Ezelin yankısını işittiği gün, aydınlık bir çağa uyandığını fark etti Batı. Tabiatta ne varsa eski Yunan’dan geldiğini sanmayın sakın! Doğu, uçsuz bucaksız mümbit bir tarla misali kendisini paylaşırken Batıyla; Batı bu paylaşımdan aldıklarının kendi cılız köklerine dayandığı iddiasını taşıdı. Bu açgözlülük karşısında hoşgörüsünden taviz vermeyen Doğu, köprüleri onarırken yıkan hep Batı oldu. Doğu halkları paylaştılar birçok şeylerini; kardeşliği, sanatı, tabiatı... Bugün için felsefenin, sanatın başlangıcı ve mekanı olarak eski Yunan’ı adres gösteriyoruz. Pekâlâ, bu, gerçekte öyle miydi? Halbuki Helenizm’le ilgisi olmayan medeniyetlerin temellerine baktığımızda, insanlık için devasa hayat tecrübeleri mayalamışlardır. Örneğin Helenizm’le hiç bir bağa sahip olmayan Hint coğrafyası, İran medeniyeti. Öyleyse geriye dönüp bakmakta fayda var. Batı’nın köklerini kazıyıp bir incelemede bulunun ve bu inceleme esnasında heybenize Cemil Meriç’in “Bir Dünyanın Eşiğinde” isimli kitabını koyun, çünkü yol gösterici olacaktır.
“Bir Dünyanın Eşiğinde”, Cemil Meriç’in Hint coğrafyasının bütün yönlerini anlattığı eseri. İletişim Yayınları'ndan çıkan kitap baştan sona Hint coğrafyasını mercek altına alıyor. Aynı zamanda Hint medeniyetini Batıyla karşılaştırıyor. Batıya ait olduğunu bildiğimiz birçok şeyin aslında Hintlilere ait olduğunu belgeliyor. Kitapta şu başlıklar altında Hint coğrafyasına dair birçok bilinmeyeni aydınlatıyor: “Hint ve Batı”, “Ktesias’dan Voltaire’e”, “Endiyanizmin Vatanında”, “Asya Avrupa’ya Neler Borçlu”, “Azgelişmişlik”, “Hind’in Yağması”, “Siyasi Birlik ve Diriliş”, “Sanskrit Edebiyatı ve Orta Hint Dilleri”, “Cainizmin ve Budizmin Kutsal Metinleri”, “Dravit Edebiyatı”, “Yeni Hint Dilleri”. Batı ve Hint karşılaştırması sayesinde öğrenecekleriniz hayret etmenize sebep olacak nitelikte. Çünkü Batıya ait birçok eserin Hint’ten etkilenme sonucu benzer eserler olduğunu göreceksiniz.
Doğuyla Batının kardeşliği
Yıllar önce Bernardin De Saint- Pierre’nin “Paul ile Virginie’sini okuduğumda, Doğunun aşk anlayışıyla büyük oranda aynılık olduğunu fark etmiştim. Virginie, Kalidasa’nın “Şakuntala’sına ne de çok benziyordu! Bu benzerlik insanın kardeş oluşundan kaynaklanıyordu hiç kuşkusuz. Demek ki bu benzerlikten yola çıktığımızda kardeşliğin var olduğunu görüyoruz medeniyetler arasında, çünkü Cemil Meriç de en çok kardeşlik kavramına yoğunlaşıyor. Hangi kardeşliğe mi? Doğuyla Batının! İslam’a göre de öyle ya: Bütün insanlar kardeştir! Keşke Doğunun kardeşçe duygularını bu kadar zedelemeseydi Batı! Keşke bütün köprüleri yıkmasaydı Batı! Öyle ki bütün temelleri Doğuya dayanan Batının nasıl bir yol izlediğini şu alıntıdan görelim: “Ansiklopedi’nin etrafında kümelenen yazarlar, kilisenin saltanatını yıkmak için Doğu’dan faydalandılar. Nihayet Hint belirdi ufukta: müphem, loş, acayip bir Hint. Keşişlerin uyandırdığı merak, seyyahların anlattığı hikâyelerle bir kat daha alevlendi. Fransa ile İngiltere arasındaki sömürgecilik yarışı Hind’i ön plana getirdi.”
Ve günler geçti; bir zaman sonra kardeşlik duyguları, Batının içerisine düştüğü kötü koşullar içerisinde kaybolup gitti. Geriye kalansa açgözlülüktü sadece. Bu aşamadan sonra tekamülü kuvvetsizleşen bir kardeşlik köprüsünü inşa etmek için, Doğunun girişimleri birer karşı yıkımla son buldu. Batının hakim anlayışı sömürgecilik karşısında cılızlaşan bu kardeşlik duygusu gitgide yitmeye başladıktan sonra da Batı, iktisadi çıkar gözeten ve insan yaşamını onursuzlaştıran, insanı iktisadi bir düzen içerisinde kendisine yabancılaştıran politikalarıyla dünyayı talan etmeye başladı. Halbuki bu kainat hepimize yetiyordu. Kaynaklar da hepimize yetecek çoğunluktaydı; fakat kâinatı kendi tarlası olarak gören Batı, zehirli tohumlarını serpti: Kristof Kolomb’u...
Dünyayı sömürgeyle tanıştıran ilk sömürgeci Kristof Kolomb, huzur ve kardeşlik içerisinde yaşayan halkları sömürünün çirkin yüzüyle tanıştırırken, aç gözlü Batıya da rehberlik etti aynı zamanda. Batının sömürge anlayışı sadece maddi olan değildi. Batı, aynı zamanda kültürel ve sanatsal alanda da sömürmeye devam etti Doğuyu. Bu sömürü iktisadi düzenin dengesini bozmakla kalmayıp bütün bir medeniyetin çürümesine sebep oldu. Geriye kalan ise kin ve öfkeydi. Çağlar evrildi ve günümüze geldik. Günümüze gelene kadar çok kasırgalar koptu, fakat çağının müjdecisi kardeşlik bir türlü aldığı yaranın etkisinden kurtulamadı. Her şeye rağmen, yaraya rağmen Cemil Meriç, kardeşlik bilincini geliştirmeye çağırıyor sizleri “Bir Dünyanın Eşiğinde” isimli eserinde.
Salih Ağbalık