Hey gidi günler
Birun Yayınları vardı. Küçük hacimli ama güzel kitaplar yayınlayan bir yayınevi olarak hatırlıyorum onu. “Başka kitaplar” diye de bir serisi vardı.
Başka kitaplar gerçekten “başka” kitaplardı. Hangi türe giren kitaplar yayınlanırdı acaba? Şiir, deneme, öykü, eleştiri… Bazı kitaplar ise bir türe tam olarak ait göremeyeceğimiz kitaplardı gibime geliyor. Belki de bu seri de yayınlanan kitaplardan hiç biri ikinci ya da üçüncü baskıyı yapmadı.
Bu yüzden bazı kitaplar kelepire düşer, kitap fuarlarından bir demli çay parasına temin edilirdi. Bu kitapların ikinci, üçüncü baskısını yapamamış olması onları bir yönüyle de daha değerli kılıyordu. Bitene kadar çok kolay temin edilen bu kitaplar tükendikten sonra yeni baskısı yapılmadığı için nadir eserler durumuna yükseliyordu. ( Elbette her kitabı bu ifadeye dahil edemeyiz.Uçuş Denemeleri sonradan başka bir yayınevi tarafından yeni baskıyla yayınlandı.)
Elimde bu kitaplardan biri var: Uçuş Denemeleri. İbrahim Tenekeci imzasını taşıyan bu kitap da Birun Yayınları / Başka Kitaplar’dan çıkan bir kitap. Ve Tenekeci Uçuş Denemeleri’nin yazarı olmakla birlikte aynı zamanda da Başka Kitaplar’ın editörü… Yani bu kitaplar Tenekeci’nin vesilesiyle yayınlandı…
Uçuşa hazır mısınız?
Tenekeci’nin Uçuş Denemeleri çok çarpıcı bir girişle başlıyor. Bana kalırsa başlı başına bir kitap bu iki dize. Şöyle bir misalle anlatmaya çalışayım: Yunus Emre’nin menkıbevi hayatında onun Mevlana ile karşılaştığı anlatılır. Yunus Mevlana’ya Mesnevi’yi kendisinin mi yazdığını sorar. Mevlana da evet deyince Yunus, uzun yazmışsın ben olsam “Ete kemiğe büründüm / Yunus diye göründüm,” derdim olur biterdi, demiş. Tenekeci’nin bu iki dizelik ifadesi de aslında böyle görülmelidir. Sözü yormadan söyleyen Tenekeci’nin “sözü yormadan” ifadesinin sağlamasıdır bu iki dize: “Rabbim sen olmasan / Kimin aklına gelirim ben.”
Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölüm bir nevi Tenekeci’nin sözlüğü gibi. Fakat bu sözlük şairin hayatından tecrübelerle yazılmış. İnsanoğlu diyor şair ve açıklıyor: “Bantın ucunu arayan tırnak.” Buyrun şerh edin uzun uzun. Ya da aşkı anlatıyor. Soğuk bir günde evinize geldiniz. Hemen sobanın yanına iliştiniz. Her saniye sobadan biraz uzaklaştınız. Ve en sonunda camı araladınız. İşte Tenekeci’nin aşk tanımı.
Aynı zamanda her başlık yeni bir tespitin de başlığı. İnsanla kibrit arasındaki yedi fark ya da yedi benzerlik nedir veya var mıdır bilinmez ama, insanla kibrit arasındaki benzerliği bulmuş Tenekeci. İnsanda kibrit gibi kafa tutunca yanar. Bu tespitinde de oldukça ısrarcıdır Tenekeci. Çünkü yeryüzünde insana en çok benzeyen şeyin bir kibrit çöpü olduğunu söyledikten sonra insanın da kibrit gibi kafa tutunca yandığını ifade eder.
Başka yerler!
Kitabın ikinci bölümü başka yerler! Burada Tenekeci’nin yol haritasını, nerede oturup çay içtiğini, kimlere selam verdiğini görebiliyorsunuz. Ama buradaki yazıları farklı kılan şey yazının sonundaki şairin “diyecektim, demedim” küskünlükleridir. Küskünlük diyorum çünkü şair, söylemek istediğini “dert söyletir” şiarıyla söylüyor ama bundan da bir şekilde çekiniyor. “Diyecektim, demedim” diyor. Ama bunu söyleyene kadar da susmuyor. Bu anlamda her yazının sonunda yer alan ikişer mısralık bölümler yazıda anlatılandan fazlasının özeti gibi duruyor. Ve Tenekeci düzyazıda bile şiirin desteğini eksik etmiyor kaleminden.
Şiir kitabı gibi...
Bu durum Uçuş Denemeleri’ne şiiriyeti yüksek bir hava katıyor. Kanıt mı istiyorsunuz? Buyrun size tadımlık bir bölüm: “Seni öpmem gerekiyor, hasar tespiti için / Diyecektim demedim.”
Başka kitaplar gerçekten başkaydı!
Velhasıl Birun Yayınları’nın Başka Kitaplar serisi İbrahim Tenekeci editörlüğünde güzel kitaplar armağan etti bize. Uçuş Denemeleri bunlardan sadece biri. Gönül isterki bu kitapları tek tek haber edelim. Teker teker yeni baskılarının yapılmasına sebep olalım…
Besim Bal başka kitaplar çok başkaydı diyerek yazdı!
eskiden başka şiirler, başka kitaplar, başka aşklar, başka...
herşey bambaşkaydı şimdi ise onlar anar olduk yazdıklarımızla