Bu koridorda kapılar öğrencilerin geleceğine açılıyor

Şule Yayınları’ndan 2020 yılı Aralık ayında çıkan Kırk Dakika Koridoru, Hüseyin Akın'ın öğretmenliğinde kırk yıllık yürüyüşünün betiği. Eşe Özbek Demircan yazdı.

Bu koridorda kapılar öğrencilerin geleceğine açılıyor

‘‘Öğrencilerin ismini, her birinin isminin hakkını vererek okumak müthiş bir güzelliktir. Çiçek adlarını sayıyormuş gibi ya da bir şiirin son kelimelerini telaffuz ediyormuş gibi ahenkli bir iştir yoklama.’’ demiş yazar kitabında.

Şule Yayınları’ndan 2020 yılı Aralık ayında çıkan Kırk Dakika Koridoru, Hüseyin Akın'ın öğretmenliğinde kırk yıllık yürüyüşünün betiği. Kitap eğitim ve öğretimle kırk yılını gergef gergef işlemiş, kalbin dikkat ve rikkatini yoluna ışık edinmiş, birey ve toplum üzerindeki tortuları fark edip geleceğin bu tortuların altında kalmasından endişe duyan, bu sebeple öğrencilerine fıtratın sadeliğini hassasiyetle işaret eden bir öğretmenin birikiminin kayıt altına alınmış hâli, bir insanı inşadan toplumu inşaya uzanan şefkatli bir yorgunluğun belgesidir.

Kitabın kapağında Osman Hamdi Bey’in “Kaplumbağa Terbiyecisi” tablosu karşılıyor okuru ve eğitimle ilgili çok önemli bir detayı fısıldıyor; eğitimde sonuç hemen alınmayabilir, eğitim sonrayı da etkileyen bir süreçtir ve kaplumbağalar yavaştır fakat sürekli hedeflerine ilerlerler. Daha da dikkatli bakıldığında Salvador Dali’nin “Eriyen Saatleri” bize; eğitimin belleğe verdiği azimle nicelik olarak zaman içinde zaman açarak ölçülerle sınırlar çizdiğimiz zamanın dirençsizliğini göstermek ister. Tükenmek ve tüketmek yerine kalıcı olana emek vermek ve hizmet etmek ihtiyacı hissettirir.

Kuramların, deneylerin, anketlerin ötesinde öğrencilerin hayatlarıyla kurulmaya çalışılan sûnî yakınlıklara ihtiyaç duymayan, ezber bozan, asla rol yapmayan ve önemin odağına insanı yerleştiren Kırk Dakika Koridoru, özellikle öğretmenliğe yeni başlayanlar için bizi, bize tarif eden kılavuz gereksinimini karşılayacaktır. Hiç gocunmadan ‘‘Biz nerede yanlış yaptık?’’ sorgulaması için okura cesaret veren, ihtiyaç odaklı çözümlere kendiliğinden yönelten ve eğitim öğretimde güne uygunluğu yakalamakta çaktırmadan yardım eden bir kaynak olmuştur.

“Bu dünyaya cümle kurmaya geldik” diyen yazar, öğrencilerine de soruların zor, cevapların kolay olduğu bu hayatta “Kendi cümleni kendin kur” diyor. Bunu derken peygamberin, kuşu ölen bir çocuğu başsağlığı için ziyaret etmesindeki o inceliğin verdiği kalp yumuşaklığı hissediliyor. Yazarın tavsiye niteliğinde okurlarıyla paylaştığı anıları ve bu yaşadıklarında izlediği yolun peygamber efendimizin davet metoduyla benzerlikleri dikkat çekmekte. Yazar bize, görüntüyü kurtarmaya çalışırken ıskaladığımız anlamı bir hadisle hatırlatmış; ‘‘Kolaylaştırınız güçleştirmeyiniz; müjdeleyici olunuz nefret ettirici olmayınız.’’

Yazar, hayatı bize, bizi kendimize anlatmaktan yorulmuyor. Deneme, öykü ve şiirler ruhlara ve akıllara dokundukça ağaçlar mevsimine hazırlanır gibi okuruna da hayata karşı ve hayata doğru yeniden tertiplenme zindeliği kazandırıyor.

Feci ruh ağrılarının çekildiği çağımızda dünya üzerinde dönem dönem işlenmiş fenalıkların hepsi yaşanmakta. Durumu ne olursa olsun bir öğrenciyi dışarının hem soğuğundan hem tehlikesinden nasıl korumalı? O bir eş, anne, baba, amir ya da memur olduğunda vaktiyle ellerinden tutup eşikleri geçmesine yardımcı olan öğretmeninden aldıklarını verecektir çevresine. Vakit varken ve öğrenci hala sınıfımızdayken bunu nasıl sağlamalı? 

‘‘Hayat derslerimize dışarıdan giren kadrosuz bir öğretmendir’’ ikazıyla eğitimin hayatla iç içeliğine dikkatleri çeken yazar, müfredatta dile gelmeyen ama görülmesi gereken boşlukların ve ihtiyaçların nasıl giderilebileceği hakkında bazı tüyolar veriyor. Karikatürler, çaktırmadan öğretme metodu, 4 M kuralı ve daha nice kısa yol var bu kitapta. Ne de olsa her tecrübeyi kendimiz edinecek kadar uzun bir hazırlık döneminden geçemiyoruz. Dahası için kitaba dönelim ve ne demiş şair kulak verelim: “Ses yapmayalım ki yağmur rahatça yağsın.’’

Eşe Özbek Demircan

YORUM EKLE