Anlatıda tip-karakterin işlevi ve “Sağanak” romanı

Manolya Gürocak’ın “Sağanak” adlı romanı, 2019 yılında İz Yayıncılık tarafından yayımlandı. Şahsen yorumlamakta güçlük çektiğim soyut ve ilginç figürlerden oluşan bir kapağa sahip. Bir kendini gerçekleştirme romanı. Ethem Erdoğan yazdı.

Anlatıda tip-karakterin işlevi ve “Sağanak” romanı

Yazar Ve Okur Açısından Eser

Sanatın bütün alanları, eser üretmeye dayanır. Bir eser üretmek için de sanatçının o alandaki eserlerin tekniğinde güçlü olması, o alanı hem kuramsal hem de pratik anlamda çok iyi tanıması ve hatta kendisine özgü bir fikre ve çıkarıma ulaşması gereklidir. Çünkü üretilen eserin, insan ruhuna etkisi, yani estetik heyecan; bilimsel olarak açıklanamamaktadır. İnsani duygulara bağlıdır. Bundan dolayı bu seyir akıl ve mantık kurallarının dışındadır. İnsani duyarlılığın yoğunlaştığı bellek ve hayal gücü, bir oyun içinde ortaya çıkar. Ortaya çıkma durumu bir nevi coşku patlamasıdır.

Kurguya dayalı metin yazmanın çokça iç gereklilikleri vardır. Bunlardan ilki yetenektir. Yetenek melekesinin kesbedilmesi (kazanılması, ortaya çıkması, tebarüz etmesi) çoğunlukla kitap okumaktan geçer. Bu anlamda tebellür etmiş yazarların eserlerini tanımak gerekir. Mesela, Johann Wolfgang Goethe, eski Yunan ve Roma filozoflarının hepsini okumuştur. Bizim Divan Edebiyatımıza kadar tüm dünya edebiyatlarını incelemiştir. Yaklaşık 200.000 kelime hazinesine ulaştığı bilinmektedir. “Wilhelm Meister'in Çıraklık Yılları”, Goethe'nin 1795'te basılmış ikinci romanıdır. İlk romanı Genç Werther'in Acıları'nın kahramanı umutsuzluk içinde intihara sürüklenirken bu romanın başkarakteri, kendini gerçekleştirme yolculuğu yapar. Goethe’nin, bu eserini ve arka planda yürütülen entrikaları halkın anlayacağı bir dille anlatabilmek için ucuz kitap ve romanları, (Trivial edebiyatı, yığınlara yöneliktir.) bile incelediği bilinmektedir.

Zanaata, profesyonelliğe daha yakın olan müzik, heykel gibi alanlarda iyi olmanın ilk şartlarından biri yeteneğin yanında eğitim almaktır. Anlatı için maalesef bu yol kullanılamaz. Burada zanaat yerini sanata bırakır. Çünkü iyi bir roman, iyi bir hikâye yazmanın okulu yoktur. Roman yazma tekniği, şiir yazma tekniği, hikaye, tiyatro oyunu yazma tekniği gibi sanat dalları kendi başına hiçbir yerde yoktur.

Zihninizde iyi bir anlatı metni ile ilgili somutlaşmış bazı kurallar mutlaka vardır. İlave olarak küçük bir genel ağ taramasında iyi bir anlatı metninin özelliklerine ulaşırsınız. Şöyle bir sonuç oluşur: Etkileyici-tesirli, dokunaklı, komplike olması, tip ve karakterlerin sahici olması, figürlerin yaşantıdan karşılık bulması. Bir iletisimin olması, evrensel insaniliğin (tema), hayattaki kişilere indirgenmesi (konu). Olaylar arasında denge, sıralama ve bağ olması. Olayların aklî olması ve romanın tema ile konusundan doğmasıdır.

Anlatı metni, özellikle de roman; tip, karakter ve figür odaklıdır. Anlatılan olay ve durumların, gerçekliğin okura ileti gönderme ihtimali her zaman düşüktür. Oysa kişilerden her biri, ileti gönderme hususunda çok daha kullanışlıdır. Çünkü okurun fantezi dünyasında en canlı kalıt, romanın kahramanıdır. Bu anlamda karakter-tip-figür yazarın şekil verdiği en temel malzemedir.

Romandaki kahramanlar yazarın kişiliği içinden görülebilmelidir ancak davranış şekli ve konuşmalar, kahramanlardan sadır olmalı, okuyucu yazarla konuşuyor olmamalıdır. Yazarın iletisini, kahramanlardan almalıdır okur. Bu durumu gerçeklikle bağdaştırmak gerekir. Şöyle ki; yaşanan gerçeklik okur ve yazar için aynıdır. Yazar bu gerçekliği niçin eğip bükerek “sanatsal” bir gerçekliğe ulaşıyorsa okur da aynı mahreç ve itkiyle okuyordur. Yaşanan gerçekliğin abus yüzünden uzaklaşmaktır esas olan. Roman okurken sıkılıyorum.” Cümlesi yazarlara dert olsun! Allahın her günü iliklerine dek battığı çamuru –gerçekliği- okura tekrar sunmak ne kadar doğru?

