Çeşitli Yayınevlerinden Yeni Çıkan Kitaplar / Mayıs 2017

Her ay başında, sitemize hangi yayınevleri neler göndermişse onları toplu olarak siz okurlarımızla paylaşıyoruz. İşte Mayıs-2017 döneminde Dünyabizim'e gelenler...

Çeşitli Yayınevlerinden Yeni Çıkan Kitaplar / Mayıs 2017

Okurlarımızın bildiği üzere, kurulduğu 2008'den beri sitemiz kültürün tüm alanlarında olduğu gibi yeni çıkan kitapların değerlendirilmesi hususunda da özel haberler, değerlendirme metinleri yayınlıyor. Habercilerimizin özverili çalışmaları, sitemizin yayın dünyasını yakından izlemesine ve gelişmelerden (yeni çıkan kitaplar da dahil) okurlarını haberdar etmesine vesile oluyor.

Özellikle son 3 yıldır çeşitli yayınevleri Dünyabizim ofisine yeni çıkan kitaplarını gönderme zahmetinde bulunuyorlar. Kendilerine teşekkür ederiz. Bizler de, yayın ilkelerimize uyan kitapları habercilerimize dağıtıyor, eğer kitabı okuyup da severlerse, haber yapmaya değer görürlerse haberleştirmelerini rica ediyoruz.

Şimdiye kadar bu tür yeni çıkan hangi kitaplar değerlendirildi, özel haberler üretildi, hepsine Dünyabizim Ansiklopedisi'nde ilgili kitap/yazar başlığı altında ulaşabilmeniz mümkün: //www.dunyabizim.com/tags

Artık her ay başında, geçen ay içinde sitemize hangi yayınevleri neler göndermişse onları toplu olarak siz okurlarımızla paylaşıyoruz. Elbette her bir kitap için inşallah özel haber/ler de üretmeye/ üretilmesine vesile olmaya devam edeceğiz.

Aşağıda Mayıs-2017 döneminde Dünyabizim'e gelen kitapları listeledik. İyi okumalar...

Cengizhan Konuş, Tarafsız Günler, Profil Kitap

ölümü içimize konuşurken yakalıyoruz/ ayetleri dökülen ellerimize bakarak korkuyoruz balçıktan/ gömleğimiz kan, ekmeğimiz tuzlu, ağzımız haram/  sıkı tutun yaşamanın bahçesine, nar bir daha dağılacak/ alnında suya giderken bıraktığın ayak izleri/ babil’den dönen kervan yoksa nasıl tanısın bizi/ uyumalı erkenden, halka hazırla göğsünü/ sabah Türkiye inecek bir trenden

Zeynep Tuğçe Karadağ, Acile Tek Giden, Profil Kitap

yetişemediğin cenazeye benziyor dünya

Raşit Ulaş, Kavga Başlıyor, Profil Kitap

Gülemiyorsam, o vakit çatlar gibi koşacağım/ Bir kazma vurdum ve indim toprağıma/ Deştim birkaç kökü yeniden yeşerir diye/ Toprağa değmeyen çocuklar için de büyüdüm

Mehmet Dinç, Yanı Başımız Hayat, Profil Yayınları

Hasret, kalbi bir hastalıktır efendim. Her insanda olması muhtemel, belki de mukadderdir. Bu nedenle yakalanmadan henüz hasret hastalığına ve hâlâ yanınızdayken sevdikleriniz, uzun yıllardan beri görüşmemişsiniz de kalbiniz hasret ateşinden yanıp kül olmuşçasına özlemle sıkı sıkı sarılın onlara bugün. Aklınıza gelen en güzel sözleri söyleyin, en büyük iltifatları yapın. Çünkü insan vedaların acemisidir ve hep acemisi kalacaktır

Barrington Barber, Kolay Çizim Projeleri, Profil Kitap

Çok satan kitapların yazarı Barrington Barber bu kitabında resme yeni başlayanlar için bir dizi heyecan verici proje sunuyor : basit natürmortlar, gelişmiş peyzaj kompozisyonları ve insan portreleri… Ressam olmak isteyen herkesin başarılı bir şekilde tamamladığında gurur duyacağı bu projeleri çalışmak ve ihtiyacınız olan teknikleri hızlıca öğrenmek, Barber’ın sistematik eğitim metodu sayesinde çok kolay.

Sevinç Yavuz, Kolici, Profil Yayınları

Bir seri katilin anlattıklarının insanı dehşete düşürmesinin en temel nedeni, kurbanlarının hiç beklenmedik anda yüzleştikleri çaresizlik duygusuydu. Hayatlarının tehlikede olduğunu bilemeden katilin evine kendi ayaklarıyla gittikleri için savunmasız, belki de ikramda bulunanın Azrail olduğundan habersiz oldukları için güçsüz ve katilleriyle hiçbir düşmanlıkları olmadığı için hazırlıksızdılar.

