Bahçe'yi bu kadar hangi şair sevmiştir?!

Osmaniye Bahçe’de, bahçesi geniş bir evde sessiz bir şair Aksay.. ‘Bahçe’nin Epik Sürgünü’, Ömer Aksay’ın şiirlerinden mürekkep bir şiir kitabı…

Bahçe'yi bu kadar hangi şair sevmiştir?!

Bir ağaç rüyası oldum bittim peşimi bırakmadı hiç. Ağaç da değil, bahçe. Lakin bahçe deyişim cümle nebatat kardeşlerimce bağışlansın, bahçe kelimesinde duran efsunlu güzelliği fark etmeyenler için söylemeliyim ki hayat, ağaç safında titreşen damlalar arasında güzeldir. Yağmurun, baharın ve nisanın yeryüzüne ağdığı şu takvim zamanında, ıslanmış hatıralar arasında duran bir ağaç delisi oldum. Bir bahçe delisi…

Epik sürgününü Osmaniye Bahçe'de sürdürüyor

Bunu fark edişim yeni değil elbet, lakin bahtım beni şair Ömer Aksay’ın bahçesine çekince billûr bir hayâl içinde dünyanın cefasına inat, insan saflığına sinen melekçe sözleri içtenlikle yeniden hissettim. Yalın, lirik bir sürgün Aksay’ınki. O, epik sürgününü bir bahçede susarak sürdürüyor. Epik sürgün çünkü şehrin dağdağasından uzak, küçük bir kır gezisinde Aksay. Asûde bir tarhtan gelen davete pek heveskâr bir adımla başlıyorsunuz. Gökyüzünün yapraklarla bezeli yeşili, size bir şair bahçesinde gezindiğinizi unutturmuyor hiç.Ömer Aksay

Aksay, bahçesinde portakallar, elmalar, limonlar ve insana eşref saatini gösteren binbir nevalecik arasında saklı bir düş bahçesi kurmuş kendisine. Hani kıskandım da söyleyemedim ya, zahir anlamıştır şair. Vakti dolanlara mahsus tezcanlılıkla sohbet koyulaştı elbet. Çaylar içildi, ağzı var dili yok ikindiler sökün etti tez kızaran güller gibi. Bir şair, bir bahçe ve bir ikindi ezanı arasında insanı bekleyen şey yalnızca yolculuktur elbet. Böyle olmamalı. Bahçe, sürgününü geri çağırmalı. Bir yeryüzü berraklığını kuşanıyorum yeniden. İçimde sırmalanmış bir sonbahar şarkısı, dilimde Aksay’ın dizeleri: “Bahçe’de ne buluyorum?/ Sürgünlüğümü/ Bahçe’ye ne zaman gelmiştim?/ Sanki dün: bilemediğim bir zaman”

Ölümü ağaçla güzelleştiren o lirik armoniyi görmek isteyenler…

Artık ölüme tahammül gösterebilirim. Fakat bir bahçenin olmadığı hayat, boşa geçmiş ömür sayılsa az mıdır? Toprağı kapıp koyuveren bahçede güzelleşen sesler, ardımız sıra fatihalarını esirgemezlerse ne âlâ. Bahçe ve ölüm arasında bekleyen şiir (t)aşkınlığı, Aksay’ın yeşil ruhunda gezinen meleklere bağışlasın duaları. Ölümü ağaçla güzelleştiren o lirik armoniyi görmek isteyenler öyle uzaklara değil, herhangi bir Anadolu köyüne uğrayabilir, arzuladıkları ahiret yemişinden üçer beşer yiyebilirler. Bahçede güzelleşen ahiret hesabıdır çünkü. Bahçede güzelleşen hayatın yorgun kışıdır.

Bahçe’de, bahçesi geniş bir evde sessiz bir şair Aksay

Bu kadar uzatılan bahçe seromonisinin ardından, ehilleri sözün varacağı noktayı öyle sanıyorum ki tahmin etmekte güçlük çekmemişlerdir. Bahçe olur da bahçeli kitap olmaz mı? Bahçe’nin Epik Sürgünü, Ömer Aksay’ın şiirlerinden mürekkep, o meşhur ‘sükût suikastı’na uğrayan ve âdeta ademe mahkûm edilen bir şiir kitabı. Hece Yayınları’nca edebiyat âlemine sunulan kitap, Eski Bir Yalnızlık Dilinde’den sonra şairin çeşitli dergilerde, daha çok da Hece’de yayınlanan verimlerinden oluşuyor.

Edebiyat’ın üretken kalemlerinden Bilal Cerir müstearı tam da Ömer Aksay’dır işte. Osmaniye’nin Bahçe ilçesinde uzun zamandır derinleşen varlığını dergilere gönderdiği şiir ve yazıları ile hissettiren Aksay, son olarak geçtiğimiz aylarda yayınlanan Kaideyi Bozan İstisnalar isimli düzyazısı ile çıktı okurunun karşısına.

Ömer AksaySessiz bir şair Aksay. Bahçe’de, bahçesi geniş bir evde, epik bir sürgün, acıtan, küsen ve hiddetten nasibini almış insanların duygusuyla oluşturuyor ürünlerini. Öyle naif, bereketli bir duyarlılık taşıyor ki, tek tek saydığı ağaç isimlerinden, bu ağaçların nebat olarak özeliklerinden bunu çıkarmanız pekâlâ mümkün. Şiirlerindeki asil duygunun, yazılarındaki zihnî kavrayış bütünlüğünün bir geri planı merak konusu ise eğer, Edebiyat’a ve bahçeye bakmak kâfi olacaktır.

Çünkü inanıyorum ki bahçede güzelleşen ahiret hesabıdır. Bahçede güzelleşen hayatın yorgun kışıdır. Sözünü ettiğim bu yorgunluğu anlamak istiyorum. Bu telaşsız ve fakat alabildiğine renkli yorgunluğu evet, anlamak istiyorum. Bir o kadar hüsnüyusuf güzellemesine karışan sesleri de... Kırgın ikindilerde açan hanımellerini, açelyaları, akşamsefalarını bir tarafa bırakın; bir bahçesi yoksa insanın, bu dünyada başka nesi vardır ki benimdir diyebileceği?

Kimbilir, dünyadaki günlerinin fazlasıyla uzadığını düşünenler için bu bahçe, unutulmuş anların her gün birkaç dakikacık olsun uğramaksızın geçilmediği bir yarenlik faslıdır. Günler geçecek ve adı saklı bahçelerde çoğalan çocuk yüzler elbet unutulacak. Fakat Ömer Aksay’ın, o güzel insanın, güzel dostun kalbimizdeki yeri bakidir. Bahçe’den bir gün sürgün edilsek bile!..

Reşit Güngör Kalkan yazdı

YORUM EKLE