasıl giriliyordu? Teşkilât-ı Mahsusa'nın Sarıkamış Harekatı'ndaki rolü neydi? Teşkilât-ı Mahsusa kimler tarafından yönetiliyordu?” gibi merak edilen pek çok sorunun cevabını kitapta bulabileceksiniz.

Hasan Erdem, Atilla'nın Kalkanı, Ötüken Neşriyat

Daha önce kaleme aldığı “Şar Dağının Kurtları”, “Argos Kalesi”, “Kızıl Atın Süvarisi”, “Balkan Şahini” ve “Otranto 1480” romanlarıyla Osmanlı Devleti dönemindeki akıncı beylerinin Balkanlardaki maceralarını anlatan Hasan Erdem, bu sefer Doğu Avrupa'da hâkimiyet kuran ve Avrupa'nın neredeyse tamamını nüfuzu altına alan Türklerin büyük başbuğu Atilla'yı ve onun korkusuz Hun savaşçılarını ele alıyor. 370 yılında Balamir komutasında Asya bozkırlarından batıya doğru yola çıkan Hun Türkleri yüksek hızları ve üstün savaş taktikleri ile önlerine çıkan kavimleri egemenlikleri altına alarak yollarına devam ettiler ve Volga Nehri'ni geçtikten sonra Karpatlar ve Tuna arasında kalan bölgeye yerleştiler. Cüssesi ve korkusuzluğu ile diğer Hun savaşçılarından ayrılan ve bu yüzden Atilla'nın Kalkanı olarak bilinen kahraman Suptar ve onun evlatlığı Ottigin'i merkeze alan romanda, Atilla'nın tahta çıkışından itibaren Hun Türklerinin bilhassa Romalılar ile giriştikleri kanlı mücadeleleri bulacaksınız.

Yılmaz Öztuna, Sultan Genç Osman - Sultan IV. Murad, Ötüken Neşriyat

Dördüncü Murad, şöhretini askerî dehâsı kadar emsalsiz otoritesi ile yaptı. Yılmaz Öztuna, o emsalsiz üslûbuyla, IV. Murad'ın otoritesini niçin “devlet terörü derecesinde” kullandığını; otorite kullanmak yeteneğini nasıl kazandığını açıklamak için onun biyografisinin tek başına verilmesini yeterli görmemiştir. Sultan Murad'ı böyle bir politikaya sevk eden sebepleri, halkımızın Genç Osman dediği ağabeyi İkinci Osman'ın başına gelenleri hatırlamaksızın sergilemek, kavramak, kavradıktan sonra anlatabilmek mümkün değildir. Zira Sultan Murad, ağabeyi Sultan Osman'a karşı uygulanan teröre, devlet adına kullandığı otorite ile cevap vererek, bozulmuş düzeni yeniden kurmaya çalıştı. Genç Osman denen -o zaman kendisine yakıştırılan tabirle- gayretlü genç arslan, Türkiye tarihinde, Osmanlı cihan devletini radikal (kökten) reforma tâbi tutmak isteyen ilk şahsiyettir. Şeyhülislâm Hoca Sâdeddin Efendi gibi bu reformun öncüleri varsa da, tatbikata geçen ikinci Osman'dır. Ve maalesef başarılı olamamıştır. İkinci Osman'ın düşündüğü reformlar, imparatorluğu kendi iç dinamikleri ile ıslâh etmeye dayanır. 18., 19. ve 20. asırlar Osmanlı reformları gibi Batı'ya (Avrupa'ya) dönük değildir.

Saadettin Yıldız, Hasret Damlaları - Mensureler, Ötüken Neşriyat.

u kitapta yaklaşık kırk yıl içinde yazdığım “dertleşme / dertlenme yazıları” yer alıyor. Onları geniş bir coğrafyada kaleme aldım. Kalem, coğrafyayı birkaç ince satıra sığacak kadar daraltabiliyor, dağları-çölleri yutacak kadar genişletebiliyor! Kalem, kutsal bir emanettir: Ucunu yüreğinize de, dimağınıza da batırabilirsiniz. Ben bu yazılarda daha çok yüreğime batırdım kalemi. Okumaya evinden ayrılarak başlayan birinin yürek sızılarını başka nasıl anlatabilirdim! Hasretin felsefesinin ne tadı olur; onu içinden duymalı insan ve hep içinde taşımalı ki kendini aradığı zaman orada bulsun.

 Ötüken Yayınevi'nin bu ay çıkan kitaplarına dair videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz;

Hatice Toksöz, İslam Düşüncesinde Sevgi Teorileri, İLEM Kitaplığı

Sevgi (el-mehabbe), kavramına dair etimolojik bir tahlil giri şimi olan bu çalışma, sevgi kavramının İslâm düşüncesinde metafizik, fizikî, ahlâkî ve siyasî boyutlarına ilişkin açılımları gözler önüne sermeyi hedeflemektedir.  Çalışmada, Allah'ın sevgisi ile yaratılmışların sevgisinin mahiyet farkına işaret edilerek İslâm düşünürlerinin sev-

gi kavramı etrafında tartıştıkları problemlere yer verilmiş; böylece İslâm filozoflarının, kelâm bilginlerinin ve muta-savvıfların sevgiye ilişkin yazdıkları üzerinden mukayese yapma imkânı sağlanmıştır.