Cevap buydu işte! Seri katiller, insana çaresizlik duygusu yasatıyorlardı ; çünkü hepimiz, içimizden herhengi biri, sadece saçının rengi kızıl diye ya da katilin nefret ettiği bir özelliğe sahibiz diye kurbanlardan biri olabilirdik.

Thomas Glavinic, Kameralı Katil, Profil Yayınları

Paskalya tatilinde arkadaşları olan bir çifte kalmaya giden anlatıcı ve karısı, hemen aynı gün o civarda bir cinayet işlendiğini öğrenirler. Adamın biri üç erkek kardeşi kaçırmış, içlerinden ikisini tehdit ve psikolojik işkenceyle, yüksek bir ağaçtan atlayarak ölmeye zorlamış, üstelik bütün bu süreci filme almıştır. Bir televizyon kanalı cinayet videosunu yayınlamakta gecikmez: Dışarıda kitle gösterileri ve polisin hummalı arayışı sürerken dört arkadaş cinayetin yarattığı kaygı ve dehşete rağmen hastalıklı bir merakla kilitlendikleri yayın akışından kopamazlar bir türlü...

Kameralı Katil, Avusturyalı yazar Glavinic'in kendine özgü bir ironiyle kaleme aldığı bir medya eleştirisi aynı zamanda.

Yavuz Köktaş, Kadınla İlgili Hadisler, İnsan Yayınları

Kadınla ilgili meseleler gelenek ile modernlik arasında sıkışıp kalmıştır. Sahîh Sünnetten uzaklaşan geleneksel yaklaşımlar bazen kadını sıkboğaz ederken dinin tanıdığı haklardan da mahrum edebilmektedir. Bunun aksine, belki geleneksel yaklaşıma bir tepki olarak ortaya çıkan modern yönelişler de çağdaşlığa uyum adına dinî yapıdan taviz üstüne taviz verebilmektedir. Bugün, "modernizmin zarar verdiği kurumların başında hangisi gelir?" şeklinde bir soru sorulsa herhâlde cevap, aile ve buna paralel olarak kadın gelecektir. Ailenin dağılmasıyla kadın-erkek ilişkilerindeki ölçüler de aşınmaya başlamıştır. Bu çalışma insanımız için faydalı olacağına inandığımız, kadınla ilgili hadislerin neredeyse hepsini bir araya getirip değerlendirme anlamında atılmış küçük bir adımdır. Bu arada çalışma hem sahih hem de merdud hadisleri bir arada görme imkânı verme açısından da istifadeye açıktır.

Homi Bhabha, Kültürel Konumlanış, İnsan Yayınları

Bhabha; kimlik, toplumsal faillik ve ulusal mensubiyet meselelerini yeniden düşünürken, tartışmalı da olsa işe yarar bir kültürel melezlik teorisi sunar. Bu teori, başka düşünürlerin sömürgecilik ve küreselcilik arasındaki bağlantıları anlamaya çalışırken ortaya koyduğu girişimlerin ötesine geçer. Hem metropolitan hem de diasporik literatür ve ayrıca çağdaş sanat hakkında ustalıkla yazılar kaleme alan bir ilim adamı olarak, Bhabha; Said, Fanon, Forster, Conrad, Gordimer ve Morrison gibi geniş bir yelpazedeki yazarların fikirlerini tartışır. Kültürel Konumlanış’da Bhabha; sömürgeci taklit, melezlik ve toplumsal eşiktelik gibi kavramları yeniden tasavvur eder ve bununla, kültürel üretimin en kararsız ve en sınırları zorlayıcı olduğu zaman en verimli olduğunu öne sürmeyi amaçlar. Fikrî rahatlığı, bizatihi teorinin pratik toplumsal değişime katkı yapabileceği inancıyla birleştiren bir ses tonuyla, Bhabha bu çağın önde gelen sömürge sonrası teorisyenlerinden biri olmuştur.

Savaş Ş. Barkçin, Gönül Makamı, İnsanart Yayınları

Gönül Makamı, mûsikîmizden hareketle anlam arayışımıza vesile olacak, sahih tasavvuf geleneğinden beslenen önemli bir "muhabbet kaynağı" Savaş Ş. Barkçin, bu kitabında "Aşkın sanatı" nasıl bir sanattır meselesini anlamak üzere, büyük mûsikî üstâdlarından hareketle bir yol çizerek, muhabbet ve meşk kültürüne her alanında birincil önem veren bir medeniyetin, günümüzde sağlıklı bir okuma ve yorumunu yapma çalışıyor.