Yaşayan Dil, Tip ve Karakter Açısından Sağanak Romanı

Manolya Gürocak’ın “Sağanak” adlı romanı, 2019 yılında İz Yayıncılık tarafından yayımlandı. İlk kitap olma özelliği taşıyan bu eser 184 sayfa. Şahsen yorumlamakta güçlük çektiğim soyut ve ilginç figürlerden oluşan bir kapağa sahip. Bir kendini gerçekleştirme romanı. Arka kapakta şu cümleler var: “Sağanak, hayatındaki savrulmalardan iniş çıkışlardan sonra kendisini bir gölün kıyısında bulan ‘Efsun’ adlı karakterin deyim yerindeyse yeniden dirilişinin, kendini, hayatı ve bir nevi hakikatini bulmasının romanı. Kadın cinsiyetini yeniden tanımlayıp, kapitalist düzenin kadına ve aslında insana biçtiği role bir karşı duruş çabası.”

Kitabın en ilgi çekici yanlarından birisi dili. Yazarın dili, söylenebilecek ilk cümle olarak geniş olması. Malumdur, dil devrimi, Güneş Dil Teorisi ve Öztürkçecilik’ten “Yaşayan Türkçe” düzlemine ulaşmak neredeyse bir asrımıza mâloldu. Bu süreçte dilin sınırlarını belirlemek için ileri sürülen fikirlerden çoğu, toplum tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Dilin kendine münhasır olması kuralı alenen çiğnenmiş ve toplum mühendisliğine payanda yapılmıştır. Oysa dilin hayattaki durumu, canlı bir varlık olması ve kendiliğinden değişime uğrayacağı bilinen bir durumdur. Fakat bu değişim, dilin temel yapısını bozmayacak şekilde ve millet tarafından gerçekleştirilir. Çünkü bir kelimenin zengin ve geniş bir manaya sahip olduğu eskiliği nispetindedir. Dolayısıyla dile müdahale, bazı kelimelerin atılması, dilden geniş ve köklü bir kelime grubunun çıkartılması demek olup bu durum, o kelimelerin kat kat üstünde bir anlam tabakasına veda etmektir.

Yazarın kullandığı dil “Yaşayan Türkçe” çerçevesinde değerlendirilebilir. Örneklemek için kitapta geçen şu kelimeleri yazalım: Alkım, tebellür etmek, liberal, tahakküm, fizyonomi, sarkastik… Bu örneklerde, dilimizde çok uzun zamandır bulunan kelimelerden, dilimize yeni giren kelimelere kadar, bir veya daha çok anlamı karşılayan her kelimeye yazarın eşit mesafede durduğu görülmektedir. Önyargı yoktur yazarda.

Yazar, bireyi anlatırken sadece bununla yetinmeyip sosyal meselelerle de bağ kurmaktadır. Ana malzeme dildir ancak kurguladığı gerçekliğin inandırıcılığı için gerçek dünyaya benzer bir hayat oluşturma ameliyesinde içinde bulunduğu toplumun reflekslerinden uzak ve bağımsız hareket etmemiştir. Bu anlamda “Sağanak” romanı, yazıldığı dönemin yapısını aktarma işlevini gerçekleştirmiştir. Romana düşen bu görev başarılmıştır. Yazar, romanının kurgusunda, teknolojik imkânlar ve küreselleşen dünya karşısında dilde görülen hızlı değişimi de dikkat çekici biçimde esere aktarır: Sarkastik, mikrokozmoz, kapitalizm…

Roman, estetik yapısı ve toplumsal yanı itibariyle zamanın sorunlarını anlatmada, tartışmada, irdelemede ideal bir tarz olarak kendini göstermiştir. Bunu yaparken toplumsal yapının değerlerden oluştuğunu, meselelerin iletiye kaynaklık ettiğini görürüz. Bu bağlamda tip ve karakterin bu meselelerin içindedir, çatışmanın devamı, romanın bütünlüğünü oluşturur. Çatışma tip ve karakterin varlık meselesidir. Her toplumda hayatın gereği, iç-dış tazyiklerle veya ihtiyaca mebni değişimler yaşanır. Bu, siyasal ve ideolojik değişimi de peşi sıra getirir. İdeolojiler, kitlelere dayanır. Statik ve tekdüze kişisel özellik tip özelliğidir. Bu anlamda tipler tek açılıdır, tek çizgide bir dile ve söyleyişe ulaşırlar. Bu durum, ‘tipik’tir. Tipler aynı metotları kullanırlar. Tartışmaya kapalı olan paradigmayı/ ideolojiyi onamak ve yaymakla görevlidirler. Birçok tipin arka planı yoktur. Basit ve belli nitelikler edinmiş, kültürel olarak birbirini tamamlayan kişilerdir. Romandaki Meryem, Zihni, Yalım, Nüveyde, Faize ve Yaman tipleri bu özelliklerdedir. Tipik özellikleri en baskın olan figürler Meryem ve Faize’dir. Mesela Meryem tipi; standart bir hayatı ve felsefesi olan, işi ve evi / ailesi için yaşayan bir kadın. En tipik hatta radikal davranışı; karakterimiz Efsun’u intihar etmek üzereyken bulup hayata döndürmek olmuştur. Bu tipik davranış da “Kim olsa yapardı” diyeceğimiz bir hareket. Faize tipi de öyle. En tipik davranışı, anasız ve babasız torunlarına sahip çıkmak için, evini-köyünü terk edip Ankara’ya taşınıp torunlarını büyütmesi… Bu özellik de bu toplumdaki kadınların neredeyse tamamının davranış şeklidir. Tip toplum ortalaması, değerlerin mümessili, hayatın makul çoğunluğudur. Tip özet ve basittir.