İslâm düşüncesine dair yazılmış metinler ışığında sevgi kavramının analizini ortaya koyan bu eser, okuyucularını sevginin bireyin ahlâkî yetkinliğini kazanması ve toplumsal birlikteliğin mükemmel şekilde tesisi için vazgeçilmez bir 

haslet olduğu noktasında bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.

İslam Düşüncesinde Ahlaki Önermelerin Kaynağı, ed. Eşref Altaş - Mervenur Yılmaz, İLEM Kitaplığı

Ahlâkî yargıları, bir başka ifadeyle ahlâkî önermeleri iyi veya kötü şeklinde değerlendirmemizi sağlayan ilke yahut kaynak nedir? Düşünce tarihinde bu kaynağın haz, doğa, duygu, akıl, sezgi, toplum, ilahi irade olduğuna dair farklı cevaplar bulmak mümkündür. Fakat Adaletin iyi, zulmün kötü olduğunu nereden elde ediyorum? sorusuna verdiğimiz cevap, bizi yeniden farklı sorularla karşı karşıya getirir. Örneğin cevabımız akıl ise bu aklın özelliği nedir yahut hangi akıldır? İnsanın doğasının, duygularının, sezgisinin, içinde yaşadığı toplumun eylemlere ilişkin iyi ve kötü yargısını vermede bir rolü var mıdır? İlahî vahyin ahlâk alanını belirlemedeki rolü nedir? Ahlâkî yargılar ile ilgili olarak çoğaltılabilecek bu tür soruların, bu kitapta temel olarak ahlâkî önermelerin kaynağı sorusu altında ele alınması amaçlamaktadır.

İslam Düşüncesinde Mizaç Teorileri, ed. Kübra Bilgin Tiryaki - Zahit Tiryaki, İLEM Kitaplığı

En genel anlamda insan tabiatı şeklinde ifade edilebilecek olan kişiliğin, oluşum ve farklılaşmasında tevarüs edilen biyolojik ve kalıtsal özelliklerin mi yoksa yaşanılan deneyimler çeşitliliğinin mi esas öneme sahip olduğu tartışması felsefe tarihinin erken dönemlerine kadar geri götürülebilecek ve bugün de aynı canlılıkta varlığını devam ettiren bir probleme işaret etmektedir. İnsan tabiatını açıklama biçimi olarak mizaç teorileri ise bir aynıyla fizik ve tıp ile ilgiliyken sonuçları itibariyle insanın eylemleri ve bu dünyada bulunuşu ile doğrudan ilişkilidir.

Elinizdeki kitap, 2015 yılında İslam Ahlâk Düşüncesi Projesinde kapsamında İslam düşüncesinde ortaya çıkan mizaç teorileri üzerine gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantılarının genişletilmiş bir çıktısıdır. Kitapta yer alan makaleler; insan kişilik ve karakterinin anlaşılmasında çok merkezi bir yeri olan mizaç teorisinin Hipokrat (M.Ö. 375) ve Galen (ö. 200) sonrası dönemine, daha özel olarak ise problemin bazı İslam filozof ve kelamcılarındaki görünümlerine odaklanmaktadır. Kitap, konuyla ilgilenmek isteyen okuyucular için bir başlangıç olmayı ve sonrasında problemin yeni görünümleriyle mukayeseli bir şekilde yapılacak yeni okuma, anlama ve yorumlama süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.

Kavram Geliştirme, ed. Kübra Bilgin Tiryaki - Lütfi Sunar, İLEM Kitaplığı

Bir bilim dalının sürekliliğini sağlayan en önemli ve öncelikli unsurlardan birisi merkezi kavramlarının tespiti ve tabii sürekliliğinin sağlanmasıdır. Özellikle sosyal bilimler çerçevesinde yapılacak olan çalışmalar o bilimin kendi alanında bulunan makul anlamlara tekabül eden kavramların ve onların dil içerisinde bir anlama ad olmasını ifade eden ıstılah/terime yüklenmesi, ilgili bilim dalının bilimselleşme süreçlerine dair de ipuçları verir. Günümüzde sosyal bilimlerde hakim olan kavram ve buna bağlı olarak terimselleşen ifadeler, Avrupamerkezci tanımların hakimiyeti ekseninde belirlenmekte ve bu kavram-tanım ilişkisi Avrupamerkezci yorumların süregelmesini sağlamaktadır. Bu şekilde toplumun öz değerlerine ve yapısına aykırı olarak üretilen kavramlarla yapılan tanımlamalar, sosyal bilimlerde sahih üretimlerin yapılmasına engel olmaktadır. İslam toplumunun yapısı ve kültürünün de göz önünde bulundurulduğu doğru bir sosyal bilimin gelişmesi ve buna bağlı olarak doğru bir bilimsel düşünce zeminin sağlanabilmesi öncelikle yerli ve kökenleri itibariyle süreci takip edilebilir kavramsal ve kuramsal çerçeveyi zorunlu kılmaktadır.