İnsan Yayın Grubu

Tekrar Baskılar

Nazife Şişman, Kaderle Tasarım Arasında Yeni İnsan

Hayy İbn Yakzan, İbn Tufeyl & İbn Sina

İlahi Sözün Gücü, Tahsin Görgün

Rene Guenon, Yatay ve Dikey Boyutların Sembolizmi

Gilbert Durand, Sembolik İmgelem

Ünver Günay, Din Sosyolojisi

İsmail Hakkı Bursevi, Mesnevi Şerhi

Kamil Büyüker, Bu Toprakları Mayalayanlar, Şule Yayınları

Bu Toprakları Mayalayanlar, tarihin yakın döneminde iz bırakmış güzel insanların portrelerinden bir derleme. Hafız, bestekâr, doktor, hattat, seyyah, şair, düşünce adamı, hoca, muallim, velî ve âlimlerden oluşan bu güzel topluluğun ortak özelliği musikiyi şifa bilmeleri.  Güzelliğe duyulan meyil sanat eserlerinin doğmasının da sebebi. Aşk olmadan meşk olmuyor, meşk olmadan musiki. Duygu, düşünce ve hislerin bir formu olan Türk musikisi ise gücünü dinden, dinî musikiden alıyor. Her biri diğerinden bağımsız bu musikişinaslara baktığımızda, ortak yönlerinin din olduğu görülmektedir. Kâmil Büyüker'in derlediği hayat ve hatıratlar şahidi.  Birçoğu düzenli bir musiki eğitimi görmemesine rağmen musiki sanatının içine kalpleriyle girmiş, yetenek ve meraklarıyla geliştirmişlerdir. Bu Toprakları Mayalayanlar'ın kıymetinin bilinmesi, bugünkü, gelecekteki musiki severlere ışık tutması ve yeni ufuklar açması umudumuzdur.

Bu Toprakları Mayalayanlar, tarihin yakın döneminde iz bırakmış güzel insanların portrelerinden bir derleme. Hafız, bestekâr, doktor, hattat, seyyah, şair, düşünce adamı, hoca, muallim, velî ve âlimlerden oluşan bu güzel topluluğun ortak özelliği musikiyi şifa bilmeleri.

Güzelliğe duyulan meyil sanat eserlerinin doğmasının da sebebi. Aşk olmadan meşk olmuyor, meşk olmadan musiki. Duygu, düşünce ve hislerin bir formu olan Türk musikisi ise gücünü dinden, dinî musikiden alıyor. Her biri diğerinden bağımsız
bu musikişinaslara baktığımızda, ortak yönlerinin din olduğu görülmektedir. Kâmil Büyüker'in derlediği hayat ve hatıratlar şahidi.

Birçoğu düzenli bir musiki eğitimi görmemesine rağmen musiki sanatının içine kalpleriyle girmiş, yetenek ve meraklarıyla geliştirmişlerdir. Bu Toprakları Mayalayanlar'ın kıymetinin bilinmesi, bugünkü, gelecekteki musiki severlere ışık tutması ve yeni ufuklar açması umudumuzdur. - See more at: https://www.kitapambari.com/bu-topraklari-mayalayanlar-kamil-buyuker#sthash.T6Iu3p8t.dpuf

Ercan Yılmaz, Görünmez'in Arıları, Şule Yayınları

Görünmez'in Arıları, şiirin bizi şiir hâline sokması gerektiğine inanan, şiirin tadını çıkaran, şiirin saf rüyasında yeryüzünü derin bir acı ve tutkuyla kavramak isteyen bir şairin lirik şiir merkezli okuma notlarından oluşmaktadır. "Kovanım yağma olsun" diyebilme gözü pekliğini gösterebilecek okurlar için...

Görünmez'in Arıları, şiirin bizi şiir hâline sokması gerektiğine inanan, şiirin tadını çıkaran, şiirin saf rüyasında yeryüzünü derin bir acı ve tutkuyla kavramak isteyen bir şairin lirik şiir merkezli okuma notlarından oluşmaktadır. "Kovanım yağma olsun" diyebilme gözü pekliğini gösterebilecek okurlar için... - See more at: https://www.kitapambari.com/gorunmezin-arilari-ercan-yilmaz#sthash.wo8PfH4d.dpuf

Güzide Ertürk, Kaplumbağa Gölgesi, Şule Yayınları

Yerde yuvarlanan dudağı elime aldım. Hiç susmadan mırıldanıyordu. Birine kızmıştı. Sürekli suçluyordu onu. Kulakları olmadığı için, yanlış kişiye söylendiğini anlatamadım. Gözleri olmadığı için tanıdık bir el tarafından tünelin boşluğuna yuvarlandığını görememiş, dudaklarına bulaşan çamuru silememiş, susması lazım geldiğini bilememişti. Cebime attım. Belki bir gün lazım olur diye. Tedbiri elden bırakmamak gerekirdi ama olur da bir gün dudaklarım silinirse, ben de bu sürekli konuşan kendini bilmez ağıza muhtaç kalırsam diye korktum. Ödünç dudakları susturmak zor olurdu. Tanımadığım birinin emanet bakışlarıyla dünyaya bakmak korkunçtu. Velhasıl mazgalın altında buldum kendimi. Başkasının yarım yüzüne muh- taç olmayayım diye.

