Sur Kenti Hikâyeleri ile kalıcı bir yer edinmiş olan Ali Ayçil, aslında yazmaya şiirle başlamış bir isim. Denemeleri de bulunan Ayçil’in iki şiir kitabı vardı: Arasta’nın Son Çırağı ve Naz Bitti. Bir yazar ya da şairin aynı türdeki her yeni kitabının bir öncekinden ses tonu, doku ve bağlam itibariyle farklı ve gelişme göstermiş olmasını beklerim. Kendini tekrar etmenin, birbirini tıpatıp andıran sözler sarfetmenin bir tür tıkanmışlık olduğunu düşünürüm. Ayçil’in Mart 2018’de yayınlanan üçüncü şiir kitabı Bir Japon Nasıl Ölür’de öncekilere göre nasıl bir değişime tanık olacağım diye sordum kendime. Dilinde, temalarda, kurguda, duyarlılıkta yeni bir yönelim var mı? Kendine neler eklemiş?
Ali Ayçil, 2001’de yayınlanan Naz Bitti’den tam on yedi yıl sonra ve sadece yirmi dört şiirden oluşan bir şiir kitapla görünmesini İzdiham’da şöyle açıklıyor: “İlk şiirimin yayınlandığı tarihten bu güne yaklaşık 20 yılı aşkın bir zaman geçti. Doğrusu ben, başından beri çok sık şiir yayınlayan bir şair olmadım. Gönül işçiliğimin ritmini bozmayı da istemedim hiç. Müşkülpesentliğimin de tesiri oldu sanırım.” Aynı dergide, son şiir kitabına neden bu ismi verdiğini de söylüyor: “İncelikli bir şekilde, Türkiye’de şiirin sokulmak istendiği havadan uzak durduğumu göstermek istemiştim. Şiirin ismini kapağa çekerek, bu duruşumun altını herkesin göreceği şekilde de çizmiş oldum.”
Kitapta, özünü koruyarak yenilenmeye gitmenin örneklerinden birini “Çocuklar İçin Google Maps” adlı şiirde buluyorum:
Yaz ya da kış her mevsim senindir o kumdan ülke
Çok terlersen şu dar geçit sonunda Asya’ya çıkar
Tez bulur çabuk kaybedersin sakın üzülme
İstersen baştan alalım
İşte dünya şurada, işte sen buradasın
Hangi şehre kahretsen yolun hep ona çıkar
Bak Güney’de, kederli göklerden uzakta bir kadın
Sermiş yaygısını dut kurutuyor
İnce işlerdendir bir bahçeyi beklemek
Yüzü aklında kalsın
Slogansız bir bilge
Postmodernizmin alaşağı etmeye kalktığı yerellik, tarih, tevekkül ve ahlâk kalelerini tutmaya çabalayan slogansız bilge Ali Ayçil’in, Bir Japon Nasıl Ölür’de hece vezniyle şiir kurmaktan vazgeçtiğini görüyoruz. Serbest; ama damarlarındaki iç âhenk ve müzikal tertip kaybedilmiş değil. Şairin karakteristik duruşu, biçimsel yenilenmeye rağmen yerli yerinde.
Öyle büyük bir tanrısı olmadan, çiçekleri ezmeden
Bir güzün güzelliği çiğlere düşmüş gibi
Ölüp gidiyor Japon, buna üzülüyorum...
(Bir Japon Nasıl Ölür)
Şadi Kocabaş