Elinizdeki kitap, bu gerekliliklerin işaret ettiği doğrultuda sosyal bilimlerde yeni kavramları geliştirmenin zeminini oluşturmak ve imkân alanlarını tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır.

Şerhul Ahlakil Adudiyye, (müellifi meçhul), İLEM Kitaplığı

1281 (1864) senesinde kisve-i tab'a bürünmüş olan bu eser, 14. yüzyılda Abdurrahmân b. Ahmed b. Abdülgaffâr el-Îcî (v. 756/1355) tarafından yazılan Ahlâk-ı 'Adudiyye isimli risalenin bir tercüme-şerhidir. Eserin telif edilmesi Müellif Mehmed Emîn İstanbulî'nin insanların ahlâkî bir düşüş yaşadığını müşahede etmesi üzerine o güne kadar Türkçeye tercüme edilmemiş olan Ahlâk-ı 'Adudiyye'yi tercüme etme fikrinin kendisinde hâsıl olması neticesinde olmuştur. Dört makaleden müteşekkil olan eserin ilk bölümü, ahlâkın teorik lerinin ele alındığı "Nazarî Ahlâk" başlığını taşımaktadır. İkinci makalede "Fazîletlerin Korunması ve Kazanılması" başlığı ile ahlâkın pratik meselelerine yer verilmiştir. Eserde, "Ev İdaresi" başlığını taşıyan üçüncü bölüm ile "Şehir Yönetimi" unvanlı dördüncü bölümün yer almasıyla ahlâkın bütün meseleleri ele alınmış; böylece okuyucuya kuşatıcı bilgiler sunulmuştur.

Seyfüddin Ahmed el Ebheri, Şerhul Ahlakil Adudiyye, İLEM Kitaplığı

13. yüzyıldan sonra İslam dünyasındaki ilim gelenekleri önemli ölçüde belli başlı eserler etrafında kaleme alınan şerh ve haşiyelerle devam eder. Bu bağlamda İslam düşüncesinin müteahhirûn dönemi Hidâyetü'l-hikme, Hikmetü'l-ayn, Şerhu'l-Mevâkıf fî ilmi'l-kelam, Şerhu'l-Makâsıd, Şerhu'l-Akâid, Akâid-i Adudîyye, Füsûsu'l-hikem, Miftâhu'l-gayb gibi çeşitli ilim dallarında kaleme alınan eserlerin tarihi olarak okunabilir. Bu türlü klasikleşmiş risale ve kitap yazarları arasında Adudiddîn el-Îcî'nin bilhassa zikredilmesi gerekir. Îcî, er-Risâletü'l-Vaz'iyye, Akâid-i Adudiyye, el-Mevâkıf, Şerhu Muhtasaru'l-Müntehâ eserleriyle dilbilim, kelam ve fıkıh usûlü alanlarında yazım geleneği oluş-turmasının yanısıra ahlâk ve siyaseti teorik ve pratik yönleriyle ele aldığı Ahlâk-ı Adudiyye adlı risalesiyle de ahlâk ve siyaset alanında bir yazım geleneğinin oluşmasına vesile olmuştur. Tahkik ve tercümesini yayımladığımız şerh, Îcî'nin doğrudan talebesi Seyfeddîn Ahmed el-Ebherî'ye aittir.

Şemsüddin el Kirmani, Şerhul Ahlakil Adudiyye, İLEM Kitaplığı

İslam Ahlak Düşüncesi'nin önemli eserlerinden birisi olan, Îcî'nin Ahlâki'l-'Adudiyye adlı ahlâk risalesi kısa olmakla birlikte, oldukça etkili olmuş ve üzerine toplamda dokuz şerh yazılmıştır. Son dönemde yapılan tasniflere göre felsefi ahlâk çizgisinde yer alan Îcî'nin eserine yazılan şerhler, bu çizginin devamlılığını göstermesi açısından önemlidir.

Bu şerhlerden birisi de, Îcî'nin öğrencisi olan Kirmânî'nin şerhidir. Kirmânî'nin şerhini diğer şerhler arasında önemli yapan husus, şerhin bizzat Îcî'nin öğrencisi tarafından yazılmış olması ve aynı zamanda ilk şerh olmasıdır. Şerhin Îcî ölmeden önce tamamlanmış olması da, şerhi önemli kılmaktadır. Kirmânî şerhinin kendisinden sonra yapılan şerhlere şekil ve tartışılan konular bakımından kaynaklık yaptığı görülmektedir. Bu kitapta yer alan Kîrmânî şerhinin tahkik ve tercümesiyle, ahlâk literatürüne katkı sağlanması amaçlanmaktadır.