Kaplumbağa Gölgesi, Portland sokaklarıyla Midilli kıyılarını, oradan Halep'i de sınırlarına dahil eden uzun soluklu bir öykü. Bir evsizin bakışını, dünyanın, savaşın, insanlığın, mülkiyetsizliğin can alıcı damarlarına taşıyan. Güzide Ertürk, berrak bir dilin, ince bir üslûbun ve yeniden nefes alan bir vicdanın izlerini paylaşıyor okurlarıyla.

Şule Yayınları

Tekrar Baskı

Senai Demirci, Hasret-i Peygamber

Ali Emre Özyıldırım, Maşi-zade Fikri Çelebi ve Ebkar-ı Efkar'ı, Dergah Yayınları

Fikrî Çelebi, on altıncı yüzyılda yaşamış önemli divan şairlerinden biridir. Uzun yıllar kadılık yapmış olan şairden devrin bütün kaynakları övgüyle söz eder. Çok sayıda eser yazmış olsa da, bugüne kadar Fikrî Çelebi’nin hiçbir eseri ele geçmemişti. Ebkâr-ı Efkâr, şairin ortaya çıkarılan ilk eseri olup Ali Emre Özyıldırım tarafından bulunmuş ve yayına hazırlanmıştır. Eser, şairin başından geçen sıra dışı bir aşk macerasının manzum hikâyesidir. Eserin başkahramanı olan Fikrî Çelebi, aşk yolculuğunu son derece gerçekçi bir kurguyla aktarmıştır. Fikri’nin genç bir hemcinsine karşı duyduğu aşkın hikâyesi olan ve Edirne ile İstanbul’un gündelik hayatını da yer yer yansıtan bu aşk macerası, hem vuslatla sonlanması hem de vuslat sonrasında yaşananlar sebebiyle divan şiirinin gerçekçilik sınırlarını zorlayan kendine özgü bir hikâyedir.

Ahmet Mithat Efendi, Rikalda Yahut Amerika'da Vahşet Alemi, Dergah Yayınları

Ahmet Mithat Efendi, konu bakımından tekrara düşmemek, okurların ilgisini sürekli canlı tutmak ve estetik anlamda ideali yakalamak adına edebiyatımızda bir dizi kurgusal ve teknik tecrübeler ortaya koymuştur. Bu arayışlar Rikalda yahut Amerika’da Vahşet Âlemi adlı romanında da devam etmiştir. Önceki romanlarında İstanbul’dan Hindistan’a, Paris’ten Filistin’e, Cezayir’den Mezopotamya’ya kadar geniş bir coğrafyayı mekân olarak seçtiğini ve okuyucularını çeşitli iklimlerde gezdirdiğini belirten Ahmet Mithat Efendi, romanın önsözünde bu romanın yazılmasında etkili olan düşüncelerini dile getirmiştir. “Eski Dünya”nın bütün yönlerini okuyucularına sunan yazar “Yeni Dünya” olan Amerika kıtasına henüz zihnî bir seyahat yapmamış olmayı bir eksiklik olarak görmüş ve bu romanı yazmaya karar vermiştir. Okuyucularına, daha önce fikir sahibi olmadıkları bir âlemin kapılarını açma düşüncesi bu romanın hareket noktasını oluşturmuştur.

Halit Ziya Uşaklıgil, Kırık Hayatlar, Dergah Yayınları

Kırık Hayatlar Halit Ziya’nın Aşk-ı Memnu ile ulaştığı zirvenin ardından kaleme alınmış bir romandır. Eser, tefrikalarının ardından kitap olarak ilk kez 1924 yılında yayımlanmıştır. Halit Ziya, 1944 yılında eseri yeniden gözden geçirmiş ve bazı değişiklikler yapmıştır. Elinizdeki kitap hazırlanırken eserin bu baskısı esas alınmış, günümüzde kullanılmayan veya az kullanılan kelimelerin anlamları dipnotlarda verilmiştir.

