Aşkar dergisi on üçüncü sayısını “Toparlandık Gitmiyoruz” üst başlığıyla İsmet Özel’e ayırmış. Sabahın erken sayılabilecek bir saati; işsizlik, can sıkıntısı ve ne olacak bu işler sorusunun cevap bulunamayan tatsızlığıyla evden çıkıyorum. Niyetim, sebebe sonuca bakmaksızın kütüphaneye gitmek. Asansörden iniyorum. Apartman kapısında, her zamanki gibi ruh halini bezginlikle perçinlemiş olan postacıyla karşılaşıyorum. Adıma bir şeyin gelip gelmediğini soruyorum postacıya.
![]() |
(+) |
Bezgin bir edayla çantasını karıştırıyor, sanki ben orda yokmuşum gibi bir hava katıyor davranışlarına. O sırada gözüm zarflar arasındaki Aşkar dergisine takılıyor. Acaba diyorum o dergi benim için olmasın! Postacı ismi kontrol ediyor, evirip çeviriyor; evet bu sizin diyerek dergiyi bana uzatıyor. O, bezgin edasıyla işine devam ederken ben hemen oracıkta sayfalar arasına dalarak uzun bir süre dergiyi incelemekle zaman geçiriyorum.
Yazılan şiirleri, sayfaları, metin ve fotoğrafları hızlı ve bir o kadar da heyecanla incelerken bir yandan da yola koyuluyorum. Yol boyunca dergiyi inceliyorum. Kütüphaneye varınca bu inceleme işini daha bir özenle yapıyorum. Adeta didikliyorum, tiftikliyorum. Dergi sayfaları arasında gezinirken aklıma daha önce çıkmış özel sayılar geliyor nedense. Peşinden koştuğum, bulmak için hem nakit hem de vakit harcadığım dergilerin özel sayıları. Özellikle ilerde kült olabilecek özel sayılar! Ki bu peşinden ısrarla koştuğum özel sayıların tamamı benim için kült bir özelliğe sahiptir.
Aklımda kalan özel sayılar
Mesela Ludingirra gibi sol tandanslı bir derginin, Sezai Karakoç özel sayısıyla birçoğumuzun hafızasına kült bir sayı olarak kazındığını kim inkâr edebilir? Hakeza Mavera’nın Cahit Zarifoğlu sayısı, Cogito’nun Aşk özel sayısı, Vivo ve Okuntu gibi menşei taşra olan iki mütevazı derginin Cahit Zarifoğlu özel sayıları, Yedi İklim’in Mehmet Akif özel sayısı, Kitap Dergisi’nin Sezai Karakoç özel sayısı gibi daha aklıma gelmeyen birçok derginin özel sayıları da eminim ki birçok kişinin hafızasında kült dergiler standı olarak bir yer edinmiştir. Bu dergilerin bazıları acemiliğiyle, bazıları ustalıklarıyla, bazıları tüm eksiklerine rağmen ortaya koydukları ahenkle, bazıları beklenmedik çıkışlarıyla, bazıları da aksayıp dökülen yanlarıyla kült olabilmiştir. Biraz da bir derginin kült olabilmesi yapabildiklerinden çok yapamadıklarıyla, eksikleri ve çapaklarıyla okuyucuya sunulmuş olmasından kaynaklanıyor sanırım.
Örneğin Hece’nin Türk Şiiri Özel Sayısı bu eksikliğe örnek gösterilebilir. Zira Hece’nin Türk Şiiri Özel Sayısı, İsmet Özel gibi bir şairi atlamış olmasıyla adını kült dergiler hizasına yazdırmıştır. Ludingirra’nın Sezai Karakoç’la ilgili beklenmedik çıkışı da bu dergiyi kült yapmaya yetmiştir. Yani tersten bir kült olma durumu var işin içinde. Aşkar dergisinin de buna benzer bir tarafı olduğu söylenebilir.
![]() |
(+) |
İtina ile hazırlanmış “özel” sayıların değeri ölçülemez
Aşkar’ın İsmet Özel sayısı bu anlamda altı çizilebilir bir özellik taşıyor. Bu özellik ise, bu özel sayıda yazanların büyük çoğunluğunun hem genç hem de popülerlikten uzak isimler olması. Ayrıca dergini Sivas çıkışlı olması da işe ayrı bir renk katıyor. Bunun yanında işi etraflıca alarak İsmet Özel’in hem şiir hem de düşünce dünyamızdaki yerini büyük bir özenle belirtmiş olmaları dergiyi ayrı bir niteliğe bürüyor.
Derginin her sayfası bir başka değerli
Dikkatimi çektiği kadarıyla dergide, herhangi bir açıklama ya da önsöze gerek duyulmaksızın konuya direk girilmiş ve bu haliyle de sanki önsözlerin gereksiz kalabalığına bir gönderme yapılmış. Derginin ilk on sekiz sayfası, tamamı İsmet Özel’e Armağan edilen şiirlerle dolu. Ayrıca İsmet Özel’in Kanla Kirlenmiş Evrak şiiri de Gül Çiğdem’in çabasıyla Fransızcaya çevrilmiş. Keşke karşısına çevirdiği şiirin Türkçesini de koymuş olsalardı. En azında okuyucuda bir karşılaştırma heyecanı oluşmuş olurdu.
Bir diğer dikkat çekici konu ise Mahmut Alper Tuğsuz’un Hırsımı Şiirden Çıkardım başlığıyla İsmet Özel’le yapılmış o uzun söyleşi. Söyleşi 1994 yılında Mahmut Alper Tuğsuz tarafından dönem ödevi olarak gerçekleştirilmiş. Söyleşi Ebubekir Kurban tarafından deşifre edilip Osman Özbahçe aracılığıyla da dergiye ulaştırılmış. Söyleşide sorulara pek yer verilmemiş bu haliyle de söyleşi sorgusuz sualsiz bir anlatı güzelliğine bürünmüş. Ara başlıklarının sıklıkla kullanılması da söyleşinin okunmasında yardımcı bir unsura dönüşmüş. Sonuç olarak Aşkar doksan dokuz sayfalık bir dolgunlukla okuyucularına kayıtsız kalınamayacak bir sayı ulaştırıyor. Ve diyebilirim ki; tüm bu güzel görkemiyle Aşkar dergisi, “İsmet Özel Sayısı”yla benim de kült dergilerim arasında yerini almıştır.
Yavuz Altınışık Aşkar, aşmış dedi
Bu kadar alakasız yorum yapmak için özel bir eğitim falan mı gerekiyor acaba? Yazının konusu İsmet Özel'ken aklına kim düştüyse ondan laf açıyor herhalde insanlar. "Öhö" dedin de aklıma geldi diyen adam gibi...