İLEM Kitaplığı

Tekrar Baskılar

İslam Ahlak Literatürü, ed. Ömer Türker - Kübra Bilgin Tiryaki

Ahlakın Temeli, ed. Ömer Türker

Dergah Yayınları'ndan bu ay çıkan kitaplarına dair videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz;

Profil Yayınları ve Kronik Kitap'tan Şubat Ayında yayınlanan kitaplara dair videoyu aşağıda izleyebilirsiniz;

Erich von Ludendorff, Topyekun Harp, Dergah Yayınları

Topyekûn Harp, toplumların sahip oldukları bütün maddi ve manevi kaynakları seferber ederek savaş halinde olmalarını tanımlar. Topyekûn Harp’in kavram olarak ortaya çıkışı 1789 Fransız İhtilali’ne dayansa da kavramın askeri, siyasi ve akademik alanlarda geniş yankı uyandırması ünlü Alman generali Erich von Ludendorff’un İkinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde yazmış olduğu bu kitap sayesinde gerçekleşmiştir. Ludendorff’un Topyekûn Harp’e dair dünya genelinde ses getiren görüşlerini içeren bu eser Topyekûn Harp’in esaslarından tatbikine kadar konuyla ilgili her ayrıntı hakkında doyurucu bilgi sunmaktadır. Bununla beraber, etkileri bugün dahi belli oranda devam eden ve öncesindeki dünyayı neredeyse ortadan kaldıran İkinci Dünya Savaşı’nın toplum, ordu ve iktisat alanlarındaki dönüştürücü mantığını bir generalin gözünden anlatmaktadır.

Ahmet Mithat Efendi, Arnavutlar Solyotlar, Dergah Yayınları

Ahmet Mithat Efendi, arkasında bıraktığı devasa külliyatıyla Türk edebiyatının anlatı atlası gibidir. Yazar, Arnavutlar Solyotlar’la, yenileşme devri Türk anlatı geleneğinin başlangıç dönemi telif örneklerinden birini vermenin yanı sıra, bağlı bulunduğu Osmanlıcılık fikrinin de savunucu-luğunu ve izahını yapmaya çalışır. Hikâye, fikir-duygu-gerçek üçlemesi etrafında şekillenir.

Hemen girişte Ahmet Mithat Efendi, Bulgarların Osmanlı yönetimindeki rahat ve refahlarından, Avrupalıların kışkırtma ve aldatmalarından ötürü çektikleri sıkıntılardan açar. Böylece Osmanlı birliğinin gerekliliğine esas teşkil edecek bir fikrin temelini atar. Bu bakımdan Arnavutlar Solyotlar bir kurmaca-eleştiri niteliği taşımaktadır.

Eric Hoffer, Değişim Sancısı, Dergah Yayınları

Ömrü boyunca birçok ağır işte çalışmış, düzenli bir eğitim almamış biri Eric Hoffer… Kuvvetli bir gözlem ve meseleleri sıradışı yorumlama tarzı bütün metinlerinde baskın unsurdur. Birçok eserini tahrik edici ve ufuk açıcı kılan da bu özelliktir.

Değişim Sancısı olarak dilimize çevrilen bu eserde Hoffer, insanlık tarihi boyunca görülen değişimlerin toplumlar ve bireyler için ne derece önem arz ettiğini, bugüne kadarki genel kabullerin aslında insanların tepki ve tercihlerini anlamada nasıl zayıf kaldığını sade bir üslupla okura sunmaktadır.

Ömer Özcan, Tahsin Tola & Halka ve Senirkent'e Adanmış Bir Ömür, Dergah Yayınları

Cumhuriyet sonrası siyasî tarihimizin önemli isimlerinden biri de Hasan Tahsin Tola’dır. Gençliğinden itibaren memleketi Senirkent’e yaptığı hizmetler, sonrasında Anadoluculuk, köycülük ve köylerin kalkındırılması konularında yazdığı yazılar ve kitapçıklarla döneminin tartışılan mevzularına katkı sağlamıştır. Bunun yanında Milli Türk Talebe Birliği başta olmak üzere Milliyetçiler Derneği gibi kuruluşlar içinde faaliyet göstermiş, DP’den milletvekilliği yapmıştır. Memlekete hizmet konusunda her fırsatı değerlendiren Tola, Senirkent Dokuma-cılar Kooperatifi’nin yöneticiliğini de yapmıştır. Döneminin pek çok aydını gibi hem siyasi hem entelektüel alanda hizmet veren Tahsin Tola-nın hayatı ve mücadelesini çok yönlü bir şekilde anlatan bu eserin, meraklıları için önemli bir boşluğu doldurduğunu düşünüyoruz.

Tevfik Fikret, Rübab-ı Şikeste, Dergah Yayınları

Rübab-ı Şikeste, “Karilerime” başlıklı manzum bir önsözle başlar. Şiirlerini okuyucularına ithaf ettiğini söylediği bu şiirde Fikret, okuyucudan iki şey ister: Gözyaşı ve samimiyet…

Rübab-ı Şikeste’nin ilk baskısı 1900 yılında yapılmış, çok kısa sürede bitmesi üzerine aynı yıl ikinci baskısı neşredilmiştir. Uzun bir aradan sonra, o zamana kadar Fikret’in yazdığı bazı şiirler de ilave edilerek 1910 yılında üçüncü baskı yapılmıştır. 1911 baskısına ise üçüncü baskıda olmayan üç şiir daha ilave edilmiş ve böylece eser son şeklini almıştır.