D.M. Armstrong, Tümeller, Dergah Yayınları

Bu kısa metinde, tanınmış bir filozof dikkatini tüm felsefi sorunlardan en eski ve en kökensel olanına çevirmektedir: Değişik şeyleri nasıl oluyor da aynı doğal kümenin üyeleri olarak sıralayabiliyor ve sınıflandırabiliyoruz? Profesör Armstrong dikkatli bir biçimde altı ana kuramı –antik, modern ve güncel– sergiliyor ve her birinin güçlü ve zayıf yanlarını değerlendiriyor. Kendi sözleriyle dile getirirsek “Metafizikçiler araştırmalarında herhangi bir kesinlik beklememelidirler” ve dolayısıyla metafizik kuramlar arasındaki mücadelede nihai olarak zafer ya da yenilgi yoktur. Armstrong’un kendisi de bunun bilincinde olarak söz konusu ana kuramlardan geleneksel olarak adlandırabileceğimiz gerçekçi açıklamayı başarılı görmekte ve ona yönelik tartışma yürütmektedir.

Tanpınar'dan Çeviriler, haz. Erol Gökşen, Dergah Yayınları

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın üzerinde pek durulmayan bir yönü de çevirileri ve çevirmenliğidir. Bu kitapta çevirmen Tanpınar’ın süreli yayınlarda kalan çevirileri yer almaktadır. Kitapta, Tanpınar’ın Magdalen Rock müstearını kullanan Ellen Beck isimli yazardan çevirdiği “Sabit Olamamış” adlı hikâyeyi; E. T. A. Hoffmann’ın “Kremon Kemanı” hikâyesini, Anatole France’ın Kraliçe Pédauque Kebapçısı adlı romanının bazı bölümlerini, Walter Pater’ın “Auxerre’li Denys” hikâyesini, Paul Morand’ın “Sürat Hakkında” adlı yazısını, Paul Valéry’nin Monsieur Teste romanından parçaları ve yine Valéry’nin “İncelemeler” başlıklı bir yazısını okuyacaksınız.

Julian Young, Heidegger'in Geç Dönem Felsefesi, Dergah Yayınları

Heidegger’in geç dönem felsefesi sıklıkla, anlaşılmaz bir mistisizme doğru bir sapma olarak kabul edilmiştir. Julian Young’ın kitabı, buradaki derin ve zor karışıklıkları göz ardı etmeyerek, onun bütünüyle ne ile ilgili olduğunu basit ve anlaşılır bir dille açıklamaktadır. Kitap Heidegger’in ‘tanrılar’ın kayboluşunu tanımlamasını, teknolojinin şiddetini ve insanlığın “evsizliğini” modernitenin yoksulluk belirtileri olarak ve Heidegger’in “Varlık’ın unutulmuşluğu”nun üstesinden gelme görüşünü de gerçek post-modern varoluşa, post-yoksulluğa dönüşün özü olarak incelemektedir. Young iyi yaşamın doğasını keşfetmek için olan eski arayışa saygı duymakla beraber, Heidegger’in bu üstesinden gelmeye dair görüşünün son derece verimli olduğunu savunur. Onun kitabı öğrenciler ve Heidegger çalışmalarının uzmanları için paha biçilmez bir kaynak olacaktır.

Gazali, Üç Risale, Neva Yayınları

Gazâlî’nin matbu mirası çok zengin olsa da, dünyanın muhtelif bölgelerinde hâlâ İmam Gazalî’ye nispet edilen ve kendilerini gün yüzüne çıkaracak muhakkik ve nâşirler bekleyen pek çok yazma bulunmaktadır. Gazalî’nin hâlâ yazmalar arasında bekleyen mirasının gün yüzüne çıkarılmasına bir katkı sağlamak için bugün bu alanda mütevazı bir çalışmayla İmam Gazâlî’nin marifetullah (Allah’ı bilme) üzerine yazdığı üç yeni risalesini takdim ediyoruz. Kahire Üniversitesi’nden Prof. Mahmud Hamdi Zakzuk’un tahkik ederek ortaya çıkardığı bu çalışmayı, genelde İslam kültür mirasıyla, özelde ise İmam Gazâlî’nin kültür mirasıyla ilgilenenlere ithaf ediyoruz.