Sisteme karşı duygu ve düşünce geliştirebilen tip, bir zümre-grup-camia-denge figürü olmaktan çıkarsa karakterize olur. Karakter, cari kültür/medeniyetin cüzü olmaktan hoşlanmaz. Tepkiselliğini her ortamda gösterir. Sıradanı aşan, sürekli değişkenliği üzerinde toplayan-taşıyan ve kaotik yapılı insanlar karakterdir. Karakteri özetlemek ve tanımlamak imkânsızdır. Karakterler hayatın azınlığı ve abes figürleridir. Neredeyse bütün toplumların sevmediği, dışladığı anarşist figürlerdir. Oysa ideoloji karakter için ölümdür. Tam tersi, karakterlerin kişiliği neredeyse her toplumda ağırdır, düşünsel kişiliği altında genel algı ve makul çoğunluk ezilir. Karakter her metinde sosyal yapının uç, radikal figürüdür. Mesela kitaptaki Efsun karakteri... Yukarıda karakter için belirlenen bütün özellikleri taşımaktadır. Toplumca benimsenen ve önemsenen bir işi/statüsü vardır –iç mimar- ama o yaptığı işin ‘sadece zenginlerin keyfi’ olmasından rahatsızdır. Hayatının anlamsızlığı üzerine düşünür ve çektiği acıları –mesela, babası annesini öldürüp intihar etmiştir- da yedeğine alıp intihara karar verir. Bu bir kırılma ve dibe vurma, uç bir eylemdir. Sonra romandaki tiplerden Meryem onun hayata yeniden sarılmasını sağlar. Efsun karakteri uç/rijit eylemlerini sürdürür. Bebek bakıcılığı yapar. Mevlana ve İbn-i Arabi okur. Kuran’la ve İslam’la tanışır. Kapitalizmin “kadın” figürü de erkekle beraber farklı oranlarda olsa da mağdur ettiğinden hareketle yeni bir kadın hareketi başlatır. Büyük bir toplumsal olaya öncülük eder. Olayın polisiye hale gelmesi üzerine Artvin’in Tavget Yaylası’na kaçar eşiyle birlikte. Bu karakterde yeni bir kırılma ve yeniden dibe vurmadır. Orada bu sefer de diğer önemli tip Faize Nine onu hayata döndürür. Oradaki yaşadıkları da karakter olarak Efsun’un uç hareketlerindendir.

Hülasa, Sağanak romanı ilginç bilgi ve çıkarımlarla dolu. Mesela, insanın öldükten doğru yeniden diriltilmesini (ba’sü ba’del mevt) Termodinak yasası olan “Var olan enerji yok olamaz” ile açıklaması çok güzel bir yaklaşım.Deccal’in bir adaya hapsedilmesi” bilgisi, kadının iş hayatına sanayi devrimi sonrası ucuz iş gücü olarak girmesi, mikro kozmosdan (insan) makro kozmosa (biçim veren, evren, özyineleyici ) sosyolojik ve ezoterik tahliller… Kitaptan birkaç cümle: “Kapitalizm, çürümüş ataerkil zihniyetin en semiz çocuğudur.”, “Liberal ve demokrat rejimlerde karşısında örgütlenebileceğin bir düşman bulamıyorsun.” Yazarın “anne” bağlamında çok güzel bir cümlesi: “Vicdan ve sağduyu eğitimi onunla başlar.” Sağanak romanı, son yıllarda okuduğum en iyi romanlardan. Tip ve karakterleri çok canlı, hayatla örtüşüyor ve bu konuda örneklik teşkil ediyor. Tavsiyemdir, bir süreliğine kendinizi kitaba verin ve başka bir âlemi seyredin. Unutmadan söyleyeyim; 160. sayfadaki masal tekerlemesi de çok güzel ve benim için yeni. Yazarın bir cümlesinden yaptığım adaptasyonla bitireyim: “İz’an her durumu çepeçevre kuşatır, diğer bütün açıklamalar zaittir.”

Ethem ERDOĞAN

YORUM EKLE

banner36