Rübab’ın 1911 baskısını esas aldığımız bu neşirde, metnin orijinaline sadık kalınmıştır. Bugün kullanımdan düşen kelime ve tamlamaların anlamları, her sayfada dipnotlarda verilmiştir.

Sema Maraşlı, Okulda Tuzak, Profil Kitap

Gençliğe ilk adımlarını atan bir grup öğrencinin arkadaşları ve aileleri arasında geçen bir hikaye. Gençlik gibi hem neşeli hem hüzünlü, hem coşkun hem durgun, hem ders veren hem ders alan, hem gerçek hem hayal…

Meryem ve Yavuz arasındaki mücadele o yıl ikisi için de hayatlarında dönüm noktası oldu. Hayaller, rüyalar, tuzaklar... Zorluklar güçlendirir mi yoksa yere mi serer, onlar yaşayarak öğrendiler. 

John Fein Stein, Faul Problemi, Profil Kitap

Terrell, ülkedeki en iyi lise basketbol oyuncularından biridir. Takımının ülke şampiyonu olması beklenmektedir. Bütün okullar ona burs vermek için sıraya girmiştir ve herkes önünde sonunda NBA’de oynayacağına kesin gözle bakmaktadır. Ancak, atacağı tek bir yanlış adım ona her şeyini kaybettirebilir… Okul seçme dönemi geldiği zaman herkes Terrell’a yakın davranmaya başlamıştır: ayakkabı şirketleri temsilcileri, yetenek avcıları ve ajanlar. Onu güzel kızlar, hızlı arabalar ve para ile kandırmaya çalışmaktadırlar. Hepsi Terrell’a yardımcı olmak istediğini söyler ama böylesi yardımlar Terrell’ın diskalifiye olmasına neden olabilir. Bu yüzden ligi bitirmek için gözünü toptan ayırmaması gerekmektedir.

ABD’li spor yazarı John Feinstein, kolej basketbolunun ardında dönen büyük paraları, gizli kapaklı yapılan anlaşmaları bu sürükleyici romanda anlatıyor.

Anne Radge, Belin Kavakları, Zodyak Kitap

Bildiğiniz aile toplantılarından değil…80 yaşındaki Anna Neshov, Noel’den bir hafta önce aniden felç geçirince, Neshov’un üç oğlu kendi hayatlarını kenara bırakıp bir araya gelmek zorunda kalır. Erlend vitrin dekoratörü, Margido da cenaze hizmetleri firması sahibidir. En büyük çocuk olan, elli altı yaşındaki Tor ise Trondheim yakınlarındaki Byneset kasabasında bulunan aile çiftliklerinden sorumludur. Çok uzun zamandır görüşmeyen kardeşlerin kişilikleri de meslekleri gibi apayrıdır. Yirmi yılın ardından aile çiftliklerinde toplandıklarında, geçmişlerine dair bilinmeyenler keşfedilecek ve birçok karanlık sır ortaya çıkacaktır.

Anne B. Ragde, 23 ülkede yayımlanan ve televizyona da uyarlanan Berlin Kavakları’nda, karakterlerini ait oldukları yere geri götürürken, okurlarını çarpıcı bir sonla baş başa bırakıyor.

Anne Radge, Münzevi Yengeçler, Zodyak Kitap

Otuz yedi yaşındaki Torunn Neshov, büyükannesi öldüğü zaman hayatında ilk kez babasının ailesiyle bir araya gelir. Oslo’da düzenli bir hayatı olan Torunn, kendini bir anda çiftliğin mirasçısı konumunda bulur. Amcaları Margido ve Erlend, annelerinin ölümünden sonra çiftliğe gelmekte tereddüt etmişlerdir ve ikisi de kendilerini yol ayrımında hissetmektedir. Tor da annesinin ölümünden sonra, önceden beri sevmediği babasıyla çiftlikte yalnız yaşamak zorunda kalır ve bu sorunlu ilişkide Torunn arabuluculuk görevini üstlenir. Herkes elinden geleni yapar ama kan bağı aileyi bir arada tutmak için yeterli midir? Birbirini neredeyse hiç tanımayan bu insanların arasındaki ilişki ne kadar kuvvetlidir?

Anne Radge, Sıcak Dalgası, Zodyak Kitap

Torunn, babasının domuz ahırındaki intiharından sonra, genç bir işçinin de yardımıyla çiftlikte işleri yürütmeye devam eder. Bu sırada, amcası Erlend çocuk beklemektedir; eşi ve gelecek planlarıyla aile çiftliğini ziyaret eder. Her birinin kendi arzu ve beklentisiyle, yeniden toplandığı o yaz çiftlikte huzursuz bir hava hâkimdir. Çiftliğin mirasçısı Torunn, bütün aile üyelerinin geleceğinde önemli bir rol oynamaktadır - üstlenebileceğinden veya üstlenmek istediğinden emin olmadığı bir rol.