Şankıti, Kur'an Filozofu Muhammed Abdullah Draz, Mana Yayınları

Elinizdeki bu çalışma Prof. Dr. Muhammed Abdullah Draz’ı, onun eşsiz fikirlerinin düşünce dünyamıza katkılarını ve hayatının bilinmeyen yönlerini ortaya koymayı amaçlayan kısa ve özlü bir eserdir. Bu çalışmada Üstad Draz’ı tanımaya, Çağdaş İslami düşüncedeki büyük payını ve özellikle de itidal ve yenilik alanındaki katkısını göstermeye çalıştık. Onun hayatını, şahsi özelliklerini, fikri metodunu ve yazı üslubunu anlattık. Draz’ın, İslam algısına dair basit bir düşünsel yolculuk yaparak şu beş dikotomi çerçevesinde orta yolcu düşünceye katkısı üzerinde durduk: Akıl ve nakil, din ve bilim, cebr ve ihtiyar, sünnet ve bidat, savaş ve barış… Ve burada onun, derinlikli, geniş ve itidalli bir bakışla meseleleri nasıl ilmi liyakatle değerlendirdiğini görmüş olduk…

Azzam Temimi, Hamas- Anlatılmamış Bölümler, Mana Yayınları

İsrail ve Batı tarafından terörist olarak yaftalanan Hamas, bölgesel ve küresel varsayımları yerle bir ederek, 2006 Ocak ayındaki Filistin seçimlerinde ezici bir zafer kazanmıştı. Bu kitap, Müslüman Kardeşler örgütünün içinden Hamas'm doğuş sürecini ortaya koymakta; Suriye'de ve başka yerlerde sürgün hayatı yaşamış olan liderlerinin etkisini detaylanyla anlatmakta; örgütün iç yapısını ve siyasi hedeflerini gözler önüne sermektedir.

Mustafa Tekin, Hikmet Sosyolojisi, Mana Yayınları

Din sosyolojisi konusundaki çalışmalar, gerek Türkiye gerekse dünyanın farklı ülkelerinde İslam sosyolojisi gibi tartışmalar ve farklı açılımlarla kendisini göstermiştir. “İslam sosyolojisi” ise, esasında Batı modernitesi ve en başta Batılı sosyoloji ve bilim anlayışına bir itirazı temsil etmektedir. Fakat bu analizler, farklı önerilerle birlikte özelde Batılı sosyolojinin kriz noktalarının, hem Batı içinde hem de İslam dünyasında giderek daha detaylı tartışılmasını sağlamıştır.

Elinizdeki kitap, yıllardan beri zihnimizde var olan; farklı vesilelerle tartışma ve analizlerime eklediğim bir çalışmanın ürünüdür. “Hikmet Sosyolojisi” ismini taşıyan bu çalışma, 1990’ların ortalarında “Hikmet Temelinde Bir Sosyoloji Mümkün müdür?” şeklinde ortaya konulan bir soruya cevap olarak düşünülmüştür. Doğrusu ele aldığı konuları itibarıyla çalışmamız hem bir sosyoloji kritiği, hem de bir inşadır

Latif Kınataş, Söz ve Tanıklık, Mana Yayınları

linizdeki çalışma muhtelif denemelerden oluşmakta ve yaşanmışlıklar içermektedir. Bir hocasının benzetmesiyle; bazen coşkun bazen durgun, bazen çılgın bazen sakin akan, yer yer şelaleler oluşturan bir nehir gibi geldiği öze doğru seyreden bir yaşamdan çekip çıkarılmış tecrübelerdir. Akıp giden nehirden farklı zamanlarda rastgele alınmış birkaç kova su gibi… Bu muhtelif konuları birleştiren şey ise, aynı yaşam öyküsünden, aynı tecrübeden damıtılmış olmalarıdır. Kitapta farklı konuları okurken bu ortak noktayı hissedeceğinizi umuyorum. Şu da fark edilecektir ki, bunlar kurgulanmış metinler değil; bazı olaylar, gözlemler ve yaşanmışlıklar sonucunda elin istem dışı kaleme gidişiyle doğal olarak ortaya çıkmış metinlerdir. Bazen bir tespit, bazen bir sohbet, bazen de bir nasihat formuna bürünmüş olabilirler; ama haddini bilen, samimi bir arayışı içinde barındıran satırlar olduğu aşikârdır.

Şahin Bal, Aykırı Sesler, Mana Yayınları

Yaşamıyorsun, soluk alıp vermeyi yaşam saymak senin kötü bir zannın. Yaşamı seven susmaz asla, susmak fiilen ve fikren öldürmektir kendini. Yalanları ve yanlışlan hazmetmek mide kanseri yapar insan olanı. Yalanları alkışlamak şizofren... Yaşamak konuşmaktır. Yaşamak gerçekliktir, yaşamak yalana ve yapaylığa isyandır. Susmak ölümdür, susturmak cinayet. Sustuğun için başkalarına da susmanın nimet olduğu dersini veriyorsun. Sayende susanlar çoğalıyor. Yaşamak için konuşmak gerekir, konuşmak için konuşacak yüzün.

