Ayasofya'da Hızır Aleyhisselam'ın sorularına verilen cevaplar

Molla Ahmed İlâhî, Tasavvuf-nâme eserinde tasavvufun insanı nasıl eğiteceğini, nasıl bir yola sürükleyeceğini anlatıyor. Recep Şükrü Güngör yazdı.

Ayasofya'da Hızır Aleyhisselam'ın sorularına verilen cevaplar

Mutasavvıflar, varlık âlemini bir ağaç ve insanı da onun çekirdeği gibi düşünürler. Bir çekirdek ağacın özünü kendinde nasıl taşırsa insan da kâinât ağacının özünü kendinde taşır ve insan kâinat ağacının meyvesidir. “Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen/ Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen” dizeleriyle Şeyh Galib, insanın büyük âlemin özü olduğunu çok vecîz biçimde anlatır.

Tasavvuf, insanın dünyada durduğu yeri ve duruş anlamını belirler. Salik duygu ve düşüncesiyle sürekli sorgu halindedir. Molla Ahmed İlâhî, Tasavvuf-nâme eserinde tasavvufun insanı nasıl eğiteceğini, nasıl bir yola sürükleyeceğini anlatıyor. Bu kitabın ilgi çekici bir hikâyesi var. Önce kitabın kime ait olduğu bilinememiş. Birden çok İlâhî adını kullanan olduğu için bu eser onlardan birine ait sanılmış ve üzerinde de ciddi bir araştırma yapılmamış. Yakın zamanda Mücahit Kaçar ve Ahmet Akdağ eserin kime ait olduğu hususunda araştırmaya girişmişler. Bakmışlar ki mecmualarda dağınık bir şekilde kaleme alınan eser Ahmet İlâhî’ye ait. Bu kararı verdikten sonra mecmuaları karşılaştırmışlar ve en düzenli, cümleleri anlam bakımından ve metnin sağlamlığı bakımından en elverişli ve en eski tarihli nüshayı alıp çalışmışlar. İyi bir akademik uğraş sergilemişler. Sonunda da bu eser gün yüzüne çıkmış.

Ayasofya’da Hızır Aleyhisselam’ın soruları

Kitap, aslında Ahmet İlâhî’nin Ayasofya Camii vaazlarından oluşuyor. Eser, Ahmet İlâhî’nin konuşmalarının yazıya aktarılmasından ibaret. Kimin yazıya aktardığı hususu muğlak kalmış. Eser iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde Ayasofya kürsüsünde vaaz vermek üzere kürsüye çıktığında Hızır aleyhisselam yaklaşarak sorular sorar ve Ahmet İlâhî ona cevap verir. Ahmet İlâhî, cevaplarında sorulan konunun tartışmalı yönlerine girmeden genel kabul gören görüşleri dile getirir. Bu bölümde, âlem, âlem-insan ilişkisi, ruhların mekânları, nuzûl-uruc, Allah’ın isimlerin makamları, kalbin tavırları, ene’l-hak, manevi mertebeler ele alınır ve cami cemaatinin anlayacağı sade bir dille anlatılır.  Molla Ahmet İlâhî’nin bu konuşmasını dönemin sultanı Fatih Sultan Mehmet de dinlemiştir.

Fatih Sultan Mehmet’in sorularına cevap

İkinci bölümde Molla Ahmed, Fatih Sultan Mehmet’in isteği üzerine tasavvufi terimleri izah eder. Ele alınan tasavvufi terimlerden bazılarını ele alalım. Âbâ ve Ümmehât, babalar ve anneler demektir. Hayat dişi ve erkek olmak ikiye ayrılır. Güneş, yağmur, gök erkek; bitkiler, yeryüzü dişi. Hırs, cimrilik, gazap, şehvet erkek; kıskançlık, kin, kibir dişidir. Bunların birleşmesinden kötü huylar doğar. Akl-ı Evvel, Âlem-i Cebarut, Âlem-i Gayb, Âlem-i Melekut, Âlem-i Misal, Âlem-i Mülk, Âlem-i Sağir, Anâsır-ı Erbaa, Nefs-i Emmâre, Nefs-i Kül, Ruh-ı Hayvânî, Ruh-ı Nefsânî açıklanan bazı terimlerdir.

Mücahit Kaçar ve Ahmet Akdağ tarafından Tasavvuf-nâme eserinin baş tarafına Molla Ahmet İlâhî’nin hayatı ve eserleri ve Tasavvuf-nâme’nin muhtevası hakkında eserin bütününü kavramamızı sağlayan ayrıntılı bir açıklama yazılmış. Ana metin transkribe edilerek verilmiş. Eserin sonuna da Tasavvuf-nâme’nin Osmanlıca tıpkıbasımı konulmuş. Böylece kitap üç ana bölüme ayrılmış: Tahlil, transkript ve ana metin.

Kiracı değil misafirsin

Burada şunu dile getirmeden geçmeyelim: Tasavvuf-nâme, İmam Nesefî’nin İnsan-ı Kamil adlı eseriyle büyük benzerlik göstermektedir. Tasavvuf-nâme’nin bir konuşmadan, vaazdan yazıya aktarıldığı düşünülürse müellifin İmam Nesefî’den çokça yararlandığını söylemek yanlış olmasa gerek. Nesefî’nin İnsan-ı Kamil eseri birçok tasavvufi ve dini metnin referans kaynağı olmuştur.

Tasavvuf hakkında kısa, öz ve kafa karıştırmayacak metin arayanlar için bu eser bulunmaz bir hazinedir. Eserde dikkatimi çeken ve beni sarsan, insanın yeryüzünde bir kiracı bile olmadığı, sadece bir misafir olduğunun anlatıldığı cümlelerdir: “… insanlar bu âleme gelme amaçlarının ne olduğunu yani buraya daimi olarak kalmak için gelmediklerini aksine burada kiracı değil misafir olduklarını bilirler. Olgunluk kazanmakla meşguldürler. O putlar onları gururlandırmazlar. Molla İlâhi bu gruptaki insanları insan-ı kamil olarak adlandırmaktadır.” (s. 36)

Molla Ahmed İlahi, Tasavvuf-name, Büyüyenay Yayınları.

Recep Şükrü Güngör

YORUM EKLE