Sunny Singh, Otel Arkadya, Zodyak Kitap

Sam, ölülerin rahatsız edici biçimde güzel fotoğraflarını çekmesiyle ünlü bir savaş fotoğrafçısıdır. Zor ve yorucu bir görevin ardından pahalı bir otele yerleşir. Ama ne yazık ki teröristlerin saldırı yapacağı zamanı seçmiştir.

Otel müdürü Abhi hiçbir zaman kahraman olmayı düşünmemiştir; asker babası ve kardeşi için tam bir hayal kırıklığıdır. Kendi olabileceği ve sığınacak bir liman olarak gördüğü otelde şimdi bir terörist saldırısının ortasında, müdür odasında sıkışıp kalmıştır; hayatta kalan misafirlerini çaresizce kurtarmaya çalışmaktadır. Sam, Abhi’nin ondan sessizce odasında kalma isteğini reddeder ve fotoğraflar çekmek için otelde dolaşmaya başlar. Bu sırada, ölen ailesinin yanında duran küçük Billy’yi canlı olarak bulur. Sam’in, yaralı olan Billy için ne yapması gerektiği hakkında en ufak bir fikri yoktur. Daha fazla insan öldürülüp gerilim arttıkça Abhi, Sam ve Billy arasındaki bağ da güçlenir. Artık kim sağ çıkarsa çıksın, hiçbiri eskisi gibi olmayacaktır.

Yazıgen Yayınevi'nden yeni çıkan kitaplara dair videomuzu aşağıda izleyebilirsiniz; 

Kronik Kitap'dan çıkan yeni kitaplara dair videomuzu aşağıda izleyebilirsiniz; 

Hüseyin Ramiz Bey, Tıbbi İlmihal, Yazıgen Yayınları

lkemizin ilk mikrobiyologlarından Miralay Dr. Hüseyin Remzi Bey İlmihâl-i Tıbbî’de ilmihal bilgilerinden abdest, gusül, namaz, oruç gibi ibâdet esaslarının bazılarıyla, haklarında fıkhen haram ve mekruh hükmü verilmiş yiyecek, içecek ve giyecekleri ele alır. Bu konuları hem dinî hükümler açısından hem tıbbî yönden inceler, insan sağlığına verebilecekleri fayda ve zararların neler olduğunu halkın anlayacağı bir üslûpla anlatır. “Evliyâ Hoca” lakabıyla tanınan Remzi Bey ülkemizde koruyucu hekimlik ve sağlıkla ilgili modern bilgi birikimine katkı sağlamış, tıbbî bilginin halk arasında yaygınlaşması için çaba göstermiş, bu konuda çok sayıda eser yazmış, 57 yıllık ömrüne 58 kitap sığdırmış uzman bir tabib, değerli bir bilim adamıdır.



Tıbbî İlmihâl’de Prof. Dr. Ali Çelik, Remzi Bey ve eserleri hakkında detaylı bilgiler aktarmış ve 1889’da kaleme alınan bu eseri günümüz Türkçesine çevirmiştir.

Ali Satan, 100 Soruda I. Dünya Savaşı, Yazıgen Yayınları

1. Dünya Savaşı (standart Avrupa Birliği anlatısı diye adlandırabileceğimiz yaklaşımla) barış içinde yaşamayı çoktan öğrenmiş Avrupa ulusları arasında bir tür anlamsız iç savaş olarak değil daha ziyade yeryüzündeki son büyük İslam devletini; Osmanlı Devleti’ni yıkmaya dönük kasıtlı bir kumpas olarak görünür. Bunda belli bir gerçeklik payı olduğunu kavramak için daha çılgınca komplo teorilerine itibar etmeye gerek yok. Türklerin 1911-1913’te dövüştüğü İtalyan (Trablusgarp) ve Balkan Savaşları sonuçta büyük devletlerin zaten Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için dövüşen daha küçük devletlere katıldığı 1914’teki dünya savaşının bir tür peşrevi değil de neydi? Küresel çatışmayı İtalyanların 1911’de Osmanlı Libya’sını istilası ile Türk bağımsızlığını nihayet tanıyan 1923 Lozan Antlaşması arasındaki bir paranteze alan bir bakış açısıyla I. Dünya Savaşı çok rahatlıkla ’Osmanlı Veraset Savaşı’ olarak adlandırılabilir.

S. Sayyid, Fundamentalizm Korkusu, Açılım Kitap

İslamcılığın uyandırdığı korku ve endişe, ne bir mit ne de terörizmin ya da fundamentalizmin bir sonucu…11 Eylül olaylarından ve Avrupa ile Amerika sathında aşırı sağ yeni bir nesil ortaya çıkaran sıkıntılardan daha önce yazan S. Sayyid, Batı medeniyetini yoklayan bir hayalete dair uyarılarda bulunuyor.

