Şerafettin Deniz ve Hasan Asadi, Kızılbaşlığın Tarihi (Tarih-i Kızılbaşiyye) isimli eseri Farsçadan Türkçeye tercüme ederek önemli bir eseri Türkçeye kazandırmış bulunuyorlar. Kitap Bilge Kültür Sanat Yayınları tarafından Şubat 2015 tarihinde yayımlanmış. Mütercimler, ‘eserin yazarının belli olmadığını, o yüzden eserin anonim olduğunu’ ifade etmekteler. Ayrıca, ‘müellifinin eserine isim de vermediğini’ belirtirler. Kitabın kapağından sonraki boş sayfaya Tarih-i Kızılbaşiye diye not düşüldüğünden mütercimler de tercümelerinin adına Tarih-i Kızılbaşiye denmesini uygun görmüşler.
Kitabın orjinal nüshası Tahran’da çok önemli yazma eserlerin bulunduğu bir kütüphane olan Kütüphane-i Milli-i Melik’te kayıtlıymış. Kitapta açıklayıcı dipnotlar vermiş mütercimler. Bu dipnotlar kitabın daha iyi anlaşılmasına yardımcı oluyor. Kitabın arkasında bibliyografya ile beraber, kişi indeksi, yer adları indeksi ve boy isimleri ve kavram indeksi yer almakta. Bir de kitabın en sonunda tıpkıbasım mevcuttur.
Anadolu tarihi açısından da kıymetli bir eser
Eser, Safevi Hanedanı’na hizmet eden ve devlet içinde büyük bir ehemmiyeti olan Kızılbaş taifelerini konu edinmektedir. Anadolu’dan gidip Şah İsmail’e intisap eden ve onun maiyetinde önemli görevler üstlenen, ordu içinde belli mevkileri işgal edip başarılar gösteren veya başarısızlıkta bulunan boyları anlatmaktadır. Eserde Kızılbaş gruplar ordu içinde bulundukları konuma göre sağ ve sol tarafta olanlar şekline tasnif edilmiş. Sağ tarafta olanlar; Şamlu, Rumlu, Ağaçeri, Bayramlu, Ekremî, Ördeklü, Karaçorlu, Akkoyunlu, Musullu, Pürnak, Şeyhavend, Çepni, Bayat, Bozçalu, Arapgirlü, Hınıslu, Tekelü, Karakoyunlu, Alpavut, Baharlu, Cakirlü, Katamanlu, Sa’dlu, Hacılu, Bayburtlu, Varsak, Evoğlu, Karacadağlu, Kürd ve Lorlardır. Sol tarafta olanlar Ustaclu, Zülkadirli, Afşar ve Kaçarlardır.
Bu boyların nereden geldikleri, Safevi hizmetinde bulunan emirleri, onların devlet içinde üstlendikleri görevleri, mücadeleleri, başarılar ve uğradıkları yenilgiler de zikredilmektedir eserde. Boyların tarihi kadar, emirlerin biyografileri hakkında da çok değerli bilgiler verilmektedir. Safevi devleti içinde hangi görevde bulunduklarına dair bilgiler de yer almaktadır bu çalışmada. Safevi Devleti’nin savaş halinde olduğu Osmanlı Devleti hakkında da kıymetli bilgiler verilmekte, bunun yanında özellikle Özbek Devleti ve hükümdarları Şeybek Han ve Ubeydullah Han hakkında da verilen bilgiler Şii-Sünni mücadelesini yansıtması bakımından önem arzetmektedir.
Kızılbaş boylarının ve emirlerinin birbirleriyle olan mücadeleleri, kendi içlerindeki ittifakları eserde yer alıyor. Bu çerçevede Aydın, Saruhan, Hamid, Germiyan Adaisiye (Alanya) diyarlarından 1510-1511 yıllarında Şah İsmail’in emrine girip, Sultan Beyazıt’ın emirleriyle savaşlar yapan Tekeli Boyu hakkında da hayli malumat verilmekte. Hatta Tekelü Boyu’nun karıştığı bir hadise anlatılmakta, bu hadisede yüzlerce insan öldürüldüğünden dolayı ‘Tekelü Afeti’ olarak tarihe not düşüldüğünden bahsedilmektedir. Mütercimler Tekelü Afeti olarak adlandırılan hadiseyle ilgili olarak, “Bu durum Kızılbaş Türk boylarının Safevi yönetiminde daha aktif olarak görev alabilmek için birbirleriye nasıl kıyasıya mücadele ettiklerini gösterir” değerlendirmesinde bulunurlar. Ayrıca, Kızılbaş taifelerinin önemli bir kısmının Anadolu’dan gitmiş olmalarından dolayı, Anadolu tarihi açısından da kıymetli bir eser olduğu ifade edilir.
Selahattin Eyyubi, öldüğünde hazinesinde 47 dirhemden fazlası bulunamadı
Akkoyunlu Devleti’ne ve bu devletin en önemli hükümdarı Uzun Hasan’a ve mücadelelerine dair de geniş yer verilen kitapta, daha sonra göreve gelen diğer hükümdarlar ve onların mücadeleleri hakkında da geniş malumat verilir. Eser bu yönüyle de Akkoyunlu tarihçileri için de istifade edilebilecek bir eser olarak değerlendirilir.
Kürtler hakkında da bilgi verilen eserde Eyyubilerin kökeni Kürtlere dayandırılmakta, Selahaddin Eyyubi hakkında hem çok geniş bilgiler sunmakta hem de onu bir İslam kahramanı olarak görüp hakkında övgü dolu ifadelere yer vermektedir. Bir çok zafer kazanan Selahattin Eyyubi hakkında; ‘O kadar keremliydi ki memleketinin büyüklüğü ve ganimetlerinin çokluğuna rağmen (20 Mayıs 1184) tarihinde öldüğünde hazinesinde, terekesinde 47 dirhemden fazlası bulunamadı’ diye söz edilir.
Kütüphanelerimizde, İslam ülkelerinin kütüphanelerinde, Osmanlı’ya mensup olan bölge ülkelerinin kütüphanelerinde, bu gibi binlerce eser bizlerin istifadesine sunulmayı beklemektedir. Sadece tarihle ilgili olanlar değil; tıp ilmine ait, din ve tasavvufa dair, diğer konulardaki binlerce eser uzmanlardan ilgi beklemektedir. Biz de o eserlerin istifadeye sunulmasıyla başta tarihimiz olmak üzere, bize ait olan bilgileri orijinal, asıl kaynaklarımızdan öğrenmiş olacağız. Batılıların bilgileriyle ancak tarihimizden, özümüzden uzaklaşırız. Kendimize yabancılaşırız. Bu da doğal olarak bizde aşağılık kompleksinin oluşmasına yol açar, açmıştır.
Doktora yapan akademisyenlerimize, hocaları kütüphanelerimizde ilgi bekleyen bu eserlerle ilgili çalışmalar yaptırsalar, ilim yönünden daha geniş ufuklara doğru yol alırız. Şerafettin Deniz ve Hasan Asadi böyle bir çalışmayla büyük bir takdiri hak ediyorlar. Ellerine, emeklerine sağlık.
Metin Uygun yazdı