Anadolu'dan Hatıralarla Nurettin Topçu'nun Mektupları

''Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları''nda Orhan Okay’ın hatıralarını ve 'ruhunun damarlarına şifa veren ilaç' olarak tanımladığı hocası Nurettin Topçu’nun mektuplarını okurken, fikir ve vefa ile örülmüş hoca-talebe ilişkisinin bir örneğini bulacaksınız. İsmail Alperen Biçer yazdı.

Anadolu'dan Hatıralarla Nurettin Topçu'nun Mektupları

Bir şahsiyeti, bir eseri veyahut bir dönemi, bilinenin dışında farklı yönleriyle tanıyabilmek için tarih kitaplarına değil; hatıratlara, biyografilere veya mektuplara başvurmak gerekir. Bu hatıratlar ya da diğer metinler, şahsî birtakım müdahalelere uğramamışsa ve üzerlerinde değişiklikler yapılmamışsa sizi bilmek istediğiniz ‘şeye’ götürebilir.

Son zamanlarda hatırat ve biyografi türünde kaleme alınan eserlerin kitapçı raflarda boy göstermesi ve sayılarının artması, Türk okuyucusunun bu sahaya dair ilgisini ve merakını gözler önüne sermektedir. Yahya Kemal’in, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, Necip Fazıl’ın, Peyami Safa’nın daha pek çok şair ve yazarın sohbetinde bulunamamış, Marmara Kıraathanesi’nde çay içememiş bir nesil, elbette mesela Mehmed Niyazi’nin “Dâhiler ve Delileri”ni bir solukta okuyacak, o eski zaman efendilerini ve onların yaşadığı devirleri anlatan hatıratların izini sürecektir.

Hatıratlar, biyografiler veyahut “kabristan ziyareti”

Bu izi süren okurlar muhakkak bir köşede ilk baskısı 2001 yılında Ötüken Neşriyat tarafından yapılan ve 2013 yılında Dergâh Yayınları tarafından yeniden yayımlanan “Silik Fotoğraflar” adlı kitapla karşılaşacaktır. Adeta bir “kabristan ziyareti” sayılabilecek bu eserde Orhan Okay, Vefa Lisesi’ni anlattığı ilk yazısından sonra “Bir İdealistin Ölümü” başlıklı yazısında hocası Nurettin Topçu’yu anlatır. Topçu’nun şahsiyetinden, hocalığından, eserlerinden, ailesinden ve dostlarından bahisler bulunan bu yazıda Okay, Topçu’nun kendisine yazdığı mektupların varlığından ve bunların da bir gün yayımlanması gerektiğinden söz eder.

“Artvin’de yaşamak bir tiryakiliktir”

Orhan Okay Hoca’nın salık verdiği mektuplar, yine hocanın Anadolu hatıralarıyla birlikte Cümle Yayınları [Eylül 2015] tarafından Anadolu’dan Hatıralarla Nurettin Topçu’nun Mektupları adıyla yayımlandı. Kapağında Okay’ın nikâh merasiminde çekilmiş bir fotoğraf ve 14.8.1957 tarihli bir mektup zarfı bulunan kitap 165 sayfadan müteşekkil. Kitap, Okay’ın kaleme aldığı kısa bir önsözle başlıyor. Bu önsözde Okay, mektuplarla birlikte öğretmenlik yaptığı Anadolu izlenimlerini de anlatmak istediğinden söz ediyor.

“Memleketin kazançlarıyla beraber, kayıplarının da bir muhasebesi sayılabilecek” bu hatıralar, Orhan Okay’ın öğretmenlik yaptığı yıllara ve şehirlere dair hatıralardır. Bu şehirleri şöyle sıralayabiliriz: Artvin, Merzifon, Diyarbakır, Erzurum ve bir de doktora çalışmaları için gittiği Fransa… Okay’ın Anadolu’ya dair hatıralarını anlattığı satırlarda Anadolu’nun temiz yürekli, yoksul, misafirperver insanlarını tanıyacaksınız. “Bozulmamış, hile bilmeyen, açık kalpli” bu insanların misafirperverliğine büyük bir vefa ile karşılık veren Okay’ın üslubu, sizi Anadolu’nun şehirlerine, Artvin’in köylerine, Eşek Bağırtan Yokuşuna ve Efkâr Tepesi’ne götürecek.

1933-1936 yılları arasında Artvin henüz ilçeyken kaymakamlık yapmış olan şair Ömer Bedrettin Uşaklı, “Sarp dağlardan örülmüş dört duvar içindeyim. / Neredesiniz güneşler, neredesiniz ovalar?” diye soruyor. Uşaklı’ya katılmayan Orhan Okay, “Artvin’de Yaşamak Bir Tiryakiliktir” başlıklı yazısında adeta bir ‘Artvin güzellemesi’ yapıyor.

“Mektubunu muhtaç olduğum derin bir zevk ve hayranlıkla okudum”

Kitapta Nurettin Topçu imzasını taşıyan 18 mektup bulunuyor. Mektupların tam manasıyla anlaşılıp kavranabilmesi için Orhan Okay’ın yazdıklarına da ihtiyaç var. Bu mektuplar elde olmadığı için Okay, mektupların aralarında hatıralarını anlatıyor; bir sonraki mektupta ne yazmış olabileceğine dair ipuçları veriyor. Nurettin Topçu’nun evrakı arasından çıkan ve Orhan Okay’a ait iki mektuba da kitapta yer verildiğini belirtmeliyiz.

Nurettin Topçu’nun mektuplarında “memleketi ve milleti için çırpınan idealist bir ruhun acıları” hissedilmektedir. Emekli olduktan sonra dağ başında bir mescidin müezzini olma arzusunu taşıyan bu “felsefe muallimi”, mensubu olduğu milletin içinde bulunduğu duruma kahırlanmakta, öğretmensiz okulların ve eğitim-öğretim çağındaki gençlerin vaziyetine iç çekmekte, üniversitelerdeki geçimsizlik ve dedikodulara ise kızmaktadır.

Orhan Okay’ın hatıralarını ve “ruhunun damarlarına şifa veren ilaç” olarak tanımladığı hocası Nurettin Topçu’nun mektuplarını okurken, fikir ve vefa ile örülmüş hoca-talebe ilişkisinin bir örneğini bulacaksınız. “Okuldan değil, hocadan mezun olunur.” sözünün tatbik edilişini göreceksiniz. Orhan Okay hocaya uzun ve sıhhatli bir ömür dileyerek Nurettin Topçu’nun ruhu için bir Fatiha okuyalım.

İsmail Alperen Biçer

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ahmet Fidan
Ahmet Fidan - 4 ay Önce

Sizi tebrik ederim çok isabetli bir tercihiniz için

banner36