“Ben Seni Sonra Ararım”, Özgür Ballı’nın İronika’dan sonraki ikinci şiir kitabı. Kitap, Ebabil Yayınlarının 170, şiir dizisinin ise 51. kitabı.
‘Aklımın Akımları’ ve ‘İkinci Eski’ adlı iki bölümden oluşan 86 sayfalık kitapta toplam yirmi yedi şiir var.
Görünen o ki Özgür Ballı, şiirde yapı sorununu çözmüş bir şair. Şiirlerinde hiçbir dize yersiz değil Özgür Ballı’nın.
Bunun yanında, çeşitli söz oyunlarına başvurmaktan, şiirin sınırlarını zorlamaktan, özgün denemeler yapmaktan da çekinmiyor Özgür Ballı. Bunlar, Özgür Ballı şiirinin dikkat çeken unsurları olarak göze çarpıyor. Ama bunların yanında, sözcüklerle de oynamayı seviyor Özgür Ballı. Romandaki bilinç akımı tekniğini şiire yansıttığı söylenebilir. Bir sözcüğün çağrışımlarının peşine takılıp gitmekten, bu çağrışımın kendisini şiirden uzaklaştıracağından hiç çekinmiyor, alabildiğine başına buyruk davranıyor:
“…
soyunmaya bile artık telefonlardan
masanın üstünde aksesuarlar:
sigara, çakmak, araba anahtarı, telefon/lar,
adamın telefonunun tuşları silinmişti ve zaten
hiç mesaj atmıyordu, atardı bir zamanlar
canım.oğlum.seni.çok.seviyorum.affet.ne.olur
boşluk yerine sayılmayan noktalar
bir tşn basmaması gibi sinir bozucu, şimdilik yeter
adamın otobüsü az sonra kalkıyordu. “
‘Toplantı Tutanakları’ başlıklı şiirde yer alan bu dizelerde, Özgür Ballı’nın hem şiirde yapı kurmaktaki ustalığını ve hem de çağrışımların peşine takılıp gitmedeki rahatlığını görmekteyiz. (s.40)
Şiirde şiir de sorgulanır
Özgür Ballı, şiir türünü sorguladığını, bu konuya kafa yorduğunu sadece yazdığı şiirlerde fiili olarak göstermekle kalmaz, bunu söz olarak da ifade eder. Üstelik de bu sözler öyle imalarla, göndermelerle yer bulmaz şiirde, adlı adınca söylenir, derinlerden çarpan bir dalga gibi bir ironiye yaslanır. Bunu yaparken de, günümüz şiirinin aldığı biçimin yaşanan hayat tarzı ve modern zamanlardan etkilendiğini de hissettirir bizlere. Bu hayatın insanları parçaladığını, bir bütünlüğü elden kaçırdığını ve durmadan bir yerlere savrulduğunu sezdirir alttan alta. ‘Kedi Meselâ’ şiirindeki
“…
kedi mesela pepik ergin günçe
bu kendi başına bir şiiri taşır” (s.24)dizeleriyle yine aynı şiirin
“…
bunu lirikten kurtaramayız gelin itiraf edelim
yoktur bir de
son dediğinin mutlusu olmaz bizi komple kandırmışlar
reklamlar kandırmışlar, şair reklamcılar en fazla
televizyonlar, taksi şoförleri, adres sorduklarımız
ben karşı çarşının kapalısıyım
benim içimde ölü bir kedi var, bunu benden alın
allahım yardım et bana güç ver
kedi buradaysa ben nerde, ya kedi yoksa” (s. 25) dizelerinde, toplumu parçalayan modern olana belki de ilk isyan edenlerden olması beklenen şairlerin bu duruma uyum sağlamaları, şiir ve şair adına esaslı bir eleştiri değil midir aslında?
İroni hiç eksik değil
Kitabın en dikkat çekici metinlerinden biri de “Başlıkta Yağmur Geçmeli” başlıklı metin(s.29). Lirizm ve romantizmle birlikte kalıplaşmış anlayışlara karşı da satır aralarında ironik göndermeler yapan bu ‘mensur şiir’ bir iç sorgulama olarak da okunmaya müsait aslında.
Özgür Ballı, günümüz Türk şiirinin seyrini anlamak için okunması gereken kilometre taşlarından biri bence.
Ahmet Serin