Ahmet Karacan, Liman Şehrinin Uzun Hikayesi, Okur Kitaplığı

Belki de uzun ve huzursuz bir gecenin sabahına uyanmışsın; gözlerin mahmur, bedenin donuk, hissiz bir ruh hali var varlığında… Az sonra yüzüne su çarpacak, aynaya bakacak yüzünü kirli beyaz havluna gömeceksin. Hayat kendisini olmadığı kadar uzak yaşatacak… Ben yokum ama bir başkası da olmayacak… Sen, benim düşlediğim sen değilsin… Değişmişsin; belki de her zaman böyleydin, ben ulaşamamışım. Niçin? Ne yapıyorsun şimdi? Yapamadıklarımız oluyor mu? Yaptıkların da… Reçeli bir dilim ekmeğe sürerken bıçağı yine mi ters tutuyorsun? Yaşadığın bensizlik; yetiyor mu yalnızlığına?

Mehmet Sarı, Altıncı Hikaye, Okur Kitaplığı

“Harfler, anne karnındaki çocuk gibidirler, insan suretindedirler; ama konuşamazlar.” Yeni yetme acemi “sözcük”lerle değil, yaşını başını almış tecrübeli “kelime”lerle kuruyor hikâyelerini yazar, bu yönüyle yıkıcılığı huy edinmiş modernizmi reddederek geleneğe bağlanıyor; ama oraya çakılıp kalmıyor, yol açıcı bir özgürlük ve özgünlük arzusuyla yürüyor adeta. Dilin bir din gibi seçim işi, üslubun ise tarih içerisinde konuşlanmak olduğunun farkında. Bu bakımdan Tanpınar’la akraba. (Zafer Acar)

Fatih Pala, Ramazan ve Oruç, Okur Kitaplığı

İnsanlar, neden yiyip içmezler? Neden, birbirlerine kötü söz söylemekten ve birbirlerini incitmekten sakınırlar? Neden, normal günlerdeki gibi rahatça günah işlemeye yeltenmezler? Neden, yüzleri soluk ve bembeyaz? Neden, dudaklar kuru, bedenler halsiz, ayaklar biçare, mideler bigâne? Neden, neden, neden? Aslında bütün soruların cevabı İlahî Olan’da gizli. Ve aslında, bizler de çok iyi biliyoruz. Rahmet ve merhamet membaı olan bir Şehr-u Ramazan’ın sınırlarındayız. Dikkat edelim ve yürüyelim yiğitçe... Aslında bütün soruların cevabı İlahî Olan’da gizli. Ve aslında, bizler de çok iyi biliyoruz. Rahmet ve merhamet membağı olan bir Şehr-u Ramazan’ın sınırlarındayız. Dikkat edelim ve yürüyelim yiğitçe...

Korsan Muhyittin, Piri Reis (Osmanlı Türkçesiyle), Okur Kitaplığı

Bu kitap, Amerika'yı gösteren Dünya haritaları ve Kitab-ı Bahriye adlı denizcilik kitabıyla tanınan, Osmanlı denizcisi, kaptanı ve kartografı Piri Reis’in hayatından ilham alınarak çocuklar için yazılan Korsan Muhyittin - Piri Reis adlı eserin Osmanlı Türkçesiyle yazılmış hâlidir. Metinlerin yazımında son dönem imlâsı yerine alanın önemli dilcilerinden Şemseddin Sâmî’nin Kâmûs-ı Türkî sözlüğünün yaygın imlâsı tercih edilip eski metinlerin okunması ve anlaşılmasına âşinâlık kazandırılmaya çalışılmıştır. Arabî, Fârisî ve Türkî kef çeşitleri de ayrı ayrı işaretlerle gösterilerek okuyucunun okuma hızına katkı sağlamak hedeflenmiştir.

Mazlum Dirican, Bir Yol Meseli, Okur Kitaplığı

Masalların, rüyaların, hayallerin, ateş yalımlarının içinden geçerek çocukluğunun sırlarla kaplı anlamını arayan bir hikâye anlatıcısının ve anlatmayı seven bir ravinin kendi ‘tuhaf varlık’ına gerçekleştirdiği arafta bir ruh yolculuğunun öze dair işaret fişekleriyle döşeli metinlerini içeriyor Bir Yol Meseli. Harflere, mesellere, hüzünle bakan fotoğraflara, mürekkebe ve kelimelere, yola ve yol içre hallenmelere tutuna tutuna katedilmiş bir iç yolculuğunu imliyor Bir Yol Meseli. Duyarlığının kapılarını masalların kadim topraklarına açarak bir türlü tuvalindeki bozkır resmini bitiremeyen ressamın ölümünden boşluklar devşirip ruhundaki derin kırılmanın anlamını çözme uğraşı veren bir anlatıcının benliğiyle yüzleşen bir iç hesaplaşmaya, bıçağın parlayan ucundan suçluluğa ve suça iştirak etmeye dek uzanan bir yüzleşme hikâyesidir tanık olduğumuz.