Malezya hükümeti tarafından yasaklanmış ve bildik ezberleri tuzla buz eden bu kitap, hem “İslamî fundamentalizmi” mümkün kılan şartların bir tahlili hem de Müslüman kimliklerinin dünya sathında gittikçe daha fazla siyasal rol üstlenmesinin kışkırtıcı bir açıklaması…Bu kitap, İslamcılığın meydan okuyuşunun sadece jeopolitik ya da kültürel olmadığını aynı zamanda epistemolojik olduğunu gösteren öncü, kışkırtıcı veustalıkla işlenmiş bir çalışma…

Sayyid, bu yoğun ve ufuk açıcı çalışmasıyla İslam teriminin popülist terminolojiye başvurulmadan entelektüel söylemlerde kullanılmasını yeni bir çerçeveye oturtmaya yönelik arzu edilen bir girişimde bulunuyor. Sayyid sadece tartışmacı, sivri ve ilgi çekici değil, kimi zaman şairane de…

Abdülkadir Özcan, IV. Murad, Kronik Kitap

Genç Osman'ın hazin akıbeti ve 1. Mustafa'nın birkaç ay daha süren ikinci saltanatından sonra Kösem Sultan'ın planıyla henüz genç yaşında tahta geçen 4. Murad... Yaptığı iki doğu seferi nedeniyle, çağdaş kaynaklarda ve İslâmî edebiyatta efsane olan Makedonya Kralı Büyük İskender ve yine iki büyük doğu seferinin sahibi Yavuz Sultan Selim'le kıyaslanarak bazen "İskender-i Sânî" ve "Zamanın İskender'i", bazen de "Şarkın Sultanı" olarak nitelendirilen 4.. Murad…17 yıllık saltanatının ilk 9 senesi annesi Kösem Sultan'ın vesayeti altında geçen fakat daha sonra idareyi tamamen eline alan 4. Murad önce kendi adamlarıyla Dersaadet'te ve taşrada büyük bir temizlik harekâtı yaptı. Koyduğu amansız yasaklarla asi önderlerin ve iç isyanların hakkından gelen sultan daha sonra doğuya iki büyük sefer düzenleyerek günümüz Türkiye-İran sınırını çizdi. 4. Murad devrinin iç ve dış olaylarını ele alan, orijinal kaynaklar ve araştırmalarla yepyeni bir sentez olarak ortaya çıkan bu özgün çalışma alanında büyük bir boşluğu dolduruyor.

Halil İnalcık, Osmanlı ve Avrupa, Kronik Kitap

15. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı, Avrupa tarihini şekillendirmede çok önemli bir rol oynamıştır. Osmanlı’ya referansta bulunmaksızın raison d’etat, reel politik, güç dengesi ve hatta Avrupa kimliği gibi kavramları açıklamak mümkün değildir. Osmanlı ile Avrupa arasında karşılıklı etkiler aşikâr olduğu halde maalesef bu etkileşim Batı tarihçiliğinde çok fazla dikkate alınmamıştır.

Hristiyan Haçlı geleneği, uzun süren savaşlara bağlı olarak gelişen düşmanlık, kültürel yabancılaşma gibi bazı tarihsel nedenlerden ötürü ve belki de Osmanlı’nın Aydınlanma sürecinin dışında kalması dolayısıyla Osmanlılar Batı tarihçiliğinde genellikle Avrupa ve Avrupalılığın karşıtı ve antitezi olarak ele alınmıştır. Oysa taraflar arasında çatışmadan çok daha fazlası mevcuttur.

Osmanlı Devleti’nin modern Avrupa’yı şekillendirmedeki etkileriyle birlikte Batı tarihindeki yeri ve Avrupa’yla arasındaki siyasi-ekonomik ilişkiler, sosyo-kültürel bir karşılaşma olarak en büyük tarihçilerimizden Halil İnalcık’ın kaleminden, Osmanlı ve Avrupa'da…

Talha Uğurluel - Cansu Canan Özgen, Selçuklu'nun Şifreleri, Kronik Kitap

Göçerek, konarak, savaşarak uçsuz bucaksız bir coğrafyaya yayıldılar. Devletler kurdular, farklı isimlerle anıldılar. Tarihe ihtişamlı bir imparatorluk, görkemli bir miras bıraktılar... Selçuklular... Öteki Gündem programıyla reytingleri alt üst eden Cansu Canan Özgen, Selçuklu tarihi hakkında en çok merak edilen soruları soruyor; tarihi günümüze taşıyan üslubuyla takdir edilen Talha Uğurluel, çok kıymetli görseller eşliğinde ustalıklı cevaplar veriyor.

Kronik Kitap Yayınları

Tekrar Baskılar

Cihan Piyadeoğlu, Sultan Alp Arslan

İlber Ortaylı, İlber Ortaylı Seyahatnamesi

Halil İnalcık, Osmanlı'da Devlet, Hukuk ve Adalet

Mustafa Alican, Malazgirt 1071

İlber Ortaylı, Osmanlı Devleti'nde Kadı

Zeki Tez, Simya, Hayy Kitap

“Simya, evrenin kimi parçalarını geçici varlıklarından kurtarıp yetkinliğe ulaştırmaktır; bu da metaller için altın, insan için uzun ömür, sonra da ölümsüzlük ve ruhun arındırılmasıdır.”

Prof. Dr. Zeki Tez, yeni kitabında gizli bilimlerin gizemine davet ediyor okuyucuyu. Birbirinden ilginç sorulara yanıt arıyor bu tarih yolculuğunda.

Hayati Sır, Ruhun Aşk Hali, Hayy Kitap

‘Ruh’! Ruha kavuşunca! Tüm kainat hisseder o anı! Ve zikrederler... Tüm yıldızlar... ağaçlar... kuşlar... çocuklar... masumiyet! Zikreder... Bu ‘aşk’ı! ‘Aşk’! ‘Aşk’a gelir...

Hangi zaman... Acil bir zaman... Olaylar hızla akarken... Kötülük her gün biraz daha artarken... İyilik azalırken... Şeytan... ‘Ruh’umuzu kuşatırken... Şimdi ‘oku’mayacağız da! Ne zaman okuyacağız... Ey Kalbim Kur’an! ‘Ruh’umuz Aşktır ‘biz’im... “Ruhun ‘Aşk’ Hali”yiz... ‘Biz’! Bu kuşatılmayı ancak! Kalbimizdeki vahyi ‘oku’yarak aşabiliriz... O zamanlar işte! ‘Aşk’ın o ‘bir’ halinin içine girmeliyiz... ‘Ruh’umuzu kurtarmalıyız... Ruhumuzla sırlanmalıyız...

Hayati Sır ‘ruhun’ derinlerine iniyor son kitabında.

Ali İhsan Aydın, Osmanlı Filistininde Bir Sancak Akka, ORDAF

Batı'da Akdeniz; Doğu'da Ürdün Nehri ve Ölü Deniz arasında kalan Filistin coğrafyası pek çok araştırmaya konu olmuştur. Özellikle ortaçağlarda başlayan bu araştırmalar yeni ve yakınçağlara yayılarak belki de burayı, yeryüzünde üzerinde en çok yazılan bölgelerden biri haline getirmiştir.



Limanı sayesinde bu coğrafyanın uzun zaman boyunca dışarıya açılan kapısı Akka şehriydi. Osmanlı Devleti'nin son yarım yüzyılında Akka şehri Hayfa, Nasıra, Safed ve Taberiye kazalarının bağlı olduğu bir sancak idare merkezi olarak varlığını devam ettirdi. Elinizdeki bu çalışmada Akka Sancağı'nın ve ona bağlı olan kazaların idari değişimleri, çok çeşitli olan sosyal yapısının dinamikleri ve ekonomik faaliyetleri incelenmiştir.

Aziz Semih İlter - C.H.D. Ryder, Osmanlı-İran Sınırından Anılar, ORDAF

Türk-İran sınırı üzerinde tarih boyunca her ne kadar büyük çatışmalar ve sıkıntılar olmasa da müteaddit defalar anlaşmalar, teknik ve diplomatik toplantılar ve sınır çalışmaları yapılmıştır. Osmanlı-İran sınır anlaşmazlıklarının önemli bir sebebi de iki ülke topraklarında da yaşayan aşiretlerdi. Bu aşiretler sınır tanımaksızın mevsimsel göçler yapmaktaydılar. Bu durum, iki ülke arasında sınır problemlerini de zaman zaman arttırmaktaydı. Buna rağmen, Osmanlı-İran sınır sorunları sınır diplomasisi ekseninde yürütülmekteydi. Zaman zaman gerginlikler olmasına rağmen hiçbir zaman sıcak çatışmalara dönüşmemişti. Hatta sınır boylarındaki sosyal yapıları dikkate alan iki taraf da mutlak sınır çizimi konusunda isteksiz davranmakta ve bunu bir politikaya dönüştürmüşlerdi. Ancak yabancı devletlerin müdahalesi ve nüfuz arayışları iki devletin sınırlarını kesinleştirmelerini zorunlu hale getirmişti. Özellikle bölgede İngiliz ve Rus nüfuz çatışmaları Osmanlı-İran sınırlarının da çiziminde etkili olmuştur. Elinizdeki bu kitap Osmanlı döneminde bu maksatla yapılan son komisyon faaliyetlerini resmi dilden uzak, özel bir anlatımla ele almaktadır. Osmanlı komisyonundan Aziz Samih İlter ile hakem sıfatıyla bulunan İngiliz komisyonundan C. H. D. Ryder'ın anlatımıyla 1913-1914 Osmanlı-İran sınır çizimi, bu esnada yaşanan olaylar, komisyon üyelerinin ilginç gözlemleri, sınır boylarındaki insanların hayat hikayeleri bu kitapta okuyucunun ilgisine sunulmuştur.

YORUM EKLE