Cevat Akkanat, Deneme Tahtası, Okur Kitaplığı

İyi bir şiir karşısında ürperen, kötü şiirin yayıcılarına öfke püsküren bir kalemle yeniden tanışmak istemez misiniz? Duygudan duyguya, heyecandan heyecana, maceradan maceraya koşturan dalgın ve derin bir kalem. İnsan bir yazar. İnsana dair olanı yalınlıkla ve coşkuyla deneme formuna aktaran. Baskı ve zulüm karşısında ironi yüklü kelimelere bürünen. Tepkisel. Yoksulluğuyla ve mağlubiyetiyle tepkisel. Sahteliğe karşı tepkisel. Kötü şiire karşı tepkisel. Eşitsizliğe ve sosyal adaletsizliğe karşı tepkisel. Bazen yenilgilerden ve yorgunluklardan kalabalığa doğru koşan. Bir yalnızlık anaforunda, bir ihya ve inşa çıkmazında, yargılanmayı göze alan, saldırılara destansı bir savunma-karşı koyuş bilinciyle yüklü, bazı anlar masmavi bir gök şiiri, bazense umutsuz ve dobra. Cevat Akkanat’tır bu. Bu denemeler de bu izahın somut bir delili. En insani yönleriyle Cevat Akkanat’tan bahsediyoruz.

Cihan Buğdaycı, Varlığımın Kabul Edildiği Gün, Mat Kitap

Cihan Buğdaycı’nın bu ilk romanı, engellilerin ruh evrenlerini anlamaya, anlamlandırmaya yönelik bir keşif anlatısı. Engellerin öyle sanıldığı gibi ‘yaşama sanatı’nda bir köstek olmadığını, kişinin inilebilirse eğer, ruh dünyasında derin denizlerle karşılaşılabileceğini, empati yeteneğiyle pekâlâ insanın hâl ve durumlarının anlaşılabileceğini okura temiz duyarlığı ile teklif ediyor.

Karani Bedir, Yolumuzu Aydınlatarak İz Bırakanlar, Mat Kitap

İslâm bilim tarihine dair derleme niteliği taşıyan bu çalışma, çeşitli deneysel, bilimsel, felsefî, metafizik ve sosyolojik alanlarda araştırma yapmış İslâm bilginleri ve mutasavvıfların, âlim, ârif ve gezginlerin kurucu eserlerini yeni nesillere tanıtma işlevi görüyor.

İnsanlık tarihini köklü ve kalıcı eserleriyle aydınlatan ve İslâm bilim tarihinde iz bırakan bu bilgin şahsiyetleri, Batı’nın bilim heyulası ve tekebbürü dolayısıyla tozlu raflarda veya sis perdesi arkasında bıraktığımız için var olan ilmî zenginliğimizin farkına varamadık. İşte İz Bırakanlar, bu göz ardına bırakılarak sis perdesine çekilen bilgin çeşitliliğini ilgilisine ve yeni nesillerin tecessüsüne göstermesiyle eğitsel değeri haiz bir derleme çalışması olarak farklılaşıyor.

Sedat Yılmaz, Asitane, Mat Kitap

Sedat Yılmaz, Asitâne romanıyla Sözün Düşüşü’ne kelimelerin boca edildiği bu yapma ve yapay post-kültürel bir zamanda Söz’ü tutup ayağa kaldırıyor, Söz’e ve Söz Ustalarına, Erlere, Erenlere, Pirlere hak ettiği yeri veriyor, Söz’ün Ruhu’nun ölmediğini Gelenek’ten el alan mahir zekâsı ve sözü biçimlendirme yeteneğiyle önümüze, ufkumuza, gönlümüze seriyor.

Asitâne, uzun zamanlardır binbir karmaşa ve kaos içinde yitirdiğimiz Ruh Denizlerine sözel-estetik bir fener tutuyor.

Sedat Yılmaz, S'onsuzluk, Mat Kitap

Ey sonsuz derinlik/ Sonlu bakışlarımda/ Aradığım serinlik/ Ancak ibrahim’edir/ Ateşin ortasında/ Ey dil,/ Kaç kova suyla teselli bulur/ Kaç karıncaya muhtaç bu gönül/ Ey ateş,/ Serin tut sözlerimi/ İskenderiye, kudüs/ Bağdat, halep, şam/ Zulmetin kazanında her akşam/ Kaynıyor ve yanıyor/ Başkentleri kalbimin

Okur Kitaplığı Yayınları

Tekrar Baskılar

Selvigül Kandoğmuş Şahin, Hayırlı Haber

Selvigül Kandoğmuş Şahin, Gülendamın Renkleri

İlhan Akın, Ganj'ın Gözyaşları

YORUM EKLE